kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Haziran 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Adnan Menderes Fatin Rüştü Zorlu Celal Bayar

'Hiçbir ülkede böyle bir nefret görmedim'

Hazırlayan: Nur Batur
ABD Büyükelçisi Warren, Dışişleri Bakan Yardımcısı'na yazdığı mektupta, başka ülkelerdeki aydınlar tarafsız yargı isterken Türkiye'de hem ordu hem de aydınların DP liderlerinin asılmasını istediğini belirterek "Korkutucu bir tablo var" dedi ..
27 Mayıs'ta yaşananları Amerikan belgelerinden araştırırken, çok çarpıcı bir mektup buldum... Mektubu yazan yine, Amerikan Büyükelçisi Fletcher Warren'dı. Warren'ın, Dışişleri'nin Türkiye masasına telgraf göndermek yerine doğrudan Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Lewis Jones'a uzun bir mektup yazması dikkatimi çekti doğrusu. Warren neden 10 sayfalık bir mektup yazmıştı ki? Mektubu okumaya başlayınca nedenini anladım. ABD Büyükelçisi mektubunda, o günlerde Türkiye'yi yöneten Cemal Gürsel'den Alparslan Türkeş'e, Milli Birlikçiler'den İsmet İnönü'ye, Türk ordusundan Türk halkına uzanan öyle kapsamlı bir analiz yapmıştı ki sanki fotoğrafını değil, kılcal damarlarını bile gösteren röntgenini çekmişti.

SANSÜRSÜZ AÇIKLANDI
Darbenin üzerinden henüz 2.5 ay geçmişti ama Türkiye dolu dizgin sandıktan çıkan Başbakan'ını asmaya sürükleniyordu ve Amerikan Büyükelçisi, olup bitenlere isyan ediyor, Bakan yardımcısı arkadaşına yazarak yardım istiyordu. Warren "Ben hayatımda böyle nefret görmedim" diye yaşananlar karşısındaki dehşetini yazıyordu mektubunda. Mektupta ilginç bulduğum bir ayrıntıyı da aktarayım. Okuduğum yüzlerce mesajda bazen yarım cümle hatta birkaç sözcüğün bile sakıncalı bulunup açıklanmadığını gördüm. Warren'ın 10 sayfa uzunluğundaki mektubunun ise hiçbir sansüre uğramadan açıklanması dikkatimi çekti. ABD Büyükelçisi Fletcher Warren mektubuna "Sevgili Lewis" diye başlıyordu. Önce Cemal Gürsel ve Alparslan Türkeş'e nasıl baktığını anlatıyordu. Mektuptan birlikte okuyalım: "Gördüğüm darbeler arasında en etkili olanı ve başarılısı Türkiye'deki askeri darbeydi. Başlangıçta Gürsel'in, olağandışı güçlerin hükümetin başına getirdiği bir yardakçı mı, canı sıkılan bir asker mi, yoksa vatansever bir Türk mü olduğunu anlayamadık. Ama şimdi Gürsel'in gerçek lider olduğu konusunda görüş birliği var.

TÜRKEŞ'İN KOMPLEKSİ
Çok çabuk öğreniyor. Devlet Başkanı gibi hareket ediyor. Kendisini iyi kontrol ediyor, dikkatle inceliyor, yavaş konuşuyor, can acıtan kararlar alıyor. Kimsenin de yardakçısı değil. Gürsel'i özel olarak sevdiğimi söyleyemem ama saygı duyuyorum. Akıllı, sadık ve vatansever bir Türk olarak görüyorum. Ama kelimenin tam anlamıyla da bir Türk. Gürsel, darbeyi başarıya götüren hareketin lideri olmasa da Milli Birlik Komitesi'nden istediği kararı çıkartabilir." Warren, mektubunda öylesine ayrıntılı analizler yapmış ki o günlerde Amerikalı diplomatların Ankara'da herkesi nasıl tek tek mercek altına aldığını ortaya koyuyor. Büyükelçi, Alparslan Türkeş'in de Gürsel kadar önemli olduğunu vurguluyor ve "Fanatik istekleri, aşağılık kompleksi ve başa dert olacak duyguları var. Bu yapısıyla MBK'yi etkiliyor. Bence Gürsel'in yerini almaya aday. Eğer MBK parçalanır ve Gürsel'e meydan okunursa, arkasında Türkeş olacaktır" diyordu. ABD Büyükelçisi, kabine üyelerinden ise övgüyle söz ediyor, ortalamanın üzerinde bir kabine olduğunu, sadakatleri, vatanseverlikleri, teknik ve profesyonel kaliteleriyle Amerikalı diplomatları etkilediklerini belirtiyordu. Warren'ın mektubundan, çektiği Türkiye fotoğrafının ayrıntılarına bakalım: "Basın, aydınlar, hocalar, öğrenciler ve ordu darbenin yerleşmesini alkışladılar. Başlangıçta, komitenin 38 üyesine hayranlıktan başka bir şey yoktu. Hepsi kahraman ve vatanseverdi. Özellikle ordu, komite üyelerine hayatlarını riske atan kahramanlar olarak baktı. Ama kısa süre sonra kahraman olarak karşılananların barakalarına dönmeyecekleri anlaşıldı. MBK üyesi olan yüzbaşılar, binbaşılar, yarbaylar ve generaller, yaşlı paşalara, tüm orduya ve Türk halkına emirler vermeye başladılar. Bu durum hem komitede hem de orduda bölünmeye yol açtı. Bugün ordu hâlâ onları destekliyor ama komitenin çıkarlarıyla ordunun çıkarlarının aynı olmadığını da anlıyorlar. Bu sadece Türkiye için değil, Batı dünyası için de önemli." Warren, darbeyi alkışlayanların kısa sürede sivil yönetime geçileceğini düşündüklerini ancak yine kısa süre sonra bunun olamayacağını anladıklarını vurguluyordu. Mektubun bu bölümü son derece çarpıcı. Çünkü, Amerikan Büyükelçisi, 27 Mayıs'çıların darbeyi haklı göstermek için DP liderlerinin suçluluğunu kanıtlamak istediklerini yazıyordu. Aynen şöyle diyordu:

KANITLAMA ÇABASI

"Erken seçime gidilirse prensip olarak iki siyasi parti yani CHP ve DP katılacak. DP liderleri Yassıada'da hapse atıldı. Yargılanmadan da serbest bırakılmayacaklar. Yargılanmaları için soruşturma yapılması, hâkimlerin seçilmesi, yargı kurallarının saptanması gerekiyor. Bütün bunlar haftalar, hatta aylarca sürecek zor bir iş. Bunun da ötesinde darbeyi haklı göstermek için DP liderleri ve meclis üyelerinin suçluluğunun kanıtlanması gerekiyor. Burada akla şu soru geliyor: 'Gerçekten anayasayı ihlal ettiler mi?' Rejimin istikrara kavuşması için de devrimin haklı olduğunun kanıtlanması gerek... Bu da ancak Menderes rejiminin bir grup alçak, beş para etmez, hırsız ve hain oldukları kanıtlanırsa olacak."Warren, mektubunda komite üyelerinin iki hedefi olduğunu da bildiriyordu. Komitenin iki hedefi ne miydi ? Önce, ömür boyu senatörlükle hayatlarını güvence altına almak istediklerini, bu arada da rejimi güvence altına almak için orduyu kontrol etmeyi hedeflediklerini bildiriyordu Warren. "Bunun için zorunlu emeklilik sistemini getirmek istiyorlar. Böylece rejime sadık olmadığını düşündükleri subayları temizleyecekler" diyordu. Yani Gürsel ve Türkeş'in ısrarla istedikleri 100 milyon TL'lik Amerikan yardımının büyük bölümü orduyu kontrol etmek için getirilen zorunlu emeklilik sistemine gidecekti. Warren'ın, Türk ordusunun geleceğiyle ilgili de çok çarpıcı bir analiz yaptığını gördüm.

ORDUNUN İMAJI SARSILDI

"Darbeyle Türk ordusunun Atatürk döneminden beri devam eden imajı sarsıldı. Milli Birlik Komitesi'ndeki her üye darbe yaptıkları zaman ettikleri yemini çiğnediler. Bunun hem komite üyeleri hem de ordunun üzerindeki psikolojik etkisinin inanılmaz olduğunu düşünüyorum. Bir kez ordu isyan edince, bir daha ordunun isyan etmek için haklı bir neden bulunmayacağı konusunda muhalif grupları ikna etmek mümkün değil. Artık Türkiye'nin bir darbe ordusu var." ABD Büyükelçisi'nin mektubundaki çarpıcı bölümlerden biri de Sovyetler'in Türkiye'ye önerdiği 500 milyon dolarla ilgiliydi. Warren, "Nasıl böyle cazip bir teklifi reddedebilirler? Bir kez kabul ederlerse bu ABD ve Batı dünyası için büyük ve trajik bir yenilgi olur" diye uyarıyordu.

DİKTATÖR İSTEMİYORLAR
Okurken, mektubun son 2.5 sayfasının çok daha düşündürücü olduğunu gördüm. Warren basının, aydınların, eğitimcilerin, öğrencilerin ve ordunun darbeyi haklı çıkartmak için uğraştıklarını ama bir türlü bekledikleri suçları bulamadıklarını da yazıyordu. Mektubun en çarpıcı bölümlerinden birini yine Warren'ın kaleminden okuyalım: "Bütün meslek hayatım boyunca, Menderes ve onun liderlerine karşı, aydınların ve ordunun duyduğu gibi bir nefreti hiçbir yerde görmedim. Başka bir ülkede olsa bu insanlar, tarafsız yargılanmaları, ve insaflı davranılması için ayağa kalkarlar ama Türkiye'de Bayar, Koraltan, Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idam edilmesi için çağrı yapıyorlar. Bu tablo gerçekten korkutucu. Bayar'ın idamına imkân tanımak için yasanın fiilen değiştirilmesi, duruşma için uygulanan yöntemler ve bir partinin Meclis'teki bütün üyelerinin topluca hapsedilip yargılanmasının ardında devrimci duygular yatıyor. Önceki rejimi sadece nefretin gölgesinde yargılama duygusuyla hareket eden bir müttefik ülkenin hükümetine ne kadar güvenebiliriz?" Mektubun son bölümünde ise Türk halkıyla ilgili de ilginç bir analizi vardı: "Türk halkı, güçlü yöneten hükümeti seviyor ama diktatörlükten hoşlanmıyor. Darbe olduğu zaman, değişimi isteyen sınıflar yeni hükümetin Menderes yönetiminin getirdiği sınırlamaları kaldıran yeni sınırlamalar getirmesini de memnuniyetle kabul ettiler ama şimdi bu sınırlamaların Menderes yönetimininkiler kadar kötü olduğuna inanıyorum. 2.5 ay içinde Menderes Hükümeti'nin 10 yılda gerçekleştirdiği baskıyı uygulamaya başladılar. Sadece demokratik oldukları için 25 demokrat gazeteciyi hapsettiler. DP'nin tek gazetesi olan Havadis adına 6-7 öğrenci gösteri yapmak istedi, hapse atıldılar. Er ya da geç, Türk halkı olanları anlayacak ve korkarım önceki gibi bir darbeyle bir şeyler olacak."

GÜRSEL GÖREMİYOR
Son olarak mektuptan birkaç düşündürücü analiz daha aktarayım: "CHP, yapılacak seçimlerde iktidara gelmek için askeri darbeyi memnuniyetle karşıladı ama şimdi İnönü ve altındaki diğer liderler, CHP'nin şimdiki durumu ve geleceği hakkında daha fazla endişe duyuyorlar. Gürsel de Adnan Menderes gibi ağaçlardan ormanı göremiyor. Ancak şu anda mevcut hükümetin alternatifi de yok. Eğer hükümet devrilirse, Sovyetler, kargaşadan yararlanıp Batı dünyasından daha hızlı işin içine girebilir. Bu nedenle Gürsel Hükümeti'ne yardım etmeliyiz." İşte darbeden 2.5 ay sonra ABD Büyükelçisi Fletcher Warren'ın, Türkiye'yi yönetenlerden halkına kadar çektiği ayrıntılı Türkiye fotoğrafı, böylesine iç karartıcıydı.
Haberin fotoğrafları