kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
TURGAY NOYAN

Uçakla uzun sürüyor, yine de en iyisi deniz

Geçtiğimiz hafta gazetede yazımı göremediniz çünkü karada uçak kazası geçirdim(!). Niyetim, bir günlüğüne gittiğim İsveç'teki izlenimlerimi sizlere aktarmaktı. Ama Lufthansa'nın kurbanı oldum. Bir günlüğüne gittiğim yerden uçakla iki günde zor döndüm. Kısaca anlatayım: Dönüşte Göteborg'tan Frankfurt'a, oradan da İstanbul'a geçecektim. Göteborg uçağı üç saat rötar yapınca hemen Lufthansa görevlilerine gittim ve bu durumda Frankfurt'taki uçağa yetişemeyeceğimi, bir sonraki uçak için yerimi değiştirmelerini söyledim. "Frankfurt'ta fırtına yüzünden tüm seferler aksadı, dolayısıyla sizin uçak da rötar yapacaktır. Rahat rahat yetişebilirsiniz," diye cevapladılar. Üstelik ısrarıma karşılık ikinci uçuşa biniş kartı da vermediler. Sonrası facia oldu. Frankfurt'a indiğimizde benim durumumda olan binlerce insanı sağa sola koşturur buldum. İşin kötüsü görevliler en ufak bir şekilde yardımcı olmuyor, sert bir şekilde "Sıraya gir!" demekle yetiniyorlardı. Sonuç: Altı saat ayakta sıra bekledim. Bu arada tüm uçaklar gözlerimin önünde birer birer kaçtı gitti. Yetmemiş gibi bu kadar kişi uçak kaçırınca ertesi günkü uçaklarda da yer kalmadı. Bilet işlemi yapan hanımın ustalığı sayesinde ertesi sabah Stuttgart üzerinde İstanbul'a bir uçuş bulabildim. Gece saat ikide, sadece iki saat uyumak için gittiğim otelde de upuzun bir kuyrukla karşılaştım. Çünkü tüm yolcuları aynı otele yollamışlardı... Ucu ucuna yetiştiğim Stuttgart'taki maceraların üstüne, İstanbul'a gelebildiğimde bizim gazete çoktan basılmıştı ve bir de yetmezmiş gibi bavulum kaybolmuştu! Bütün bu hengâmedeki tek olumlu şey, son uçtuğum THY görevlilerinin bavulumu ertesi gün bulup, sağlam bir halde teslim etmesi oldu.

KIYMET BİLİYOR MUYUZ?
İsveç'te şahit olduğum Volvo Penta'nın tekne ve motor kullanımında yaptığı büyük devrimi önümüzdeki haftalarda anlatacağım. Ama geçen hafta sonu yapılan Kahve Dünyası yarışlarından başlayarak biraz sponsorluk işine değinmek istiyorum. Kahve Dünyası iki yıldır yelkene büyük destek veriyor. Yarışan takımları, tekneleri var; kendi düzenlediği bir yarışı var. Üstüne üstlük yalnız yat değil centerboard işine de umulanın çok çok üstünde yardım ediyorlar. Yelken Federasyonu Başkanı Nazlı İmre yarışın ödül töreninde, şirketin Federasyon'un hakem masraflarına da büyük destek verdiğini uzun uzun anlatarak kendilerine teşekkür etti. Yani bu insanlar yalnız görünen değil, görünmeyen işlerde de ellerinden geleni yapıyor. Peki yaptıklarının karşılığını ne kadar alabiliyorlar? Burası tartışılır. Zaten böyle bir şeyin peşinde de değiller. Peki kıymetini biliyor muyuz? Bakın o da tartışılır.

SPONSORSUZ OLMUYOR
Yelken, futbol gibi tribüne insanları doldurup yapılacak bir spor değil. Hoş futbol da sponsorsuz yürümüyor ya... Bu nedenle sponsora, hele hele böyle inançlı sponsora büyük ihtiyaç var. Hal böyleyken ve yeni yeni sponsorlar yelkene yönelmeye başlamışken, denizcilerin içinde de bazı farklı yorumlara şahit oluyorum. Kimi 'kara kaşımıza gözümüze değil, kendi reklamlarını yapmak için sponsor oluyorlar' diye olayı küçümsüyor, kimi de prensip olarak sponsora karşı. Bekâra karı boşamak kolay ya. Bunu söyleyenlere "Sen olsan bu parayı yatırır mısın?" diye sormak isterdim. Evet diyene de "Çık bakalım parayı!.." Be kardeşlerim, denizci dostlarım! Bu ülkede yelken durduk yerde nasıl yükselen değer oldu? Ne oldu da asırlar sonra insanlarımız biraz denize bakar oldu? Neden insanlar son birkaç yıldır yelken kurslarını dolduruyor, neden yeni tekne satışında ülkemiz bu kadar hareketli? Lütfen elimizi vicdanlarımıza koyup düşünelim ve denizci olarak kendi ayağımıza sıkmayalım. Unutmayalım ki inançlı, üstelik de güçlü bir sponsor ha deyince bulunmuyor. İşte iki canlı örnek, işte iki farklı nokta: Sağolasın Kahve Dünyası, gözlerimiz bu yıl seni çok aradı Vakko!.. Dilerim önümüzdeki yıllarda başka sponsorları da aramayız.