kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Temmuz 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Baykal'dan çarpıcı açıklamalar

Yeni Haber
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir insanın yaşını, hastalığını, kendi iradesi dışında oluşan özelliklerini siyasi tartışma konusu yapmanın yakışıksız olduğunu belirterek, ''Benim yaşımla ilgili kompleksim yok'' dedi.

Baykal, ATV'de yayınlanan ''Seçim Meydanı'' programında gazeteci Ali Kırca'nın sorularını yanıtladı. Deniz Baykal, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, sizin için 'iktidarı istemez keyfine düşkündür' sözlerine yanıtınızı açar mısınız?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan ile dolaylı yoldan diyalog kuruyor olmaktan rahatsızlık duyduğunu vurguladı. Dünyanın tüm demokratik ülkelerinde genel başkanların seçim öncesinde karşılıklı bir araya geldiklerini ve tartıştıklarını kaydeden Baykal, Erdoğan'ın bu tartışmadan kaçtığını savundu.

Başbakan Erdoğan'ın söylemlerini dedikodular üzerine kurduğunu ve bunun kendisine yakışmadığını bildiren Baykal, ''Hakaret ederek hiçbir konuyu aydınlatamazsın'' dedi.

''(Başbakan olmak istemez, ehlikeyftir) demiş. Kendisinde, benim niyetimi söyleme hakkını nereden buluyor'' diyen Baykal, 35 yıldır siyaset hayatı içinde olduğunu, daima çalıştığını, zorlu ve çileli bir koşu gerçekleştirdiğini söyledi. Tüm siyaset hayatı boyunca aynı çizgide ilerlediğini anlatan Baykal, ''Bizim arkamızda para yok, medya desteği yok, yabancı ülke desteği yok'' diye konuştu.

Ehlikeyf insanların zevklerine sahip olmadığını kaydeden Baykal, şöyle devam etti:''Benim tek mutluluğum, ailem, torunlarım, eşim, aile ortamımız. En büyük mutluluğu orada buluyorum. Son zamanlarda onu da yapamıyorum tabi. İçkim yok, sigaram yok, kumarım yok, gece hayatım yok, sosyetik özentilerim yok, kolumda 15 bin dolarlık saatim yok, marka tutkum yok.

Ehlikeyflerin böyle merakları, zevkleri olur değil mi? Bir gün kayak merkezinde tatil yapmadım eşimle. Bir gün bir 5 yıldızlı otelde hafta sonunu geçirelim diyemedik. Ben buraya geldiğim zaman Beşiktaş'daki devletin konukevinde kalıyorum, çünkü parasını kendim ödüyorum. Partime para ödetmiyorum. Çünkü buraya da partim için geliyorum, memleket için geliyorum. Yurt dışına çıktığımda harcırah almıyorum. Ben de almıyorum, arkadaşlarım da almıyor.

32 yıl aynı evde kaldım ben. Emlak Kredi'den 50 bin lira kredi ile satın aldığımız evde 32 yıl yaşadım. Sabahları çıkar yürüyüşümü yaparım, gazetemi kendim alırım, parasını kendim öderim. Partiden gazete servisi yapılmaz bize. Alışverişimizi kendimiz yaparız. Yani ehlikeyf Deniz Baykal'ın hayat tarzı budur.''

Bu arada Baykal, ''Arada bir uyarı aldım onu paylaşmak istiyorum. Çok fazla bilgim olmadığı için yanlışlık yaptığım anlaşılıyor. Sözünü ettiğimiz saat Frank Müller'dir en düşüğünün fiyat 60 bin dolardı'' dedi.

Hiçbir zaman gösteriş merakı içinde olmadıklarını belirten Baykal, çok mütevazı orta sınıf bir Anadolu ailesi gibi yaşadıklarını kaydetti. Bu tür konuları konuşmaktan utanç duyduğunu ifade eden Baykal, ''Bunlara ne gerek var. Yani şimdi ben başbakan olmak istemiyorum ama koşuyorum. Sadece ben koşmuyorum, 550 milletvekili adayımız da koşuyor. Koca bir
makine. Bu makineyi harekete geçirmek için can siperhane mücadeleler vermişiz. Şimdi gelmişiz seçimlere doğru, ben diyorum ki güya bu teoriye göre... (Aman çocuklar bu kadar çok çalışmayın bir bakarsınız tak iktidar bize düşer. Sakın ha çok fazla da ileri götürmeyin, tadında tutun) mu diyorum? Bunda akıl, mantık var mı? Böyle bir şey olabilir mi?'' diye konuştu.

''Bir Başbakan'ın işi gücü yok da karşısında rakip diye gördüğü muhalefet partisinin lideri hakkında böyle dedikodu mu yapar yani? Bu dedikodu'' diyen Baykal, bu tür söylemlerin yakışıksız olduğunu ifade etti.

''YAŞIMLA İLGİLİ KOMPLEKSİM YOK''


Baykal, kişisel özellikleri siyaset meydanlarında dile getirmenin yanlış olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sayın Başbakan, (Baykal'ın yaşı 70, ama siyasi etikten nasibini almamış) demiş. Şimdi neresinden tutayım bunun. Bir insanın yaşını, hastalığını, kişisel kendi iradesi dışında oluşan özelliklerini siyasi tartışma konusuna çekmek yakışıksızdır. Benim yaşımla ilgili kompleksim yok. Henüz 70 olmadım. İnşallah Allah nasip ederse olurum, olmaktan da
mutluluk duyarım. Allah 70 yaşında sağlıklı, memleket için çalışan konumunda olmayı bana nasip etsin. Bunlar önemli değil, 68 olmuş, 70 olmuş, yarın sen de olacaksın Sayın Tayyip Erdoğan.''
Baykal ''Herhangi bir sağlık sorununuz var mı?'' sorusuna ise ''Bildiğim kadarıyla yok'' yanıtını verdi.

Başbakanın siyasi etik konusunda kendisini eleştirmeye hakkı olmadığını belirten Baykal, ''Yıllardır siyasetin içindeyim, hiç kimseye hakaret etti diye bir mahkumiyetim yok'' dedi.

Eleştirilerinin kişisel değil, siyasi olduğunu belirten Baykal, Başbakan Erdoğan'ın terör, yolsuzluklar gibi konulardaki tutumunundan şikayeti olduğunu ve bunları eleştirdiğini söyledi. Baykal, ''Başbakan bunlardan
rahatsız oluyor. Bunlara cevabı olsa anlayacağım ama onu yapmıyor, kızıyor. Siyasi etikten bahsediyor, bize (cibilliyetsiz) diyor. Bunu bir insan hangi ruh haliyle söyler. Ben hiçbir zaman Başbakan'a (cibilliyetsiz) demem. Bunlar hoş tartışmalar değil, bunlar Türkiye'nin hak ettiği tartışmalar değil. Biz işimize bakalım'' şeklinde konuştu.

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin soruları da yanıtladı. Adaylık konusunda hiçbir zaman eşlerin başörtüsünü gündeme getirmediğini belirten Baykal, şöyle konuştu:

''Ben bu konular tartışılırken eş kavramını gündeme getirmemeye çalışıyorum. Daima benim dışımdakiler konuyu o noktaya çekiyorlar. Bundan da hiç mutlu olmuyorum, olay o değil. Benim için önemli olan Cumhurbaşkanı olacak kişinin kafasının zihniyetinin, ahlakının bir Cumhurbaşkanılığı için gereken nitelikte olmasıdır. Yani nedir? Cumhurbaşkanının laik, demokratik, cumhuriyet anlayışını içine sindirmiş olmasını beklerim. Anayasa'nın temel ilkeleriyle açıktan ya da gizli bir
savaşımının olmamasını beklerim. Ayrıca arkasında yolsuzluk dosyası olmamalıdır, hesabını yargıda vermiş olmalıdır. 70 milyonun şerefini, onurunu temsil edecek bir insan olmalıdır. Yani bu ilkeleri karşıladığımız zaman zaten mesele olmayacaktır.''

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün adaylığına, 3 kişinin kapalı kapılar arkasında karar verdiğini ileri süren Baykal, bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi.

Baykal, ''Bizim adımıza onlar karar verecekler. Ben muhalefet partisiyim. 'Sayın Bülent Arınç'la Sayın Tayyip Erdoğan'ın uygun gördüğü kişiyi Cumhurbaşkanı seçeceğim' diye gözü kapalı taahhütte bulunmadım. Millet de 'bunu yap' diye bana oy vermedi'' dedi.

''BAŞBAKAN'IN MİLLETTEN ÖZÜR DİLEMESİ GEREKMEKTEDİR''

Türkiye'nin Cumhurbaşkanını seçememesinin sorumlusunun AK Parti'nin uzlaşmadan uzak tavrı olduğunu savunan Baykal, kendilerinin uzlaşmadan yana olduğunu, Başbakan Erdoğan'ın bunu ancak şimdi söylediğini ifade
etti. Baykal, ''Bunu 5 ay önce söyleseydi Türkiye bu krizin içine girmezdi. Buna sen yol açtın. Senin şimdi bulduğun bu gerçeği, Deniz Baykal sana söylüyordu. Eğer o zaman dinleseydin, bugün buraya gelinmezdi. Başbakan'ın (uzlaşmayla seçeceğiz) sözü (ben hata ettim) demektir. Başbakan'ın en azından samimi davranması ve milletten özür dilemesi gerekmektedir'' şeklinde konuştu.

Yeni oluşacak Meclis'i görmeden Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yorumlarda bulunmanın yanlış olduğunu belirten Baykal, kendilerinin her zaman uzlaşmadan yana olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı'nın mutlaka tarafsız bir isim olması gerektiğini ifade eden Baykal, ''Geçen defa bir parti militanını Cumhurbaşkanı olarak dayatma girişimi yaptı. Bu başarılamadı'' dedi.Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Türkiye'yi rahatlatacak bir adım atılması ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı bulunması gerektiğini kaydetti.

Erdoğan'ın ''meclis dışından bir adaya sıcak bakmadığına'' ilişkin açıklamasına da değinen ve tamamen reddetmediğini hatırlatan
Baykal,şunları söyledi:

''Kimse dereyi görmeden paçaları sıvamasın, çünkü meclisin nasıl bir kompozisyonla ortaya çıkacağını kimse bilmiyor. Hepimizin büyük umutları, heyecanları var. Böyle bir meclis yapısı içinde bugün söylenen
sözlerin hiçbir anlamı kalmayabilir. Bunu da bir uyarı olarak ifade ediyorum. Çünkü AKP'nin çok ciddi bir kayba sürükleneceğini, Başbakan'ın kafasındaki tablonun hiç gerçekleşmeyeceğini biliyorum.''
''Cumhurbaşkanı adayı olarak kafanızdan geçen kimse var mı?'' sorusuna Baykal, şu yanıtı verdi:

''Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı yapacak çok insan var. Ona şüphe yok. Burada bütün mesele parlamentodaki siyasi yapının böyle bir isim üzerinde mutabakatını sağlayabilmek. Bunun mümkün olacağı isimleri ancak parlamento şekillendikten sonra görüşerek belirlemek mümkündür. O nedenle bu aşamada benim herhangi bir isim telaffuz etmem mümkün değil. Doğru da değil. Kafamda da bir isim gerçekten yok. Ama bizim koyduğumuz ölçüleri karşılayacak, gerçekten işini çok iyi yapabilecek çok insan olduğu kanısındayım. Bunlardan herhangi birisini bulabilirsek onunla birlikte çalışabiliriz. Önemli olan bu konuda ortak bir niyet içine girmemizdir. Şimdi bunu sağlamaya çalışıyorum.''
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, demokrasiye, milli iradeye, hukukun üstünlüğüne inandığını belirterek, ''Hiçbir
şekilde bir askeri müdahale olmadan demokrasiyi kendi kalıpları içerisinde işletmemiz gerektiğini biliyorum'' dedi.
Baykal, ATV'de yayınlanan ''Seçim Meydanı'' programında Ali Kırca'nın sorularını yanıtladı.

CHP'nin ordu-siyaset ilişkisine bakışıyla ilgili bir soru üzerine, Baykal, ''Bizim tartışma götürmez bir şekilde çok net, çok açık Türkiye'de demokrasi içinde kendi varlığını algılayan ve demokrasi dışında hiçbir arayışla hiçbir ilişkisi olmayan bir siyasi parti olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim. Bu konuda herhangi bir tereddütü kimsenin zihninden geçirmeye hakkı yoktur'' dedi.

12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül İhtilalinde CHP'nin çok net bir tavır sergilediğini anlatan Baykal şunları kaydetti:
''Ben demokrasiye, milli iradeye, hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Hiçbir şekilde bir askeri müdahale olmadan demokrasiyi kendi kalıpları içerisinde işletmemiz gerektiğini biliyorum. Türkiye'de bunun kökleşmesi, bunun kalıcı olması için mücadele ediyorum. Yıllardan beri bu mücadelenin içindeyim. Bu mücadelenin nihai zafer noktasına henüz tam
gelememiş olduğumuzu görüyorum. Bundan da üzüntü duyuyorum. Bunu sağlamakta hepimize ciddi görevler düştüğü kanısındayım. İktidardaki, muhalefetteki siyasetçilere, Türkiye'deki çeşitli kurumlarda görev yapan insanlara, medyamıza, kamuoyumuza, herkese görev düştüğü kanısındayım.

Bunu sağlamalıyız, bu tereddütü atmalıyız kafamızdan. Tabi bunun sağlanması Türkiye'de bir temel mutabakatın ortaya çıkmasına bağlı. Nedir bu temel mutabakat, Türkiye laik, demokratik bir Cumhuriyettir.Ulusal bütünlüğü, toprak bütünlüğünü tartışmanın bir anlamı yok. Ama bütün bunlar bir tartışma konusu haline gelince rejim istikrarsızlaşıyor. Sıkıntılar çıkıyor. Şimdi bunları aşmaya bunu oturtmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki hala bu mücadele içerisindeyiz.''

Kendisi ve partisi adına, ''demokrasi dışında hiçbir sürecin parçası olmayı hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerini'' belirten Baykal, ''bunun silahlı kuvvetlere düşmanlık yapmak anlamına gelmeyeceğini'' söyledi.

Baykal şöyle devam etti:''Bu silahlı kuvvetleri bir olumsuz unsur gibi algılamamız, silahlı kuvvetlere tepki içinde olmamız anlamına gelmez. Silahlı Kuvvetler bu memleketin silahlı kuvvetleri, Türkiye güç bir coğrafyada bulunuyor. Bu coğrafyada silahlı kuvvetlerin çok önemli bir önemi ve işlevi olduğuna inanıyorum. Silahlı kuvvetler bizim bağımsızlığımızın, ulusal bütünlüğümüzün, hukukun üstünlüğünün güvencesi. Asker askerliğini bilecek, siyasetçi siyasetçiliğini bilecek. Toplumun askere de ihtiyacı var, siyasetçiye de ihtiyacı var. Siyasetçi asker düşmanlığı yapmayacak.

Asker siyasetçiliğe heves etmeyecek. Bu dengeleri oturtabilirsek. Siyasetçi askere karşı bir tepki içinde bulunmayı demokrasinin gereği, liberalliğin gereği saymazsa. Bunu gerektiren bir durum olmazsa. Elbette
her kurumumuzun eleştirilecek tarafı vardır. Yargıda da vardır, silahlı kuvvetler de de vardır. Bu çok doğaldır. Bunu söyleme gereği duyuyorum. Çünkü Türkiye'de böyle bir manzarayı seziyorum, onun için bir uyarı
yapma ihtiyacı hissediyorum. İçinde bulunduğumuz ortamda Silahlı Kuvvetlere Türkiye'nin sahip çıkması gerektiğine inanıyorum.''

İZMİR MİTİNGLERİ

İzmir'deki Cumhuriyet Mitingi ile AK Parti mitinginin kıyaslandığı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İzmir'deki AK Parti Mitingiyle ilgili ''o bir parti mitingiydi CHP de mitingini yapsın görelim'' dediğinin
hatırlatılması üzerine Baykal, ''Biz mitingimizi yaptığımızı düşünüyoruz. Bizim İzmir'de kendimizi kanıtlama gibi bir kompleksimiz yok. Ama hatırlayacak olursak,. AKP yöneticileri Sayın Gül dahil bir
karar alırsak o mitingin beş-altı katını yaparız dediler. Yapamadılar beşte birini yaptılar. Muhtemelen beşte biri bile değildi'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Dolmabahçe Sarayı'nda yaptığı görüşmenin ardından AK Parti'nin merkeze dönük adayları tespit ettiği yönünde spekülasyonlar
olduğuna ilişkin bir soru üzerine Baykal şunları söyledi:

''Bu benim işim değil, hiç meşgul değilim bununla. O görüşme hakkında da bir spekülasyon yapmak istemiyorum doğrusu. Bir Başbakanla bir Genelkurmay Başkanı daima görüşür. Ama orada garip olan bir şey var.
Görüşme kamuoyundan saklanmak istendi. Ortaya çıktıktan sonra da hiçbir açıklama yapmayacağız denildi. Bu da denilebilir. Ama normal olarak bir Genelkurmay Başkanı ile bir Başbakan konuştuktan sonra, ''Irak sorununu konuştuk, terörü konuştuk, Türkiye'nin Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını konuştuk' bunlar söylenebilir. Bunların söylenmesinde bir
sakınca yok. Esrarengiz bir hava içinde söz verdik bir açıklama yapacağız. Bu kamuoyunda ilgi çekici bulundu farklı iş ilişkisinin ötesinde bir durum mu var soruları atıldı. Daha sonra Başbakan bir
açıklama yaptı. Genelkurmay Başkanı'na 'Borsa 50 bini geçebilirdi, yüzde 12 düştü' dedim dedi. Bunu herhalde orada söyledi. Bunu neye karşı söyledi. Bazı tedirginlikler yaratıldı. O tedirginlikler karşısında işte
borsa düşüyor, yanlış oluyor dediği de anlaşıldı. Başbakan saklayacağını söylediği konuşma ile ilgili ilk ip uçlarını verdi. Ama orada kaldı, başka bir şey bilmiyoruz. Yani herhangi bir şey söylemek durumunda
değiliz.''

''CUMHURİYET İLE DEMOKRASİ ÇATIŞTIRILMAK İSTENİYOR''

Cumhuriyet ile demokrasinin çatıştırılmak istendiğini savunan Baykal, ''Cumhuriyetin olanakları ile demokrasiyi kaldırmak istiyorlar. Bu yanlış bir şey Cumhuriyet ile demokrasi çatışmamalıdır, birbiriyle kaynaşmalıdır. Cumhuriyeti eksilterek, zaafa uğratarak, yenilgiye uğratarak demokrasiyi güçlendireceğiz diyeceksiniz. Böyle bir şey yok'' dedi.

Bugün devlette bir kadrolaşma problemi olduğunu bildiren Baykal şöyle konuştu:''Bir Başbakanlık müsteşarı, bu müsteşarın anlayışı, inancı, ideolojisi yayınlanıyor, gözüküyor. Kendisi bunu inkar ediyor. Orada açıkça söylediği 'artık Türkiye'de cumhuriyetin de, laikliğin de, milliyetçiliğin de modası geçmiştir. Biz laikliği de milliyetçiliği de cumhuriyeti de din temelinde yeniden tanımlayacağız'. Bunu yazmıştır, bunu aynen devam ettireceğini kendisi de söylemiştir. Bugün devlette bir
kadrolaşma problemi vardır. Bunu görmezden gelemeyiz. Kimseyi rencide etmek istemiyorum. Bu kadrolaşmanın nitelikleri ile ilgili ayrıntılı somut bilgiler vermek istemiyorum. Ama bugün devlette görev almak için onlardan olmak lazımdır. Bir biz, onlar ayrımı yapılmıştır. Bu oturtulmuştur. Bir günde Milli Eğitim Bakanı giderayak 15.000 ilkokul
öğretmenini değiştirdi. Hangi haklı gerekçesi olabilir. Belediye başkanları risaleler dağıttılar, hala görevdedir bunu yapanlar. Bu hükümetin bakanlarının gönderdiği kararnamelerin cumhurbaşkanı tarafından gönderilenden çok daha fazlası Başbakanlık Müsteşarı tarafından geri çevrilmiştir.

Bakın söz konusu olan bir süreçtir. Bu süreci bu hükümetin de kontrol etmesi mümkün değildir. Bu öyle bir süreçtir ki bir kere harekete geçer, sonra kendi kuralları ve dinamiği içinde işler gider. Bir süre sonra sizin yeter sayacağınız düzeye işler gelir. Ama siz yeter sayarsınız, birileri yeter saymaz onu çok daha ileri götürmeye başlarlar. Ve daima daha radikali, daima daha radikali gelir, bir süre sonra kendinizi yabancılaşmış, yalnızlaşmış hissedersiniz. Bir başka dünyaya doğru girmeye başlarsınız.''

Laikliğe yönelik tehdit ve tehlikeler olduğunu savunan Baykal,'' Türkiye'de laikliğe yönelik bir tehdidin, bir tehlikenin bilinçli olarak belirli çevrelerde açıkça ilan edilmese de bir ikinci gündem maddesi
olarak yürütülmekte olduğundan hiç kuşku yoktur. Biz bunu gördük. Biz derken kendimi söylemiyorum. Milyonlarca insan söylüyor, milyonlarca insan yanılmıyor. Herkes kendi deneyimlerinden, gözlemlerinden, yorumlama kabiliyetinden yola çıkarak böyle bir hükme varıyor. Türkiye bu tehdidi algılamıştır. Bunu örtbas etmek mümkün değildir'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, demokrasiye, milli iradeye, hukukun üstünlüğüne inandığını belirterek, ''Hiçbir
şekilde bir askeri müdahale olmadan demokrasiyi kendi kalıpları içerisinde işletmemiz gerektiğini biliyorum'' dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin terörle mücadele konusunda haklılığını tüm dünyaya anlatması gerektiğini
belirterek, ''Kuzey Irak uluslararası hukukun suç saydığı bir durumun içindedir'' dedi.

Türkiye'ye yönelik terörün kaynağının Kuzey Irak olduğunu belirten Baykal, bu anlamda Kuzey Irak'ın uluslararası hukukun suç saydığı bir durumun içinde olduğunu söyledi. Baykal, hükümetin terör konusunda yanlış politikalar içinde olduğunu da kaydetti.

Bir süre önce Cenevre'de katıldığı Sosyalist Enternasyonal Toplantısı'nda yaşananlara da değinen Baykal, Barzani ve Talabani'nin konuşmaları öncesinde başkanlık kürsüsündeki başkan yardımcısı olarak oturduğu koltuktan kalkarak Türk delegasyonunun bulunduğu yere geçtiğini ve konuşmayı izlediğini anlattı. Baykal, Barzani ve Talabani'nin
konuşması sırasında hatip kürsünün arkasındaki başkanlık kürsüsünde olmayı ve fotoğraflarda arkalarında yer almayı tercih etmediğini bildirdi.

Toplantıdaki konuşmasında Kuzey Irak'a ilişkin görüşlerini aktardığını ifade eden Baykal, sözlerinin katılımcılar tarafından ilgiyle izlendiğini söyledi. Türkiye'ye dönüşte havaalanında karşılaştığı Türklerin kendisini kutladığını ifade eden Baykal, yurda döndükten sonra da konuşmasına gösterilen ilgiden mutluluk duyduğunu kaydetti. O toplantıda Türkiye'nin sözcülüğünü yaptığını belirten Baykal, ancak oradaki çalışmadan rahatsızlık duyulduğunu ileri sürdü. Baykal, ''Ben
hükümet olsam muhalefet partisinin genel başkanı böyle bir çalışma yapsa açarım kutlarım, çok teşekkür ederim derim. Bizde destek olalım derim'' diye konuştu.

''Bu hükümetin terör konusunda kafası karışık'' diyen Baykal, söylemlerinin ve icraatlarının bunun göstergesi olduğunu kaydetti.''Barzani niçin AKP'yi destekliyor? Talabani niçin AKP'yi destekliyor?''
diyen Baykal, ''Böyle açık bir beyan var mı?'' sorusuna ''Var. Bütün sitelerinde destek çok açık bir şekilde var'' yanıtını verdi.

Baykal, seçimlerden tek başına iktidar olarak çıkmaları halinde Kuzey Irak politikalarının ne olacağına ilişkin soru üzerine ise ''Kuzey Irak Türkiye'deki terörü himaye ediyor'' dedi.

Irak'ın terör örgütü PKK'yı Türkiye'nin iç işi olarak gördüğünü belirten Baykal, ''Irak, PKK terörünün terör niteliğini kabul etmiyor. Amerika kabul ediyor. (PKK bir terör örgütüdür) diyor. (Hiç kimse himaye etmemelidir. Himaye etmek bir suçtur) diyor'' diye konuştu.

Türkiye'nin tam bir açık yüreklilikle terörle mücadelesini başta ABD olmak üzere tüm dünyaya anlatması gerektiğini vurgulayan Baykal, ''Anlamazsa Amerika, anlamak zorundadır, bizim kendimizi güvenlik altına almak sorumluluğumuzdur. Bundan vazgeçemeyiz. Ama ben bunun Amerikaya anlatılabileceğine inanıyorum'' dedi.

DTP'nin Meclis'e bağımsız adaylar aracılığıyla girmesine ilişkin soru üzerine ise Baykal, şunları söyledi:
''Bu onların şekillendireceği bir konu şu ana kadar ki manzara beklediğimiz görüntünün oluşmadığını gösteriyor. Net bir şekilde terörle bağlarını kesmiş değiller. (PKK bizim tabanımızdır) diyen bir anlayıştan
geliyorlar. Terörü ret etmeden etkin bir siyasi rol oynamaları güçtür bizim anlayışımıza göre. O bakımdan bundan sonraki tablo ne olur. Bunlar siyasetin ilkelerini içtenlikle benimseyip, terörle ilişkilerini tamamen
kesip, bir bölge ve etnik kimlik partisi olmanın ötesini geçmeyi başarırlar, başarmazlar onlara bağlı''


PETKİM'İN SATIŞI

PETKİM'in son derece önemli bir kurum olduğunu ve en azından bunu alanların kim olduğunu Türkiye'nin bilme hakkı olduğunu belirten Baykal, satışın üzerinden geçen zamana karşın bu konuda gerekli açıklamanın yapılmadığını söyledi.

Alıcıya ilişkin tereddütlerin kamuoyunda yaygınlaştığını, satışın seçim öncesinde yapılmasının da güven kaybına yol açtığını belirten Baykal, ''Bu olup bittiyi kabul etmek, taşımak güç gözüküyor'' dedi.

CHP'nin çağdaş sosyal demokrat bir parti anlayışı içinde dünyaya baktığını, Türkiye'yi de dünyadan kopuk değerlendirmenin mümkün olmadığını belirten Baykal, ''Global ekonominin dinamiklerini görmeden Türkiye'yi başarılı kılmak söz konusu olamaz. Bizde bu büyük dünyanın bir parçası olduğumuzu biliyoruz. Buna göre çalışacağız'' dedi. Baykal,
özelleştirmenin bir büyük araç olduğunu, ancak Türkiye'nin bu alanda ciddi hatalar yaptığını söyledi.

MHP İLE KOALİSYON İHTİMALİ


Baykal, seçim sonrasında MHP ile koalisyon ve diğer alternatifler konusundaki soru üzerine de şunları kaydetti:
''Şimdiden düşündüğümüz herhangi bir koalisyon ihtimali yoktur. Biz tek başımıza iktidara gelmeye çalışıyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Toplumda bu konuda gerçekten çok sevindirici, çok umut verici bir
gelişme seziyorum. Yepyeni bir nabız atıyor, hızla şekilleniyor. Önümüzdeki dönemde şu anda kararsız noktada olan seçmenlerin de artık bir tercih yapacağına inanıyorum. Umutla, heyecanla biz tek parti iktidarı için çalıyoruz. Koalisyon konusu bugünün konusu değildir. Seçimden sonraki tablo nasıl şekillenir bilmiyoruz. O o noktada düşünülecek bir olaydır. Umarım koalisyona gerek kalmadan CHP tek başına iktidar olmayı başaracaktır.''

AA