kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Kırmızı biberin acılı tarihi

Kaya GENÇ
Kırmızı biber ve acılı yemeklerin Türkiye'de meraklısı çok. Peki yemeklerimize acı veren kırmızı biberi kime ve nereye borçluyuz?..
Dünyanın önde gelen haber dergilerinden TIME, geçen sayısında kırmızı biberin tarihine yer verdi. 1492 yılında Kristof Kolomb İspanya'dan bir yolculuğa çıkar ve uzun bir seyahatin ardından kendini Amerika kıtasında bulur. İtalyan gezgin, dünyanın gidişatını değiştiren bu yolculuğunda Avrupalılara doğal kaynaklarından faydalanıp yerleşebilecekleri yeni bir toprak parçasının yanında, damak zevklerini değiştirecek bir yiyecek de sunar. Hindistan'da, Çin'de ve Tayland'da mutfakları baştan sona değiştiren kırmızı biber sayesinde pek çok insan, az bir para karşılığında gündelik yemeklerine lezzet katma şansına erişiyor. Derginin haberine göre anavatanı olan Güney Amerika'da kırmızı biber 6000 yıldır yetişiyor ve ticari bir meta olarak kullanılıyor. Karayip adalarında, Venezüella'da ve And Dağları'nda da arkeobiyologlar çeşitli fosillerin içinde kırmızı biber kalıntılarına rastlamışlar. Aralarında domates, patlıcan ve patatesin de bulunduğu Capsicum isimli sebze ailesine dahil edilen kırmızı biber Kolomb, Güney Amerika'ya geldiğinde halihazırda insanların hayatlarının bir parçasıydı. Ünlü gezgin, Avrupa'ya bir sepet dolusu egzotik yiyecekle döndü ve kırmızı biberin önlenemez yayılışı da böylece başlamış oldu.

NEDEN SEVİYORUZ?
Peki dünyanın dört bir yanındaki insanlar kırmızı biberi neden bu kadar çok seviyor? Uzmanlar bunu acı ve haz arasındaki bağlantıyla açıklıyor. Acı soslu ya da kırmızı biberli bir yemek yediğimizde, vücudumuz bunu öncelikle bir zehir olarak algılıyor. İlk şok esnasında, sisteme giren acıyı dengeleyebilmek için sinir sistemimiz endorfin hormonu salgılıyor. Bu hormon da özellikle tehlikeli sporlardan ve mücadeleci durumlardan hoşlanan kişilerin aşina oldukları adrenalin artışı duygusunu kişiye hissettiriyor. Bir süre sonra insan kırmızı biberin sebebiyet verdiği bu endorfin rahatlaması hissine alışıyor ve bu bir bağımlılığa da dönüşüyor.

YİYEN ZAYIFLIYOR
Yarattığı bu bağımlılığın yanında, kırmızı biberin insan sağlığına pek çok faydası da var. İki çay kaşığı büyüklüğünde kırmızı biber, gündelik C vitamini ihtiyacımızın yüzde 6'sını, A vitamini ihtiyacımızın ise yüzde 10'unu karşılıyor. Sofraların bu acılı üyesi, ayrıca bakterileri öldürmek suretiyle ülseri engelliyor ve hatta prostat kanserine yakalanan hastaların tedavisinde kullanılıyor. Fakat kırmızı biberin belki de en büyük yararı, yiyen kişiye kilo verdirmesi. Kırmızı biber yediğimizde hissettiğimiz hararet esnasında enerji sarf ediyor ve kalori tüketiyoruz. Yedikten 20 dakika sonra dahi oksijen tüketiminin yüksek seviyelerde kalmasına sebep olan kırmızı biber, diyabet hastalığına yakalanma riskini de düşürebiliyor.

EN ACISI...
Bundan yedi yıl önce Hindistan'da dünyanın en acı kırmızı biberi bulundu. Ancak muhtemelen sağlığa iyi gelecek bu biberi yiyebilmek pek mümkün değil... Kırmızı biberlerin acısı, SHU adı verilen özel bir ölçümle belirleniyor. İtalya'nın güneyinde makarnaların üzerine acı sos olarak konulan peperoncino'nun acı derecesi

500 SHU.
Tayland'daki kırmızı biberler ise tam 100 bin SHU'luk bir acı derecesine sahip. 200 bin SHU'nun üzerinde herhangi bir biberin yiyen kişiyi göz yaşlarına boğması kesin; bu yüzden de, 2000 senesinde Tezbur kasabasında keşfedilen 16 milyon SHU'luk biber, yiyen kişinin ağzını yakmaktan çok, muhtemelen onu doğrudan öldürecek kadar kuvvetli.
Haberin fotoğrafları