kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Mayıs 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Kadınlar laikliğe sahip çıktı

FİGEN YANIK
06.05.2007
Kadın sorunları, laiklik ve demokrasi konularındaki duyarlılığıyla yıllardır hep ön saflarda çalışan Prof. Necla Arat, Çağlayan mitinginin de önderlerindendi. Prof. Arat, "Laiklikle ilgili kaygılar, bir halk hareketi yarattı. Kadınlar bundan sonra daha çok güçlerini hissettirecek," diyor..
İLİŞKİLİ HABERLER
Kadınlar laikliğe sahip çıktı
İstanbul'da milyonların katıldığı 'Cumhuriyet İçin Çağlayan Mitingi'ne her yaştan ve sosyal çevreden kadının katılımı, erkek egemen Meclis'in çaresiz kaldığı süreçte, kadınların güçlerini gösterdikleri bir harekete dönüştü. Milyonları kısa sürede bir araya getiren mitingin arkasında da yine kadınlar vardı. Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Necla Arat da milyonların sesini duyurabildiği mitingi düzenleyen isimlerden biriydi. "Ne şeriat ne darbe, demokratik bir ülke istiyoruz!" diyen Prof. Arat'la içinde bulunduğumuz ortamı ve çözümlerini konuştuk.

- Yıllar önce Kadın Sorunları Araştırma Merkezi'ni ve Prof. Dr. Türkan Saylan'la Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ni kurduğunuzda "Siyasete de girecek misiniz?" diye sorulunca, "Bana üniversitede ihtiyaç var," derdiniz. Şimdi, iş başa mı düştü?
- Evet, iş başa düştü. Arkadaşlarımla bu süreçte mutlaka bir rol oynamamız gerektiğine inanıyorduk. Bu inançla ve coşkuyla İstanbul mitinginin hazırlanmasına katkımız oldu.

- Mitinglere bu kadar kadının katılımını bekliyor muydunuz? Yoksa sürpriz mi oldu?
- Hayır, sürpriz olmadı. Biz bu işi yapmaya kalktığımızda, vazgeçmemiz için çok baskı gördük. Ankara'daki mitingi görenler, "Eğer burada başarılı olamazsanız sizin için iyi olmaz,'' diyorlardı. Ama biz inanıyorduk. Mitingler konusunda geçmiş yıllardan tecrübemiz de vardı. Bosnalı kadınlar, laiklik ve demokrasiyle ilgili iki miting yaptık. Taksim Meydanı'nda "Ne şeriat ne darbe! Demokratik Türkiye!'' diye bir çiçek eylemi yapmıştık. O zaman da meydan dolmuştu. Ama bu olağanüstü bir katılım oldu. Çünkü son zamanlarda, laiklikle ilgili kaygılar artmaya başlamıştı. Bu artışta, sanıyorum iktidarın attığı yanlış adımlar rol oynadı. Böylece 1988'den beri dile getirdiğimiz laiklik kaygılarının büyüdüğünü gördüğümüz için, bu kez halkla birlikte tepki göstermenin daha etkili olacağını düşündük.

- Meclis'te seslerini yeterince duyuramayan kadınlar, laikliğin elden gitme tehlikesinin en çok onları etkileyeceğini düşünerek sokaklara çıkıp "Biz de varız,'' mesajını mı vermek istedi?
- Evet, özellikle kadınlar Cumhuriyet'e ve laikliğe sahip çıktılar. Kendilerini görünür kıldılar. "Biz varız ve bundan sonra da gücümüzü hissettirmeye devam edeceğiz,'' dediler.

- Laikliğin tehdit altında olduğuna dair ne gibi şüpheleriniz var?
- Türkiye'deki gelişmeler bunu gösteriyor. Özellikle dört buçuk yıllık iktidar süresi içinde, Kuran kurslarında küçücük kızların, eskiden açıkken giderek kapanan kadınların durumu, bizi üzmeye devam etti. Din vurgusunun hem eğitimde hem de devletin çeşitli kademelerinde ağırlıklı şekilde yer almaya başladığını görünce, daha etkili hareketler yapmamız gerektiğine karar verdik.

- Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklanınca, Köşk'te türbanlı bir eş modeline karşı olan kadınlar tepkilerini dile getirdi mi?
- Kadınlardan bu konuda çok tepki aldık, ama biz Gül'ün eşinin başının bağlı olmasından çok, Gül'ün ve çevresindekilerin zihniyetlerinin ne olduğunu Milli Nizam Partisi'nde yer aldıklarından beri izleyen bir gruptuk. Katıldıkları her yerde söyledikleri mesajları takip ediyorduk ve çok da güvenmiyorduk.

- Çağlayan'da bir saldırı ihtimaline karşı hiç korktunuz mu?
- Hayır, kişisel olarak en ufak bir korku duymadım. Belki arkadaşlarımdan birkaçı "Acaba bir provokasyon olur mu?'' kaygısını dile getirdi, ama birbirine saygı ve sevgiyle davranan bir topluluk oluştu. İki İngiliz dostuyla katılan bir hanım aradı, "İngiltere'de bu büyüklükte bir toplantı olsaydı, en az 100 yaralı olurdu. Biz Türkiye'de bir olay çıkmamasına inanamıyoruz,'' demişler.

- SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, 'solda birlik' için aracı olmanızı istedi, düşünüyor musunuz?
- Ben de Türkan Hanım da diğer arkadaşlarım da daha önce girişimlerde bulunduk. Baykal'la görüştük, önümüzdeki günlerde tekrar görüşeceğiz. Bir televizyon kanalından, Baykal'dan bir araya gelip solun daha güçlü olması konusunda bütün kapıları açmasını rica ettim. Bu yapılmadığı takdirde, Cumhuriyet tarihi karşısında sorumlu olacağını da söyledim. Umarım bu sözlerimden alınmaz, ama bunu ülkem ve sosyal demokratlar için söylediğimi bilmesinde de yarar var. Şimdi ondan bir hareket bekliyoruz.

- Aktif siyasete girecek misiniz?
- Eskiden olduğu gibi siyasete girme konusunda özel bir yaklaşımım olmadı. Sivil toplum örgütlerinde zaten yeterli uğraşım var. Ama parti kurma konusunda teklifler geliyor.

- Bazı köşe yazarları, son yıllarda yapılan araştırmalara göre türban takan kadın sayısında azalma olduğunu iddia ediyor. Doğru olabilir mi?
- Bu, araştırma yöntemine göre değişir. Bazı araştırmalarda, soruları sorma biçiminiz, almak istediğiniz yanıtları size getirebilir. Bizim mitingimizde başı örtülü kadınlar da vardı, türbanlı kadınlar da... Ama onlar da Atatürk resimleri takmışlardı başlarına ve Cumhuriyet'ten yana olduklarını ifade ediyorlardı. Bu bir yerde tezimizin doğruluğunu gösteriyor. Biz baştan beri türbanlıların hepsinin laiklik ve Cumhuriyet'e karşı olduğunu söylemedik. Bizim eleştirdiğimiz grup, türbanı siyasal bir ideoloji olarak kullanan ve şeriat rejiminin Türkiye'de yerleşmesi için çalışanlara bir yerde araç olabilenlerdi. Yoksa geleneksel olarak baş örten kadınlara, bunu gerçekten inandıkları için takanlara söyleyecek bir sözümüz yok.

- Genelkurmay'ın demokrasi konusundaki çıkışları, AK Parti Hükümeti'ne yönelik bir uyarı gibi algılanırken, mitinglerin daha rahat yapılmasını da sağlamış olabilir mi?
- O konuda çok yoğun eleştiriler, hatta bizi suçlayıcı yaklaşımlar var. Tabii teorik anlamda dile getirilen ilkeler doğrultusunda silahlı kuvvetlerin hiçbir şekilde konuşmaması gerektiği doğrultusunda... Ama ülkenin güvenliği ve laiklik konusunda kaygılar söz konusu olunca, çok önemli ve çok güvenilir bir kurumunun da elbette bir şeyler söylemesinde sakıncası olmadığını düşünüyorum. Ama demokratik ilkelerin gerçek anlamda yaşanması gerektiğine de inanıyorum.
Haberin fotoğrafları