kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
AHMET ÖRS

Dev porsiyona hesap devri

Amerika'da başlayan dev porsiyon uygulaması, bugün dünyanın pek çok ülkesinde de benimsendi. Ancak bu dev porsiyonların büyük kısmını tabağında bırakıp üstüne de can yakan bir hesap ödemek insanın canını sıkıyor.
Bugün artık belli bir standardın üzerindeki bütün restoranlarımızda bulunan dev yuvarlak ya da dikdörtgen tabaklarla ilk kez bundan yıllar önce Amerika'da bir restoranda tanıştım. Türkiye'deki alışkanlıkla bir başlangıç yemeği, bir de ana yemek ısmarladığımda, o restoranın garsonu beni, "İki çeşit yemek fazla gelebilir. Her yemeğin yanında zaten salata ve değişik garnitürler var. Tek bir yemek ısmarlayın; gerekirse daha sonra başka bir yemek isteyebilirsiniz," diye uyardı. Çok haklı olduğunu yemek servis edildiğinde gördüm. O tek çeşit ana yemeği bile tümüyle bitirebilmem mümkün olmadı. Ancak yemeğin fiyatı bizdekilerle kıyaslandığında çok ucuzdu. Bir bölümünü tabağımda bıraktığım halde, karnımı ve gözümü çok iyi doyuran bir yemeği uygun fiyata yemekten mutlu olmuştum. Bu dev porsiyonlar cenneti ülkede hemen her gittiğim restoranda benzer uygulamalarla karşılaşınca, "Acaba Amerikalıların midelerinin kapasitesi bizimkilerden daha mı farklı?" diye de merak ettim. Gerçekten de sürekli büyük porsiyonlar halinde servis edilen yemekler bazılarının midelerini ve cüsselerini büyütüyordu ama bir bölüm Amerikalı da sağlıklı yaşam gurularının sözünden çıkmıyor, sadece çocuk porsiyonu salatalarla karnını doyuruyordu. Zaten sokaklarda görülen, maraton koşucusunu andıran vücutlarında dirhem yağ olmayanlar ile 180-200 kilo çeken dev Amerikalıların çokluğu, bu uç beslenme alışkanlıklarını ortaya koyuyordu.

SALATA DA DEV
Derken bu ilk büyük porsiyon yemek deneyimimden bir süre sonra Tel Aviv'e yolum düştü. Gittiğim her yerde yaptığım gibi, İsrail'in Akdeniz kıyısındaki bu güzel kentinde de iyi ve ilginç bir restoran aradım. Bana kordon boyunda bir restoran önerdiler ama hemen; "Ismarladığınız yemeği iki kişi paylaşın ve sakın iki çeşit istemeyin, bırakmak zorunda kalırsınız," diye uyardılar. Kapıdaki kuyrukta yarım saatlik bekleyişten sonra masaya oturduk. Bir çeşit yemekle yetinmeye alışmamışız ya, burada da iki kişi önce bir salata, ardından da bir makarna yemeği söyledik. İlkin salatanın sosu geldi sofraya. Abartmıyorum; 50 santilitrelik bir karaf ağzına kadar salata sosu doluydu. Ardından da başka bir yerde en az altı büyük porsiyona bölünebilecek miktarda salata dev bir çanak içinde ortaya getirildi. O koca karaf sos, bu miktarda salatayı ancak ıslatabilmişti. Çok aç olmamıza rağmen, iki kişi taptaze malzemelerden hazırlanmış nefis salatanın üçte birini yiyebildik. Bir porsiyon makarnanın da yarısını bitirebildik ve gözümüz yan tarafta dondurma yiyenlerde kaldı. Kabının içinde gökdelen gibi yükselen, çeşitli soslarla lezzetlendirilmiş dondurmanın görünüşü son derece baştan çıkarıcı olmakla birlikte, bizde tek bir lokma yiyecek hal kalmamıştı. Buradan çok makul bir hesap ödeyerek ayrıldık. Sonradan söylediler; restoran Yotvata adlı bir kibbuz tarafından işletiliyormuş. Malzemeler bu kibbuzda üretildiği için de restoran bu kadar ucuz olabiliyormuş. Düşündüm; eğer porsiyonları normal düzeyde olsaydı, kimse burayı birbirine tavsiye etmezdi. Ayrıca "sakın ikinci tabağı ısmarlama!" uyarısı insanı tahrik ediyor, merak uyandırıyordu. Böylelikle dev porsiyonlu restoran Tel Aviv'de bir efsane haline gelmişti.

ETLER TEPSİDE GELİYOR
Son New York yolculuğumda Brooklyn bira firmasının genel müdürü grubumuzu kentin en iyi steak restoranı, Peter Luger'e götürdü. Büyük porsiyonlara gözüm alıştığı halde, buradaki miktarları daha da abartılmış buldum. Masaya büyük tepsiler içinde gelen etlerin miktarı yiyebileceğimizin dört, beş katıydı; doğal olarak ve ne yazık ki o nefis etleri bitiremedik. Bira firmasının genel müdürü garsona kalanları köpeği için paket yapmasını söyledi ve giderken de paketi alıp restorandan çıktı. Kalan yiyecekleri ister köpek için, isterse daha sonra ısıtıp yemek için paket ettirmeye Amerika'da 'köpek için torba' olarak çevrilebilecek 'doggy-bag' adı veriliyor ve bu uygulama oldukça yaygın. Bir başka Amerika gezisinde Şikago'da bizi Pizza Uno adlı, ismini bütün dünyada aynı adla anılan kalın hamurlu bir tür pizzaya vermiş olan küçük pizzacıya götürdüler. Davet sahiplerimiz bizler için dev porsiyonlar halinde hemen her pizza çeşidini sofraya getirttiler. Pizza yağlı ve bol peynirli olduğu için kısa sürede tıkandık. Bizim pes etmemizden ev sahiplerimiz adeta memnun olmuşlardı. Çünkü kalan bütün pizzaları paket ettirip aralarında paylaştılar. Ertesi gün mikrodalga fırında ısıtarak kendilerine ikince kez pizza ziyafeti çekeceklerdi ve bundan da kendilerini hiç mahcup hissetmiyorlardı.

HESAP CAN YIKIYOR
Varlıklı olmasak da biz gözü tok bir milletiz. Sofraya gelen yemekleri paket ettirmek bizler için söz konusu bile olmaz. Çocuklarımızın beyinlerini de tabaklarında yemek bırakmamaları için yıkarız. "Yemek arkandan ağlar!" ya da "Afrika'da insanlar bir lokma yiyecek bulamazken, sen bu güzelim yemeği nasıl tabağında bırakırsın!" yollu söylevlerle şartlanan çocuklar, yetişkinliklerinde de tabaklarındakini bitirmek için cansiperane gayret gösterirler. Ne var ki bize de Amerikanvari dev porsiyonlu restoran zincirleri birer ikişer gelmeye başladı. Geçenlerde bunlardan birinde önüme konan başlangıç yemeğinin miktarını görünce dehşete kapıldım. Ancak azıcık bir bölümünü yiyebildim. Kimse beni uyarmadığı için, ana yemek de ısmarlamıştım. O yemeği de orasını burasını didikledikten sonra, yiyecek takatim kalmadığı için geri gönderdim. Gelen hesap ise insanın canını acıtacak düzeydeydi. Restoran yöneticileri büyük porsiyondaki malzeme miktarının maliyetini hesaplamış, yemek fiyatlarını buna göre belirlemişlerdi; yeni fiyatlar Amerika ya da İsrail'deki gibi makul tutulmamıştı. Büyük porsiyon uygulayan restoranlara tavsiyem; ya aşırı büyük porsiyonlara uygun fiyat biçin, adınız efsaneleşsin ya da yiyebileceğimiz miktarlarda yemeği alıştığımız fiyatlara yiyelim ve aldatılmış hissetmeyelim.