kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Temmuz 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

IMF'siz istikrar

İdam cezasının tarihe karıştığı Türkiye'de ellerinde yağlı iple idam tartışması yapan siyasiler bir konuda hiç değilse çok dikkatli ve sorumlu davranıyorlar: Piyasaların güvenini sarsmamak.
Piyasaları ürkütmemenin yolu da elbette şimdilikIMF destekli ekonomik politikaların sürdürülmesinden geçiyor. Gerek önde gelen partilerin seçim bildirgeleri, gerekse liderler bu konuda güvence veriyorlar.
Örneğin AK Parti'nin taahhütleri IMF ile işbirliğine devam edeceğini gösteriyor. CHP lideri Baykal, devlette devamlılığın esas olduğunu söyleyerek anlaşmanın arkasında duruyor. DP lideri Ağar programın revize edilmesi koşuluyla IMF ile çalışmayı sürdüreceklerini söylüyor. MHP'nin vaatleri de mevcut politikaların en azından özüne dokunulmayacağını gösteriyor.
IMF ile 2008 Mayıs'ında sona erecek anlaşma uzatılmalı ya da yenilenmeli mi? MÜSİAD, 2001'den bu yana uygulanan programın ana hedefi olan istikrarı sağlayarak işlevini tamamladığı, yeni bir programa geçmeyi tartışma zamanının geldiği görüşünde. İş dünyasından da (örneğin Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen) IMF programına artık gerek olmadığını söyleyenler var. Kuşkusuz, gelecek ilkbahara doğru bu tartışmalar yoğunlaşacak.
IMF ile vedalaşılabilir mi? Elbette. Bize göre sorun, bu vedanın "Nasıl" olacağı. Önümüzde Latin Amerika'dan üç taze örnek var: Venezüella, Arjantin ve Brezilya.
Venezüella'nın romantik solcuların bayıldığı lideri Hugo Chavez bir ay önce hem IMF'ye, hem de Dünya Bankası'na borçlarını ödeyip hesabı kapattıktan sonrakapıyı gösterdi. Gerekçesi: "İkisi de Yoksul ülkeleri sömürmeyi amaçlayan emperyalizmin mekanizmaları!" Şimdi popülist politikalarının önünde hiçbir engel kalmamasının rahatlığıyla petrol gelirlerini har vurup harman savuruyor.

IMF'siz IMF çıpası var
Arjantin'e gelince; Türkiye'yle aynı tarihlerde yuvarlandığı ağır krizden sonra IMF ile anlaşmayı askıya aldı. Devlet Başkanı Nestor Kirchner daha sonra ülkenin dış borcunu yeniden yapılandırdı: Arjantin tahvilleri almış bankalara, yatırım fonlarına, bireysel yatırımcılara borcun yüzde 90'ının silinmesi karşılığı kalan yüzde 10'u ödemeyi bağıraçağıra kabul ettirdi. Böylece ağır bir yükten kurtulan Arjantin, üretimi ve istihdamı artırmaya dayalı politikalarla yeniden su yüzüne çıktı ve 2005'te IMF'ye de borcunu kapatıp el sıkıştı.
Üçüncü örnek Brezilya: Devlet Başkanı Lula, 2003 başında iktidara gelince, IMF ile yapılmış anlaşmaya bağlı kaldı. Ancak 2005 Mart'ında süresi dolunca, ne yeniledi, ne de uzattı. Yenilemedi ama ana ilkeleri korudu: Sıkı para politikası, faiz dışı fazla, yapısal reform, kamu harcamalarının vergiye dayandırılması gibi... Yani Brezilya, IMF'siz IMF programı uyguladı. Bugün de aynen devam ediyor.
Bize göre gelecek yıl IMF ile vedalaşılacaksa bu üç örnekten Brezilya seçeneği tercih edilmeli ve arayışlar o yönde olmalı.
Çalışmalarını takdir ettiğimiz sivil toplum örgütlerinden "Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı" (TEPAV) geçen ay bu konuda dikkate değer bir öneride bulundu: "IMF'den sonra yeni çıpa olarak Kurallı Maliye Politikası'na geçilsin." Bu, faiz dışı fazla oranı, kamu harcamaları gibi kalemlerin yasayla belirlenmesi anlamına geliyor. TEPAV ayrıca kurallara uyulmasını denetleyecek bağımsız bir Maliye Politikaları Kurulu da öngörüyor.
Siyasilerin IMF'siz de mali disiplini, dolayısıyla ekonomik istikrarı sürdürme imkânı sağlayacak bu öneriyi düşünmelerinde yarar var...