kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Haziran 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cumartesi SABAH 
REFİK DURBAŞ

Ziya Osman Saba için...

Ziya Osman Saba, 'Yedi Meşale' topluluğu içinde yarım yüzyıla sığdırdığı ömründe şiirin meşalesini taşıyan tek şairdi. Ölümüne kadar da şiire sadık kaldı. Kimler tutuşturmuştu bu meşalenin alevini? Yaşar Nabi (Nayır), Sabri Esat (Siyavuşgil), Cevdet Kudret (Solok), Vasfi Mahir (Kocatürk), Muammer Lütfi, Kenan Hulusi (Koray) ve Ziya Osman Saba... 'Yedi Meşale', 1928 yılında (Ziya Osman 18 yaşındadır) çıkardıkları ortak kitabın da adı olacak, daha sonra kitabın gördüğü ilgi üzerine Yusuf Ziya Ortaç'ın teşviki ve parasal desteğiyle sekiz sayı yayınlanan bir derginin kapağını süsleyecektir. 30 Mart 1910'da İstanbul'da doğan Saba, mütareke döneminde, yatılı girdiği Galatasaray Lisesi'nden mezun olur. Cumhuriyet gazetesinin muhasebe servisinde çalışırken Hukuk Fakültesi'ni tamamlar. Beş yıl Emlak ve Eytam Bankası'nda çalışmasının ardından beş yıl da Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu şefliğini yapar.

BİR HECE ŞAİRİYDİ
Babasında da olan kalp rahatsızlığından şikâyetçidir. 1950'den sonra çalışamaz duruma gelir. Saba'ya gençlik arkadaşı Yaşar Nabi sahip çıkar; evinde Varlık dergisinin çeviri ve düzeltme işleriyle uğraşır. Aslında bir hece şairiydi Saba, ama 1940'lı yıllarda yenileşen Türk şiirine de uzak kalmadı. Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak kitaplarında topladığı şiirleri hayat, ölüm, aşk, Tanrı'ya bağlılık gibi bireysel temalarla örülüdür. Hikâyelerini bir araya getiren Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi ve Değişen İstanbul'da da duyarlı anlatımıyla anılarını yansıtır. Ve Ziya Osman Saba, 50 yıl önce, 29 Ocak 1957'de kalp krizi sonucu Kadıköy'deki evinde hayata veda etti. Hayatı ve sanatı üzerine Ziya Osman Saba kitabını yazan Mehmet Nuri Yardım, kitapta hem annesinin yattığı aile mezarlığının hem de kendi kabrinin kayıp olduğunu yazar. Ve ne yazık ki, Cahit Sıtkı'nın yakın arkadaşı, şiirlerini hayat ile ölümün gergefinde aşk ile dokuyan bir şairi anmak, ölümünün 50. yılında olsun, kimsenin aklına gelmiyor. Üstelik mezarı da kayıp... Cemal Süreya şöyle demişti 1 Şubat 1967 tarihli Varlık dergisinde: "Hep beyazı söyledi Ziya Osman Saba. Hiç terlemedi şiirinde. Daha doğrusu yalnız alnı terledi. O da utangaçlığından belki. Alnını silmek için beyaz bir mendil taşıdı elinde. Sonra da öldü. Şimdi cesedi bozulmamış duruyor. Alnında o mendil." Varsın, olmasın mezarı da mezar taşı da şairin... Şairin mezarı, şairlerin kalbinde çünkü...