kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Haziran 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
YILMAZ ÖZDİL

İşsizlik falan...

Ne arayan olur, ne de soran, böyle günlerde... Telefonun çalmaz.
Faturası gelir ama.
O hiç sekmez.
Unutmak istersin herşeyi...
Devlet seni unutmaz.
Belediye de.
Dayarlar devamlı doğalgaz faturasını, elektrik faturasını, su faturasını...
Salvo.
Kafanı çıkaramazsın valla. Şarapnel yağmuru gibi gelir üstüne üstüne.
Ev sahibi var bi de.
Onu atlatsan, apartman yöneticisi var. Çünkü aidat diye bir şey var.
Çadırda yaşamıyorsun.
Şunu farkedersin aniden...
Çalışırken, bir ay 30 gündür.
İşsizken, bir ay adeta 3 gün.
O kadar çabuk gelir faturalar.
Ya da sana öyle gelir.
Ve bir de şunu farkedersin...
Bir toplum var, bir de sen. Sen dışardasın. Sana ihtiyaç yok! Baksana, sen olmadan da devam ediyor hayat.
Neyse, abartma, yemek ye...
Lokmaları kolay yuttuğun söylenemese de, ye... Yaşadığını hissedersin en azından... Aslına bakarsan, işsiz güçsüzken daha çok acıkıyor sanki insan. Veya ne bileyim, yemek yemek bile iş oluyor, oyalanıyorsun...
Belki de ondan.
Kalkarsın mesela yataktan...
Vay anasını!
24 saat var daha!
24 saat!
Bu kadar uzun muydu bu 24 saat denilen hadise? Öyleymiş meğer...
Geçir, geçirebilirsen.
Neden bilmem, dilini falan çıkarıp bakarsın, aynada... Ulan, dil gri! Hasta mıyız yoksa? Yok yok... Gereğinden fazla kendini dinlemeye başladın. Moralin bozuk diye hastalık hastası olma.
Tıraş ol.
Çalışan erkek olmayı beceremedin, bakımlı ev kadını ol bari...
Televizyonu aç.
Kadın programları filan seyret.
Kadın programı dedim, aklıma geldi... Deli ediyor bu yemek programları beni... Bilene anlatıyorlar. İşi bilmiyorsan, işe yaramıyor. Sen yumurtayı kırana kadar, o hamuru tutuyor bile... Şeker ne kadar konacaktı? Bir çay bardağı mı, bir su bardağı mı? Ya tuz? Hangi ebattı kaşık? Allahın cezası, car car konuşacağına, versene şunu tekrar...
Vermez.
Ee-eeh!
Kapat, çık dışarı.
Arabayı alma. Suyla çalışmıyor. Para yok. Hem biliyorsun ki, ne zaman parasız kalsan, o zaman bozulur şanzuman denilen meret... İnadına masraf çıkarır... Zaten, hanım ses çıkarmıyor ama, bulaşık makinesi de bozuk. Sen istediğin kadar salağa yat. Bozuk işte.
Neyse, yürü...
Gez biraz.
Elin cebinde, açılırsın.
Bak millet işe gidiyor...
Bey gibi direksiyonda elalem.
Medeniyet denilen bu artık zaten...
Otomobillerde yaşayan insanlar topluluğu! Sabah git, akşam dön. Günde 2 saat, yılda 1 ay... Her yıl ömrünün 1 ayını yaşamadığın için mutlusun!
İşe gidiyorsun çünkü.
Kunta Kinte bile kaçmaya çalışıyordu en azından... Biz ise, gönüllü olarak girmeye çalışıyoruz düzene...
Vay be, lafa bak, lafa...
Düşüne düşüne filozof mu oldun birader... Sana ne?
Bana ne ama... Öyle.
İyi iyi, uzatma, kaç oldu saat?
Daha 14.00...
Akşama yıllar var.
Sakın gitme eve... Çocuk okuldan geldiğinde, seni otururken görmesin. Belli etmiyor ama, kahroluyor. Arkadaşları sorsa, "senin baban çalışmıyor mu" diye? Ne cevap verecek? Havanın kararmasını bekle, en iyisi... Herkesin babası ne zaman geliyorsa, o zaman...
O zamana kadar?
Taksim'e git bari.
Gitmem kardeşim... Çok genç işsiz var orada. Senin saçın başın ağarmış, hâlâ iş arıyorsun, garip bir duygu, olmuyor, eziyor insanı... Gitmem.
Boğaz'a git...
E dün de gittik.
Gemileri sayarsın...
Saydık ya!
Hem zaten, sayıyoruz sayıyoruz, gemi gidiyor, sen kalıyorsun. O fena. Bir de şurası çok matrak... Dikkat ettim, işi olanlar restorana oturuyor, sırtı Boğaz'a dönük... İşsiz olanlar banka oturuyor, yüzü Boğaz'a dönük... Ben Boğaz'ın yerinde olsam, sırtını dönenlerin yüzüne bile bakmam.
Anlaşıldı...
Kendi kendine konuşmaya başladığına göre, kafayı yiyorsun galiba... Gir bir kahveye, haber maber seyredersin... Ne diyor bak spiker?
"İşsizlik geriledi sayın seyirciler... Yüzde 11.4 düzeyindeki işsizlik oranı, yüzde 10.4'e düştü."
Şahane yahu!
Aslında not alsan bunları fena olmaz... Yarın öbür gün gazetede mazetede işe girersen, yazarsın belki...