kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Temmuz 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
İbrahim Tatlıses

Poplayarak siyasete hoplama

SAMİ TOSUN
07.07.2007
"Çok sevişenler, çok mutlu evlilik yapar," diyenler parmak kaldırsın. Popüler hayatımızdaki hoplamaları ağzı açık izleyenler, ayran içsin. Bülent Ersoy'un da Meclis'e girmesine sıcak bakanlar, çöl sıcaklarına dikkat etsin..
Şimdi, bizim popüler alemimizde çok fena bir durum var sayın okurlar, onu tespit ederek işe başlamamız mümkündür; yaptıkları işlerle belli bir popülerliği yakalayan isimler, o popülerlik seviyesinde durmak yerine, hoplamaya başlıyor. Bu öyle bir hoplama ki, bir bakıyorsunuz şarkıcı felsefe dünyasına, manken ihtilal dünyasına, türkücü siyaset dünyasına hoplayıvermiş. Bizim 'hop kültür' olayımız da ilhamını buradan alıyor zaten. Malumunuz, şarkıcı ve besteci Kıraç, güzel dizi müzikleri yapıyor, pek çok seveni var. Fakat acayip acayip laflar ediyor ve bizi dumura uğratıyor. Son olarak, 'Evlilik aşkı öldürüyor' diyenlerin psikolojik sorunları olduğunu söylemiş Kıraç, mutlu birlikteliğin formülünü ise, "Yeterince seviştikten sonra doğru eş bulunur," diye açıklamış. Arkadaşım, şimdi nasıl oluyor bu işler? Hem psikolojiye girdik, hem seksolojiye, hem de evlilik sosyolojisine. Yani, bilen var, bilmeyen var; rahatsızı var, makulü var; çeşit çeşit insan var. Tutup elaleme 'mutlu evlilik' formülü olarak tavşan gibi çiftleşme reçetesi yazmak da nereden çıktı şimdi? Hem sadece sevişerek evlilik gemisi yürür mü? "Ben karımı hem severim, hem döverim," diyen ve karşılığında, "Beyimdir, ne yapsa yeridir," teslimiyetini tetikleyen acayip erkekleri ne yapacağız?

RENGARENK MECLİS
Mevzu bu kadar da değil ki; geçtiğimiz günlerde İngilizce şarkı söyleyenlere, İngilizce laf kullananlara falan, "Bu vatan hainliği gibi bir şey," mealinde enteresan açıklamalarla bodoslama bindiren Kıraç arkadaşımız, anlaşılan zaman zaman giydiği tatbikat üniforması gibi kostümlerinin fazlaca etkisinde kalmış. Hakikaten, son zamanlarda ne çok vatansever çıktı ortaya. Misal, Kıraç'ın güzel güzel müzikler yaptığı ve senaryosunda, çocuğunu ameliyat ettirmek için 150 bin dolar karşılığında yattığı patronuna âşık edilen kadın figürü de dahil olmak üzere, yüksek ahlaklı işlerin yer aldığı dizileri karıştırmasak mı hiç? Memleketin bütün sanayi tesisleri ecnebilere satılmış, ayıptır söylemesi donumuza kadar yabancı markalara teslim olmuşuz, tek İngilizce laflar etmek mi kalmış 'vatana ihanet' kapsamına sokulacak? Bir anda atv'deki kadın programında, "Türk gençleri ecnebilerle evlenmesin," diye müthiş bir vatan vazifesi yaptığını düşünen Fısfıs İsmail'in yanında hayal ettim Kıraç'ı. Deli miyim, neyim... Aslında, tabii, "Van, tuv, tri, foro!" diye hayatımızın türlü kesitlerine löngürt diye giren İbrahim Tatlıses göz önünde bulundurulduğunda, Kıraç'ın laflarına hafiften sempati duymamak da mümkün değil. Evet efendim, bir başka hoplama vakası da İbrahim Tatlıses'in siyasete soyunmasında alenen görülmektedir. Daha evvel 'devrimci' mankenimiz Tuğba Özay'ın CHP gençlik kollarına kaydolduğunu, yarı-milli bakiremiz 'Şebnem Şefer'in de hem Alman Hıristiyan Demokrat Parti'sine, hem de milliyetçi-muhafazakâr DYP'ye - şimdi DP- katıldığını ağzımız açık izlemiş, özellikle 'devrimci' Tuğba Hanım'ın ülkücü mafya olarak anılan bir şahısa 'yardım-yataklık' suçlamasıyla yargılanmasını, canımız yurdumuzdaki olağan acayipliklerden biri saymıştık ama İbrahim Bey'in durumu hakikaten değişik; yani, Cem Uzan'ın iddiasına bakarsak, barajı geçtiler hepimize mazot banyosu yaptıracaklar. Gerçi, pek çok vekilimiz İbrahim Tatlıses'ten daha fazla siyasetten anlar durumda değil. Bu durumda, "Bir İbrahim Bey mi sorun yaratacak?" diye sorarsanız, pek bir şey söyleyemem. Rengârenk bir Meclis'imiz olacağı, şimdiden kesin gibi görünüyor. Bence, İbrahim Bey'in barış çubuğu tüttürdüğü ve nihayet nişanlısı Armağan'la beraber programına davet ettiği 'taze gelin' Bülent Ersoy da bu Meclis'e girebilirdi ve ortama müthiş coşku verilebilirdi. Kendisi de zaten bir partiden teklif aldığını ama, "Ben bütün halkın Bülent'iyim, tek bir partiye mal edilemem," diye siyasi hayata dalmayı reddettiğini çıtlatmıştı geçenlerde. Halbuki düşünsenize, kürsüye çıkmış bir Bülent Hanım, "Saygıdeğer Meclisimizin, fevkaladenin fevkinde milletvekilleri! Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum efendim. Ablanız kurban olsun size!" diye hitap ediyor, İbrahim Bey oturduğu yerden, "Bülo, parmağını alır kulağını kaşıtırım," diye ünlüyor. Ardından, 'Van-tuvtri- foro' diye müthiş bir kapışmaya start veriliyor... Dünyanın pek çok yerinden turistler bu manzarayı izlemeye gelirdi kesin. Yani güneş, deniz, kültür gibi turizm dallarına bir de siyaset turizmi eklenirdi ki, milli gelirde kıpırdanma gözlenir, Ankara hareket kazanırdı.
Haberin fotoğrafları