kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Mayıs 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Nasıl barışacağız?

Dün burada ' göbeğini kaşıyarak TV izleyen' simitçiye başka açılardan bakılabileceğini, onun da bu ülkeye katkıda bulunan bir vatandaş olduğunu anlatmaya çalıştım.
Okurlarımız bu yazıya da büyük ilgi gösterdi; kim beğendi, övdü, kim beğenmedi, (hatta) sövdü.
Bu mesajların bir kısmına cevap vermem gerekiyor. Başlayalım:
- "Ben 42 yaşında uzman doktor ve başhekim yardımcısıyım. Ama babam SSK'lı olarak çalışarak bizleri okuttu ve dokuma ustalığından emekli oldu. Ayrıca babamın bir uzman doktor oğlu daha, bir edebiyat öğretmeni, bir radyoloji teknikeri ve bir de lise mezunu kızı var. Şimdi bizim oyumuz veya babamızın oyu hangi kategoriye giriyor?" (M.A.)
Cevap: Ben kimseye oy biçmiyorum. Hangi partiye kendinizi yakın görüyorsanız ona oy verin. Benim bu konuda tek ricam (hayalim) var: Başka partilere oy verenlere kızmayın. Onları kötülemeyin, aşağılamayın.
- "Doğru açıklamayı yanlış kişiye yapıyorsun, Bekir Coşkun, Urfalıdır. Oralarda çalışmak ayıptır. Daha doğrusu 3'üncü sınıf, 'parya' insanların yaptığı iş olarak algılanır. Hele ki bedenen iş yapmak; işçi, emekçi, köylü olmak adi bir iştir onlarca. İşin ilginci köken olarak o kitleden gelenler de sınıf atlayınca aynı duyguları biraz daha katı savunurlar. Bekir Coşkun farkında olmadan feodal kökenin değer yargılarını dile getirmiş." (H.Ç.)
Cevap: Zihniyet sosyolojisi yaparak, fikirler ile toplumsal kökenler arasında paralellikler bulabiliriz elbette. Ancak iş tek tek şahıslara geldiğinde baltayı taşa vurabiliriz. İşçi sınıfının en büyük savunucularından Engels'in ailesi fabrika sahibi değil miydi? Başka bir örnek: Türk milliyetçiliğinin kuramcılarından Munis Tekinalp, ' Moiz Kohen' adıyla doğmuş, Selanikli bir Yahudi'ydi. Sadece kökenlere bakarak yapılan yorumlar, bizi ırkçılığa kadar götürür. Biz insanların neler söylediğine ve ondan da önemlisi, neler yaptığına bakalım; kökenine değil!
- "Simitçi örneği fena değil ama hocam ' sosyal yaşamı teknoloji belirler'... Dolayısıyla teknoloji; eğitimli, bilgili, kültürlü elemanlar ister. Sizin bu yazınız sanki eğitime karşıymışsınız gibi duruyor." ( E.K. )
Cevap: Saçma! Eğitime niye karşı olayım? Dünkü ' simitçi' yazısı, ' vatandaşlıkla' yani cumhuriyet rejimiyle doğrudan ilgilidir. Yazı diyor ki: " Eğitimi düşük diye insanları aşağılamayın. Toplumda yükselmenin birçok yolu vardır. Eğitim seviyesi altta olan kişiler, ekonomik faaliyetleri dolayısıyla kayda değer fikirlere sahip olabilirler. " Şuna da kaydedeyim: Sosyal yaşamı teknolojinin belirlediği iddiası gayet sorunludur. Sosyal bilimlerde uzun yıllardır bu konu tartışılır. Aynı teknolojilere sahip olan ülkeler arasında (mesela ABD ve Japonya, Fransa ve Almanya ) çok ciddi farklar vardır. Ne siyasi sistemleri birbirine benzer, ne de kültürleri... Evet, teknoloji belki bir çerçeve, bir sınır oluşturur, tamam ama içinin nasıl doldurulacağını ise ülkenin şartları belirler. Diyelim ki Mozambik'teki teknoloji parkını size sundum. Sadece bu döküme bakarak, o ülkenin siyasi ve toplumsal düzenini anlayabilir misiniz? Mümkün değil! Orduların teknolojisi üç aşağı beş yukarı aynı... Ama bazı ülkelerde generaller siyasete karışınca emekli edilirken, bizde alkışlayanlar oluyor. Demek ki belirleyici olan teknoloji değil.
Lafı uzattım, sadede gelelim... Bana gelen mesajlarda şunu görüyorum: Bir kısmı nefret ve korku dolu. Diğer kısmı "halka güvenin, halkı aşağılamayın" diyor. Bu iki kesim nasıl barışacak? Nasıl bir arada yaşayacak?
Demokrasiden başka bir yöntem bilen varsa, buyursun söylesin!