kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Mayıs 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cumartesi SABAH 
REFİK DURBAŞ

İzmir, düşlere sığmaz...

Erzurum'un kara kış karanlığında çocukluğumun geceleri, annemin İzmir üzerine anlattığı masallarla bezenirdi. Çobandede Köprüsü'nden Aras'a bakarken dünyadaki büyük suların aksi düşerdi gözbebeklerime. Annem "İzmir'in körfezi," derdi, "Ne ondan büyük bir deniz vardır dünya yüzünde, ne de ondan geniş bir su..." Ve bir gün o denizle kucaklaştım. Erzurum Horasan'dan kalkan kara tren, dört gün dört gece yolculuktan sonra bir yılbaşı gecesi, Karşıyaka'dan geçti, Bayraklı'da el ele tutuştu İzmir Körfezi'yle... Pencereden ellerimi uzattım, annemin İzmir özlemiyle ördüğü düşlerimi bıraktım gece mavisi gözlerine. Körfez de yıllarca eskitemeyeceğim düşlerini sundu o gece bana... Yağmurla işte o yılbaşı gecesi arkadaş oldum. 43 yaşında İzmir'in melteminde öteki dünyasını sürdüren annem, elbette Fransız gezgin Tournefort'un 1702 yılında İzmir üzerine yazdıklarından habersizdi. Tournefort, 300 yıl önce İzmir'i anlatırken şöyle diyor: "İzmir, çok güzel bir limandır ve dünyanın en büyük donanmasını alabilecek büyük bir körfeze sahiptir. Asya'daki yedi kiliseye sahip kentler arasında en çok ünlenmişi İzmir'dir." Günümüzün bir başka tarihçisi de Akdeniz'i anlatırken "17. yüzyılın kaotik ve şiddet dolu koşullarından yararlanmasını bilen iki büyük ticaret merkezi..."nden söz ediyor. Biri, çokuluslu bir liman olarak Floransalı Medici ailesinin kurduğu Livorno, öteki nüfusu aynı yüzyılda sekiz kat artarak Felemenkli, İngiliz, Fransız ve İtalyan tacirlerin gözde yerleşim merkezi, 'Livorno'nun Müslüman dünyasındaki dengi' İzmir... İzmir, bir başka anlatımla Doğu aleminin Batı dünyasına açılan kapısı... Biz ise bugün özelleştirerek bir anlamda bu kapıya kilit asmış olmadık mı? Bu, düşlerin ve düşüncelerin anlamadığım ekonomik yönü... Peki, kültürel açıdan durum ne?

SAYGUN'UN EVİ NEREDE?
Tarihçi Strabon'a göre, İzmirliler Homeros ile hemşehri oldukları için çok övünür. Bu yüzden de anısına 'Homerion' adında bakır bir madalyon dahi çıkarmışlardır. 2007, Cumhuriyet müziğinin en önemli bestecilerinden Ahmet Adnan Saygun'un 100. doğum yılı. Saygun, benim de ilkgençliğimin geçtiği Halil Rıfat Paşa semtinde doğmuştu. Şimdi evinin yerinde yeller esiyor; tıpkı 1953'te Nobel Ödülü'nü alan, Urla doğumlu şair Yorgo Seferis'in evi gibi... Saygun'un evi ortada yok; oturduğu sokağı telefon ve televizyon tellerinin arasında, uydurma bir 'vefa plaketi' simgeliyor. İzmirli olmakla hayatı boyunca övünen Saygun'un kitaplığı Ankara'da; İzmir'de bir heykeli dahi yok. Yakın bir gelecekte dünya ekonomik ve kültür-sanat başkenti olmaya aday bir kentin yöneticileri; Saygun'a, Seferis'e sahip çıkmazsa kime sahip çıkacaklar? Ama bütün bunlar yalnız İzmir'in değil, yıllardır üstesinden gelmeye çalıştığımız sorunlar... Bu yüzden Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Şehir Planlamacıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası İzmir şubesinin, 24-25 mayıs günlerinde düzenlediği İzmir Kent Kurultayı'nı, İzmir sevgisi adına önemsiyorum. Dün Gürhan Tümer'ın yönettiği Zeynep Oral ve benim de katıldığım 'İzmir Düşleri' başlıklı toplantının ayrıntılarını önümüzde hafta yine bu köşede yazacağım. İzmir, düşlere düşüncelere sığmayacak kadar güzel bir kent... Düşlerimin, düşüncelerimin yanında; ilkgençliğim dahil bütün yaşamımım da kenti çünkü...