kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Haziran 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Neme lazım

Başka yerlerden çıkıp ayrı yollardan dolansalar bile, hiç olmazsa bir ara oraya da uğramaları, hatta orada kalmaları lazımdı.
Ama gelmiyorlar.
"Bireysel iyi niyetler, idealler" dışında; Türkiye'de "cumhuriyet" ve (veya) "demokrasi" vazeden büyük kurumların, büyük adamların, sivillerin, askerlerin, sivil toplumcuların (çoğunun) hiç uğramadığı istasyonlardan biri, "Fırsat eşitliği".
Oysa, bu "Cumhuriyet", hakikaten bir "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" ise;
Çiğnemekten çok korktuğumuz, yerine göre her adımımızı kontrol eden Anayasa hakiki ise, doğru ise, yalan söylemiyor, kandırmıyor ise;
Yukarıdaki tanımdaki her kavramın özünde "Eşitlik ideali" vardır.
Adalet, adalet duygusu, adil olma gereği bulunur.
Hikayenin aslı budur.
Fiilen anlatılan hikayelerin hiçbir yerinde pek kolay rastlamadığımız, unutulmuş, unutturulmuş esas budur.

Şöyle olmuştur:
Kimileri özgürlüğü, kimileri laikliği, kimileri sosyali, kimileri hukuku, kimileri cumhuriyet ilkelerini, kimileri demokrasiyi ya da işte bildiğimiz kavramları öne çıkartırken, "eşitlik ideali" şeyin şeyine tıkılmıştır.
Oysa neredeyse bütün bu kavramların özünde, yani hikayenin en heyecanlı yerlerinde o vardır.
İnsanın, kökeni ne olursa olsun, eşitliği.
Yani, öyle olması, öyle sayılması gerektiği.

Laiklik; sadece dindevlet ayrımı değil; dinin, herhangi bir dinin, din adına birilerinin "imtiyaz, zümre, tahakküm" yaratma, oluşturma imkanının yok edilmesidir.
Hukuk devleti; devletin hukuku filan değil, devlet gücünün ve her türlü iktidar biçiminin, vatandaş üstünde baskıcı, despotik, ayrımcı, imtiyaz yaratıcı, eşitlikleri zedeleyici olmamasının taahhüdü; olursa da itiraz, boyun eğmeme, isyanın gerekçesidir.
Sosyal devletten en azından lafta kasıt, eşitsizlikleri, ekonomiktoplumsal adaletsizlikleri (hadi yok etmese de) düzeltici görevdir; eşitsizliklerin tahribatına karşı, mağdurun, mazlumun, geriden başlayanın, geride kalanın, altta debelenenin, her manada kimsesizin, güçsüzün, yaşlının yanında durma, "kardeşliğimiz" sayesinde, onlara hepimiz adına el verme beyanıdır.
"Eşitlik ideali" pek solda, sosyalist, komünist, anarşist filan bulunmuş; başta onu dört bir yana yazan "cumhuriyet" ve (veya) "demokrasi" idealleri tarafından usul usul tedavülden kaldırılmış, fazla hayalci, gerçeklerden uzak, fiilen imkansız, hepten kitabi sayılmıştır.
Yerine de; mümkündür diye ilan edilerek, "Kanun önünde eşitlik, fırsat eşitliği" gibi eşitlik eşikleri konmuştur.
Tabii ki yine iyidir.
Ama, karşınıza cumhuriyet, demokrasi, hukuk yahut hepsi adına çıkan koca koca adamlara (ve kadınlara), kurumlara, partilere, siyasetçilere, paşalara, sivil toplum liderleri, beyleri, ağaları ve generallerine, irili ufaklı cemiyet ve cemaat büyüklerine bakmamız lazım:
"Kanun önünde eşitlik ve fırsat eşitliği" üstüne bir çift lafları bile yoksa;
Başta eğitimin, "fırsat eşitliği" için bir imkan olması bir yana, eşitlik zaten bir yana, fırsatları dahi nasıl boğduğunu, eşitsizlikleri nasıl büyüttüğünü mesele etmiyorlarsa;
"İşsizliğin, işsiz kalma korkusunun" ve bizatihi "iş" in, özel yahut kamu, sivil veya askeri, nasıl bir eşitsizlik, adaletsizlik ortamı halinde insanı boğduğunu, ezdiğini dert etmiyorlarsa;
İmtiyaza, zümre egemenliğine, ayrımcılığa, baskıya, şu Anayasa'nın dahi mecburen çok yerinde dolanan "eşitliğe dair vaatler" in her an ihlaline hiçbir şey demiyorlarsa;
Aslında bu durumun sürmesinden, azmasından sorumluysalar, bundan besleniyorlarsa;
Onların yüzüne yüzüne, "Nasıl bir cumhuriyetçi, nasıl bir demokrat olduklarını" sorabilmemiz; yüzlerine yüzlerine bu derin, kesif, cılk ikiyüzlülüklerini vurabilmemiz lazım.
Lazıma lazım da...
Onların büyük lafları, büyük gerilimleri, kan kokulu sözleri arasında cumhuriyet ve demokrasinin esasına hiç yer yok!