kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Haziran 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Gizli diplomasi

Gizli diplomasinin esrarengiz koridorlarında dolaşmayı göze alan, sonucuna da katlanmak zorunda: Yalanlanmak.
1970'lerin başında ABD ile Çin arasında yürütülen gizli diplomasi sürecinde "New York Times" ve "Washington Post" onlarca kez yalanlandı.
İsrail ile FKÖ arasında 1993 Eylül'ünde Oslo anlaşmasıyla sonuçlanan 8 aylık gizli görüşme döneminde de İsrail basını epey yalanlamayı göğüslemek zorunda kaldı.
Biz de Suriye-İsrail barışı için yürütülen gizli diplomaside Türkiye'nin rolünü anlattığımız yazıya yalanlama geleceğini biliyorduk. Geldi de. Başbakanlık Başdanışması Prof. Dr. Ahmed Davudoğlu nazik bir açıklama gönderdi:
"Türkiye'nin küresel ve bölgesel barış için gösterdiği çabalar konusunda yazdıklarınız, gerçek bir kadirşinaslık örneğidir. Gerçekten de Türkiye sürdürdüğü proaktif barış diplomasisi ile uluslararası alanda ve bölgemizde haklı bir itibar kazandı. Irak'a komşu ülkeler platformu, Sünni grupların siyasi sürece katılmaları, Lübnan ve Filistin'de gruplar arasındaki gerilimlerin azaltılması, KarzaiMüşerref ve SolanaLaricani buluşmaları, Medeniyetler İttifakı gibi girişimler, bu başarının sadece birkaç örneğini teşkil ediyor.
Türkiye bugün de Afganistan'dan Darfur'a kadar uzanan Ortadoğu krizler kuşağının her alanında etkin diplomasisini sürdürüyor. Ortadoğu barış süreci için gösterilen çabalar da bu büyük resme dahil. Ancak yazınızda Suriyeİsrail dolaylı görüşmeleri konusunda, benim ismim de zikredilerek aktarılan olaylar silsilesi ve sonuçlar gerçekleri yansıtmıyor."
Maksat hassas bir aşamaya gelen sürecin zarar görmesini önlemekse, yalanlanmaya seve seve razıyız.

Ortadoğu'yu unutmak
Ne var ki gelişmeler Suriyeİsrail arasında gizli diplomasinin hızlandığını gösteriyor. Örneğin İsrail Başbakan Yardımcısı ve Ulaştırma Bakanı Şaul Mofez, Şam'a "Dolaylı yoldan" mesaj gönderildiğini doğruladı, "Bu işlerin gizli kanallarla yürütülmesi doğru bir yaklaşım" dedi.
İngiliz "The Guardian" gazetesi de "Kudüs ile Şam arasında belki Türkiye üzerinden arka kanal temaslar yapıldığı yönünde ısrarlı söylentiler var" diye yazdı. İsrail diplomatik kaynakları "Türkiye konusunda bir şey diyemeyiz" diye geçiştirdi ama "Yediot Ahronot" gazetesi, Şam'a mesajı ileten postacıları açıklayıverdi: "Türk ve Alman diplomatlar!"
O yazımızda da belirttiğimiz gibi, Suriyeİsrail barışı çabalarına katılarak Türkiye'nin tarihi bir misyon üstlendiğine inanıyoruz. Hele ABD'de uç vermeye başlayan yeni bir "Arayış" bu misyonun önemini ve ivediliğini daha da artırdı. Bakın, Irak savaşının mimarı NeoCon'lar, kendilerine yakın tarihçi Edward Luttwak aracılığıyla pompaladıkları yeni "Vizyon"da ne öneriyorlar:
"Ortadoğu'yu unutalım. Arap-İsrail çatışmasına çözüm için uluslararası topluluğun yardımını istemek hiç de iyi bir tercih değil. Başladığı 1921'den bu yana topu topu 100 bin kurban alan, yani Darfur'da bir mevsimde ölenlerin sayısına bile ulaşmayan Arap-İsrail çatışmasının sürmesi, Batı için ne tehlike oluşturabilir ki? Bırakalım, bölge başının çaresine baksın. " (Prospect dergisi, Mayıs sayısı)
Bu görüşün Avrupa'da da zaman zaman seslendirildiğini ekleyelim.
Ortadoğu'dan Batı belki çekip gitmeyecek ama yeni bir savaşta seyirci kalabilecek. Peki savaş olasılığı var mı? Var. Hem de Suriye-İsrail arasında. Hem de belki bu yaz. Çünkü Beşşar Esad, Golan Tepeleri'ni barışla kurtaramazsa, savaşı göze aldı. Rejimin geleceği için başka çaresi yok.
Dışişleri'ne diyeceğimiz o ki, varın yalanlayın ama Suriye ve İsrail'i masaya oturtmak için gizli-açık tüm diplomatik kanalları zorlamaya devam edin. Çünkü tehlikede kapıda!