kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

İçimiz, dışımız!

Türkiye'de sadece bir (yahut üç) okulun mezunları "yurt sevgisi" nin ne olduğunu iyi bilecek, ötekilere bunu tarif edecek ve ötekileri istediği gibi tasnif edecekse...
Bu en çok "Cumhuriyet" e, onca Cumhuriyet okulunda, "Fikri hür, vicdanı hür" olmak üzere yahut olacaklarını zannederek veya öyle olmalarının beklendiğini düşünerek az ya da çok okumuş milyonlarca yaşamayan ve yaşayan vatan evladına ayıptır.
Bilhassa annelere, kadınlara, kızlara çok çok ayıptır.
Bunu uzatmayacağım.
Cumhuriyet ve demokrasinin temel özelliği, sorumlu, yetkili kurumların sorumluluk alanlarını ve yetkilerinin sınırlarını iyi bilmeleri; ayrıca, her iki kavramın ve idealin özünde yer alan, onun temelini oluşturan "halk" a da hesap vermeleridir.
Halka hesap sormaları değil.
İktidar ve de ordu.
Görevlerini yapmaları beklenen kurumlardır; halkı azarlama, tasnifleme, ayrıma tabi tutma, birbirine düşürme mercileri değil.
Bunu yapan, bunda ısrar edenler; siyasi, idari, askeri acıdan halka, hukuka, tarihe hesap vermek durumundadır.
Ülkenizin neye benzetilebileceğini, neye benzeyebileceğini merak edenler, bölünmekten hakikaten korkanlar, kendi tarihimiz kadar şu ülkelerin özel tarihlerine de bir baksın:
15, 17'nci yüzyıl İngiltere'sini, 16'ncı yüzyıl Fransa din savaşlarını, Meksika, Çin, Rusya'da devrimlerle karışık dönemleri atlayayım.
İsterseniz 1861 ABD'sinden başlayın, 1936 İspanya'sı üstünden Avrupa'ya girin.
Girdiğinizde zaten "Faşizm, Nazizm" e de çarpıyorsunuz.
10 yılda hemen yanı başımıza, 1946 Yunanistan'ına gelin.
Oradan 1950 Kore'sine, 1954'ten itibaren 20 yıl boyunca Vietnam'a uzanın. 1965 Endonezya'sında bir gecede binlerce insanın kesildiği günler üzerinden dönüşe geçin.
Yaklaşınca 1975 Lübnan' ında biraz durun. "Biraz" dediğim en az 15 yıl. Ayağınız alışsın ki, 2007'de oraya geri dönün.
1970'lerin sonlarından 90 başlarına kadar Mozambik, Nikaragua, Salvador gibi uzak ülkeleri de dilerseniz ziyaret edin.
1970'ten bu yana Kara Afrika'nın Angola, Burundi, Senegal, Kongo, Sudan, Somali, Gine, Liberya, Uganda gibi ülkelerine şöyle bir göz atın.
1990 Afganistan'ı, Cezayir'ine uzun uzun bakın.
Ah o 90'lar!
Yugoslavya' da uzun uzun dolaşın. Bosna'da ağlayın. Toplu mezarları açmaya çalışın tırnaklarınızla. Mahallenizde bir göçmen kardeşiniz varsa, bir sarılın.
Tabii, katliamın kanları içinde yuvarlanan tüm çocuklar için, Boşnak, Sırp, Hırvat, Arnavut, Makedon, Kosovalı ... hepsi acıtsın içinizi.
Daha uzak ama, n'olur bir koşu Ruanda' ya gidin. Aslında bir "soykırım" a uzanan faciayı, dört yılda, çukurlara, okul bahçelerine, sınıflara, kamyonlara, derelere doldurulan bir milyon ölüye bakın. Uzak geliyorsa, şu sıra TV'lerde "Bir Nisan Günü" yahut DVD'lerde "Hotel Rwanda" mevcut; mutlaka izleyin.
Hepsinin adı "İç savaş".
Yani, din, milliyet, ırk, etnisite adına, siyasi veya askeri hakimiyet uğruna, "kardeşin kardeşten nefretinin, komşunun komşuya kininin, ötekini aşağılık, kahrolası, geberesi saymanın" dışlamayla başlayıp linçlerden, kitlesel öfkelerden geçerek çatışmaları, terörü, ötekilerin hepsini terörist veya düşman görmeyi de aşıp hakiki "iç" savaşa uzanması.
Hemen hemen her iç savaşın bir dış yüzü de vardır.
Ya öncesinde, ya aynı anda, ya sonrasında bir dış veya dıştan savaş.
Dışa müdahale, içeriye müdahale.
Yaraların kalıcılaşması.
Hep birden aşağılanmışlık.
Derin, kitlesel bir utanç.
Yukarıda "Irak" yoktu.
En sona ekleyelim.
"Türkiye'yi Irak'ın içine, Irak'ı Türkiye'nin içine saplamak, Türkiye'yi Iraklaştırmak" isteyenlerin bu ülkeyi taşıyabilecekleri iç savaşları önce aklımızda, vicdanımızda yenelim!
"Terörle mücadele" asla kendimizle, kardeşimizle, komşumuzla kıyasıya, ölesiye, öldüresiye mücadele ve savaş olamaz!
Dün erler, uzman çavuşlar, astsubaylar, teğmenlerden sonra bir binbaşı, bir yarbayı da vuran kahpe mayınlara, alçak bombalara rağmen. Onlara lanet okurken bile...