kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Temmuz 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cumartesi SABAH 
SUNAY AKIN

Bir bilmecem var çocuklar...

Hiç dikkat ettiniz mi?.. İstanbul Boğazı'nın iki yakası arasında mekik dokuyan vapurların gövdesi beyaz, bacası ve can simitleri sarı renktedir. Peki ama, neden?.. Bu sorunun yanıtı Boğaz'ın simgesi olan martılardadır: Can Yücel'in bir şiirinde denizin sokak çocukları olarak tanımladığı martıların da gövdesi beyaz, ayakları ve gagaları sarı renktedir. İstanbul vapurları rengini martılardan almaktadır. Araba vapurları ise siyah ve beyaz renkleriyle karabatakların oyun arkadaşıdır!.. İstanbul üzerine bir bilmece sorarak başladık yazımıza... Öyleyse, bir zamanlar aile içinde düzenlenen bilmece yarışmalarını anımsayalım; televizyonu bir kenara bırak, radyonun bile olmadığı yıllarda eğlence hayatının 'reyting'inde bilmeceler ilk sırada yer alırdı. Bilmece yarışmalarında da ödül olarak '500 milyar' değil, kestane, fındık ya da portakal gibi meyveler verilirdi. İşte, unutulan, eski, çok eski bir İstanbul bilmecesi: Lodos poyraz karışır Tophane ile Kız Kulesi döğüşür Sepetçiler'de kavga olur İpçiler'de barışır Kendinizi hiç yormayın, bilemeyeceğinizi düşünerek yanıtı yazıyorum: Çamaşır!.. Bilmecelerin unutulmaya yüz tuttuğu 1961 yılında kurulan Eti bisküvilerinin, o ünlü reklam anonsu hepimizin kulaklarındadır: "Bir bilmecem var çocuklar / haydi sor sor..." Sıcak temmuz günlerinde bir vapur dolusu çocuğun neşesi, Boğaz martılarının çığlıklarına karışacak. Çünkü, Eti 'Anadolu Hisarı' adlı vapuru, İstanbul'daki esirgeme kurumunda kalan 300 çocuk için eğlenceli bir yaz okuluna dönüştürdü. Üç hafta boyunca çocuklar tarih, müzik ve resim atölyesine dönüşen vapurda hayatları boyunca unutamayacakları bir yolculuk yapacaklar. Eğitim çalışmalarının kaptanlığını müzisyen Okay Temiz ve ressam Şiir Özbilge üstleniyor. İstanbul tarihi ve edebiyatı konusunda da kaptanlık şapkası benim başımda olacak. Saray, yılda bir gün onların bir araya gelmelerine izin verirdi. Mayıs ayının son cuma günü Çamlıca Tepesi'nde toplanır ve o günü özgürce yaşarlardı. Onlar, İstanbul'da yaşayan Afrikalılardı!.. Yılda bir gün, kendi dillerinden, kendi şarkılarını söylemelerine izin verilmişti. Temmuz ayı boyunca, Boğaz'dan Afrika ezgileri duyarsanız, şaşırmayın sakın! Bilin ki, Okay Temiz çocuklara Afrika ritimlerini öğretiyordur. Eti Genel Müdürü Hazım Ellialtı "Neden vapur?" sorusunun yanıtını şöyle veriyor: "Bu güzel çocuklarımızın sosyal yaşama en çok katılması gerekenler olduğunu düşünerek vapuru seçtik. Çünkü vapurlar, bu ülkenin uygarlık serüveninde dönüşümlerle bugüne yansıyan en hareketli, en coşkulu, en ilham verici semboller olarak varlığını sürdürüyor." İstanbul Boğazı, sayfaları açık bir kitap gibidir... Bu kitabın bir sayfası Asya, öteki sayfası Avrupa'dır. Şu günlerde, bacasından sözcükler tüten bir vapur görürseniz, bilin ki içindeki yolcular zaman tünelinde eğlenen ve eğlenirken de öğrenen esirgeme kurumu çocuklarıdır... Eti Çocuk Vapuru'nda yapılan resimler, eylül ayında, İstanbul Oyuncak Müzesi'nde iki hafta boyunca sergilenecek... Bakalım, yolculuk sırasında Eti Çocuk Vapuru'nun penceresinden de görülen tarihi eser için sorulan şu bilmecenin yanıtını bulabilecek misiniz: Benzer bir minareye Deniz girmiş araya Gökte yıldız, yerde buz Bir padişah bir o kız...