kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Temmuz 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

AKP'nin yarını, yarının AKP'si

Başbakan Erdoğan'ın son yaptığı cumhurbaşkanlığı açıklamasının politik taktikler dışında da bazı anlamları var. Bu açıklama AKP içinde yeni bir oluşumun habercisidir ve o partinin yakın geleceğini belirleyecek unsurların bir işaretidir. Bu yazıda ele almak istediğim o 'işaretler' seçimlerden sonra yaşayacağımız cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde de kendini gösterecektir. Kısaca bakalım...

Eski AKP
1.Türk Sağı ve AKP isimli kitabımda da temel tez olarak AKP'nin henüz partileşmesini tamamlamış bir siyasal örgüt olduğunu öne sürmüştüm. AKP, İslamcı partilerden, örgütlenme ve zihniyetlerden modernleşmeyi dinin önüne geçirmeyi öngörerek ayrılıyordu. Bununla birlikte Türk sağının DP-AP-ANAP'tan oluşan temel çizgisini kabul ediyordu. Belki onlardan daha muhafazakardı ama cumhuriyetin ana tercihlerine de gövdesinden çıktığı partilerden daha yakındı.
2. Bu yakınlığın sosyo-ekonomik bir desteği de vardı. Anadolu'daki muhafazakar sermaye büyük şehirdeki sermayenin yerini almak, devletçi rantlardan yararlanmak istediği için devletle zıtlaşmayan bir parti arayışı içine girmişti. O kesim devletle çatıştığını gördüğü için Milli Görüş çizgisini terk etmişti.
3. Temel kurucu unsurlar bunlar olduğundan, AKP, eski kanatlarını da yanında tutmak için zaman zaman türban, İmam-Hatip liseleri gibi konulara girse de o alanda ciddi hiçbir adım atmayacak, devletle zımni mutabakatını sürdürecekti.
4. Parti bu konuda ayrışmıştı: Erdoğan-Şener çizgisi modernleşmeci kanadı temsil ediyor, Gül ortada kalıyor, Arınç muhafazakarların temsilcisi oluyordu.

Yeni AKP
Bu yapıya sahip AKP'nin, arada bir yarattığı görüntünün yanıltıcı etkisi dışında, devletle ve kurulu düzenle en küçük bir çatışması olmadı. Ne Şemdinli'de devletin üstüne gitti ne de öne sürdüğü konulardan herhangi birisinde tepki alınca diretti. Sorun, bir dönem, beklemediği bir noktada patladı: AB. Tam üyeliğin gerektirdiği bazı adımlar Türkiye'de gerçek bir demokrasiyi oluşturacak, orduyu, MGK'yı, yargıyı, hatta siyaseti ve ekonomiyi egemen ve eski yapının dışına taşıyabilecekti. Muhafazakar kanatlar bu yöndeki girişimleri kendi gelecekleri ve tasavvurları için, modernleşmeci kanatlar, fazla gönüllü olmaksızın, yeni görüntülerini pekiştirmek için destekledi. Fakat gerek kurulu düzenden gerekse giderek yoğunlaşan ulusçuluktan (milliyetçilikten değil) tepki görünce AKP yönetimi hızla geri çekildi.

Tek lider Erdoğan
Nihayet malum 27 Nisan muhtırasından sonra yapılan Dolmabahçe görüşmesinde Erdoğan kurulu düzene büsbütün teslim oldu. Milli Görüş yanlılarını ve Arınç'ı tasfiye etti. Şener kendiliğinden çekildi. Geriye kalan Gül, Erdoğan'ın da kendisinin de beklemediği bir pozisyona kaymıştı. Şimdi, son açıklamayla birlikte o da tasfiye ediliyor. Erdoğan artık tek lider!
Gül, Anadolu sermayesinin adayıydı. O kesimin ihtiyacını ve talebini belirttik. Gül'ün sertleşmesi ve direnmesi onun da o kesim tarafından gözden çıkarılması demektir. Yaşanan budur! Erdoğan şimdi hem Anadolu hem büyük kent sermayesinin, o arada da kurulu düzenin temsilcisidir. Bu böyle olacaktı, oldu! Anadolu Erdoğan'ı kendisini büyük burjuvaziyle ortak yapacak isim olarak görüyor. Bu, AKP'de de burjuvazinin egemen olması demek. Oysa o partinin bir de yerel yönetimler üstünden gelen ve daha yoksul, alt orta sınıflardan oluşan bir tabanı var. Bakalım o kesim yeni bir çıkış yapacak mesela Gül'ü kendisine lider olarak seçecek mi? Mesela cumhurbaşkanlığı seçiminde bir direniş gösterecek mi yoksa Erdoğan'ın çizgisine teslim mi olacak...
Daha çok şeylere gebe, AKP!