kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Yolcu yolunda solcu solunda

Bu "sağdan, soldan AKP'ye" havası...
"Bayrağını al, haydi CHP" ye çağrısı...
Oradan oraya savrularak mutlaka "haklı bir gerekçe" bulma furyası...
Bir kıymeti varsa, söyleyeyim, hiç haz etmiyorum.
Soldan biri, "şu dönemde" AKP'yi "demokrasi cephesi";
Sağdan biri de "şu dönemde" CHP'yi "cumhuriyet cephesi" sayabilir.
Ama "soldan biri" de, "liberal sağdan biri" de kendini kandırır.
Esas büyük kendini kandırma, "soldaki"ne aittir.
"Sağ ve sığ CHP" den kaçarken, "merkezleşiyor diye" AKP'ye gitmek, dünyada bir tur atıp başka bir sağın sığlığında karaya oturmaktır.
Bunlar, önem verdiği çok değer açısından, çok politikacıya göre daha önemsediğim Ertuğrul Günay için özellikle.
"Bugüne kadar inandıklarıma aynı inanç ve kararlılıkla sahip çıkarak" diye yaptığı AKP adaylığı konuşması, kulağa hoş gelse de, "bugüne kadar inanılan"ın tümü bakımından, kusura bakmasın ama, kendini kandırmadır.
Soldaki bir insan elbette, meşru bir hükümet militer ağırlıklı kuşatmaya maruz kaldığında, epeyce şey söyleyebilmeli, tavır alabilmelidir.
Ama "katılmak"; partili olmak, parti programına sahip çıkıp bir yandan da "inandıklarına aynı inanç ve kararlılıkla sahip çıkmak" pek mümkün olmaz.
Doğal olarak kendi geçmişi, çizgisi, ne değişirse değişsin baskın ideolojisi olan AKP, hakikaten "Solda" olan birinin içten inandığına, ideallerine, ideolojisine denk düşmez.
AKP'ye de ayıp olur zaten!
İdris Küçükömer' in ilginç tezine dayanıp kanırtarak "Soldaki CHP" sağcı diye, sağ partileri "Sol" saymaya uğraşmak;
Hem sağa sola haksızlık, hem kavramların, ideolojilerin, eylemlerin, onca çeşitlilik, farklılık ve renge yayılmış olsa da, evrensel tarihlerine aymazlıktır.
(Özellikle 70'ler gibi) geçici rüzgarlar dışında "Sol" olmayan, sosyal demokrat olamayan, maalesef harbi demokrat da olamayan CHP karşısında bazen merkezi, halk çoğunluğunu temsil ediyorlar diye, sağ kitle partilerini "Sol" saymak hem zorlama, hem tuhaflık, hem de "Sol" un özünü boşaltmaktır.
"Sağ"ın da özünü, sözünü, gözünü boşaltmaktır!
Belki biraz da o sıkıntıyla, Günay sık sık "sosyal adalet, toplumsal dayanışma" gibi "sosyal-demokrat, sol cumhuriyetçi" kavramlara atıf yaptı; yanına, İslam'ın "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" şiarını da koyarak.
AKP ve tabanının; cemaatçi rengi ağır basan ama elbette insani, vicdani (bazen de tamamen ayartmacı, kayırmacı, ayrımcı tezahür gösteren) "merhamet, hayırseverlik, iyilik, zekat, sadaka, kültürü"nü temsil ettiği;
Düşene dönüp bakmayan kimi liberal, merkez sağ ve adaletçi, eşitlikçi özü olmayan laik-cumhuriyetçi karakterlere göre hiç değilse bunun iyi bir şey olduğu tabii söylenebilir.
Ama "Sol"un örgütlü dayanışma ve mücadele, sosyal adalet, özgürlük, eşitlik, toplumsal ve iktisadi demokrasi, hakkaniyet, geniş manada insan hakları gibi ufukları, "zenginin yoksulu da hatırlaması" üstüne konup onun içine sıkışabilir mi?
Bazen şu hatayı yapıyoruz.
Kendimize fazla önem vehmediyoruz.
Sahnede olmazsak oyunun tatsız olacağını, oynanamayacağını sanıyoruz.
Bir süre seyirci olmakla, sahne arkasında çalışmakla, yeni oyun ve yeni sahne için sabır, sebatla uğraşmakla yetinmemek gibi bir duygu, hatta ihtiras var.
O yüzden, "kötünün iyisi", gösterilen itibar, davet, açılan bir kapı çok mühim geliyor; ardından da meşrulaştırma sökün ediyor.
Oysa; "başka bir yol" da yolcu olmaya başladığınız andan itibaren, artık "bugüne kadar inandıklarına aynı inanç ve kararlılıkla sahip çıkma" durumunda değilsinizdir.
Bu başka bir şeydir.
İyidir, kötüdür; doğrudur, yanlıştır ama bambaşka şeydir.
Ve siz de artık biraz başka olursunuz.
Yolu belirlediğini düşünen yolcu, yol tarafından da belirlenir.

Not: Gazetecilere, aynı Genelkurmay gibi ayrımcı akreditasyon uygulayıp kafasına göre kamusal alan yasaklayan Başbakanlığın da demokratlığını, basın özgürlüğüne inancını seveyim!