kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Mayıs 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Yalanın bedeli

İngiltere Başbakanı Tony Blair'in hazin sonu tüm siyasilerin kulağına küpe olmalı. Ayrıca siyasal bilgiler fakültelerinde ve partilerin siyaset okullarında ders olarak okutulmalı.
İşçi Partisi'ne tarihinde ilk kez üst üste üç iktidar dönemi yaşatan, daha 2-3 yıl öncesine kadar "Churchill'den bu yana en parlak İngiltere Başbakanı" gösterilen Blair, 10 yıllık yönetimini başı önünde noktalıyor. Bıraktığı muhteşem mirasa rağmen. Üstelik her 3 İngiliz'den 2'sine göre "Güvenilmez", her 5 İngiliz'den 3'üne göre de "Yalancı" bir politikacı yargısıyla.
Oysa bu 10 yılda İngiltere'yi öylesine derinden değiştirdi ki... Çağdan kopmuş, tutucu ve durağan bir toplumu dünyanın en dinamik, geleceğe güvenle ve özgüvenle bakan halklarından birine dönüştürdü. Geçmişte yaşayan, "Üstünde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu" anılarıyla avunan toplumdan 10 yılda "Küresel bir aktör" yarattı. Nasıl? Cevabı: "Reformcu enerjileri harekete geçirerek." Bunun için de politikalarını üç temele oturtarak:
1-Girişimcilik ruhunu teşvik etmek. 2-Bazı kamu hizmetlerini özelleştirmek. (İlkesi şuydu: "Halk için hizmeti kimin götürdüğü değil, kalitesi önemlidir." ) 3-İstihdam koşullarını serbestleştirmek, işe almayı ve çıkarmayı kolaylaştırmak. (İlkesi: "Önce daha çok zenginlik üretmek, sonra mümkün olduğunca adil paylaşım için çaba harcamak." )
Bu çerçevede, özellikle gençler, yaşlılar ve sakatlarda işsizliği azaltmak için önlemler geliştirdi, istihdam vergilerini düşürdü, meslek edindirme kursları açtı, işsizlik yardımını hem azalttı, hem süresini kısalttı.
Tüm bu politikalar sonucu tensikat kolaylaştı ama bir yandan da İngilizler için işsiz kalmak korku olmaktan çıktı. Çünkü işini yitiren çok kısa sürede yeni iş buldu.
Ayrıca üç sektöre mutlak öncelik verdi: Sağlık, ulaşım ve eğitim. 200 bin öğretmen, 20 bin doktor ve 70 bin hastabakıcı kadrosu yarattı, savaş öncesi dönemden kalma, dökülen okulları pırıl pırıl yaptı...
Ve nihayet sağ ve solun kutsal kavramlarını uzlaştırdı, hatta sentezini yaptı: "Haklar"ın yanına "Görevler"i koydu, "Özgürlük" yanına "Güvenlik"i, "Yoksullukla mücadele"nin yanına "Girişimciliği destekleme"yi...

Sanki Saddam'ın laneti
Sonuç? Buyurun: İngiliz ekonomisi onun 10 yıllık iktidarında sürekli büyüdü. Bu 10 yılın ortalama büyüme hızı yüzde 2.8 oldu. Almanya'nın iki katı. Enflasyon yüzde 1.5'te tutuldu. İşsizlik yüzde 5'in altına çekildi. Suç işleme oranı yüzde 35 düşürüldü.
Böylesine parlak bir miras her politikacıya veya devlet adamına nasip olmaz. (Blair, Amerikalı yazar James Freeman Clarke'ın tanımına yakışıyor: "Siyasetçi gelecek seçimi düşünür, devlet adamı ise gelecek kuşakları..." )
Ama yine de ezik, halkının gözünde tüm itibarını yitirmiş olarak veda ediyor. Sadece bir yalanı yüzünden. Bir ama sonuna kadar arkasında durduğu ve ona "Bush'un kaniş köpeği" sıfatı yapışmasına yol açan yalan: Irak savaşına gerekçe olarak gösterdiği veya Bush'la birlikte gösterdikleri, Saddam'ın kitle imha silahları masalı.
Oysa 1997'de, iktidarının ilk günlerinde şöyle demişti: "Bizler hayatı boyunca savaşa gitmeden veya çocuklarını savaşa göndermeden yaşayan ilk kuşak olacağız."
Bir ayrıntı daha: Blair 10 yıl ö nce "Yeni bir İşçi Partisi ile yeni bir İngiltere" sloganıyla kolları sıvadı. İşçi Partisi'nin internet sitesinden dün bu slogan çıkarıldı. Partinin Blair'e sırt dönme, unutma ve unutturma hazırlığının ilk işareti! Ne acı bir son.
Dedik ya; Blair olayını siyasiler asla unutmamalı...