kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Haziran 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bankalar köle de sattı

"Sektörü çok iyi bilen ve yakından takip edenler" bu yazılara çok kızıyor.
Cahilce, "popülist" sayıyor.
Çoğunun "ekonomi, finans" eğitiminin benzerini görüp de bu "piyasa" ya itiraz etmek "hiç gerçekçi gelmiyor".
Zaten "araziye uymayıp dikenleşen" gazeteciliğe epeydir "iki yabancı" gibiler.
"Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" bile diyemiyorlar.
Zaten bunlar pek yazılmıyor.
Medyanın kapsama alanına pek alınmıyor.
Her şeyi, "finansal büyüklük, ekonomik fırsat, yükselen piyasa" ile açıklıyorlar.
Kıstırılmış hayatlarının en genç, en umutlu dilimlerinde, birden yaşlanan, hayal kırıklıklarına batıp çıkan, ama ancak "modern kölelikleri" ne sarılıp daha çok bağlanarak, daha çok yere serilerek ayakta kalmaya çalışanları, daha çok çalıştıkça ayakları, yürekleri dermansız kalanları insandan saymıyorlar.
Çünkü onlar "sermaye" nin "eğilmiş, bükülmüş, esnek, oynak" ayakları.
Onlar; ayaklarında masa, gişe, vezne altına gizlenmiş şıngır zincirleri, ellerinde kol saati sandığınız "fazla ve aşırı mesai, angarya" kelepçeleri, beyinlerini tümör gibi istila eden "hedef manyaklığı" ile "pek modern sermaye" nin "online köleleri".

Son olarak, (salağız ya) "Askerin bankası değil" denen ama "peki kimin bankası" açıklanmayan, zaten medyanın da soruyu doğrudan muhatabına asla sormayacağı Oyakbank "yabancı" ya satıldı.
Biiliyoruz, "sıradan askerin bankası" olmadığını.
Ama, "profesyonel asker" den, onyüzbinlerce alt kademe subaydan, astsubaydan, sisteme giren uzmandan, sivil memurdan, hele hele geçici "yedek subay" dan mecburi kesilen fonlarla oluşmuş "büyük sermaye" nin bankasıydı.
Asker maaşları, mevduatı, maaş yamayan tüketici kredisi, biriken kredi kartı borçları ve askeri reklamlarıyla iyi kazanmış olmalı.
Bu, işin "askeri cephesi".
Ama, "askerin bankası olmayan" da dahil, sektörün (hadi ülkenin parlak, yükselen piyasası, bölgesel önemi gibi şeyler dışında) bir cazibesi de, "sivilliği" nin niteliği
(Müşteri komisyonlarını, kredi kartı haraç faizlerini saymazsak) Çalışanları esir, rehine alma, "aşırı mesai" yi takmayan ücretle, hiç "AB standardı" filan yüklenmeden, pek çalışma hukuku ve insan hakkı tanınmadan "yarı yahut tam zamanlı köleleştirilmesi" dir.
Bankacılık sektörü;
Batı'daki kadar nitelikli, yetişmiş, ileri teknoloji kullanan, Batı'dakinden daha çeşitli, daha değişken, daha hızlı bankacılık yetenekleri olan bir işgücünü;
Dışarıda bekleyen "işsizler ordusu" yla birlikte, her ferdi birbiriyle acımasız rekabete, arkadaşıyla kıran kırana yarışa itilmiş büyük "işgücü deposu" nu;
En ucuza en çok, en şık ama en sert biçimde çalıştırarak;
Çalışana hiç itiraz hakkı tanımadan, bunu devlet (ve medya) nezdinde meşrulaştırıp denetim dışı bırakarak "temayüz etmiş ve dikkat çekmiş" tir.
Ne Yunanlı Yunanistan'da, ne Hollandalı Hollanda'da, ne beriki ötekinde böyle kaymaklı kadayıf bulabilir.
Kamu bir yana, " özel sektör" onca batık bankadan sonra işte bunu başardı!
"Verimlilik" deneni sadece bilgi, teknoloji, sermaye zannedip hepsinin "çalışandan daha çok yağ, kuzudan daha çok post" çıkarma kabiliyeti diye hiç anlamıyoruz ya;
Yabancıların bankalara verdiği milyar dolarları sadece büyük işadamı, büyük medyacı, büyük asker patronların sermaye ve akıl hakkı, CEO'ların bilgi, beceri, başarısının ödülü sanıyoruz.
Oysa o milyar dolarların her bir "cent" inde, şubelere, "call center" lara saatlerce kapatılmış; temiz pak giysiler altında sırtta kamçı, ellerde kelepçe, ayak bileklerinde pranga izleri olan "modern köleler" in aşırı sömürülmüş emekleri, akılları, yürekleri, rendelenmiş gençlikleri de var.
Tabii, yabancı işten atmazsa, ne ala ve çok şükür!