kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Zenginleri sevmek

Hatırlayacaksınız; rahmetli Turgut Özal'ın işadamlarının yatlarında tatil yapması, özellikle sol muhalefetin en önemli siyasi malzemelerinden biri olmuştu. Özal'ın eleştirilere cevabı da adeta tüy dikmişti: "Ben zenginleri severim."
Türkiye'nin 20-25 yıl önce tanıştığı işadamı-siyasetçi dostluğu polemiği şimdi Fransa'da da patlak verdi.
Pazar günü cumhurbaşkanı seçimini kazanan Nicolas Sarkozy seçmenlerine kısa bir teşekkür konuşması yaptıktan sonra Paris'in en lüks oteli olan "Fouquet's"e (Geceliği 2500 avro) çekildi. Sabah eşi ve oğluyla "Falcon 900EX" modeli özel jete atlayıp Malta'ya gitti (Bu uçuşun maliyeti 50 bin avro olarak hesaplandı), orada bir Mercedes limuzinle Manoel Island marinasına geçti ve Chelsea kulübünün sahibi Rus dolar milyarderi Roman Abramoviç'in teknesinin hemen yanına bağlanmış "Paloma" adlı 60 metrelik yatla denize açıldı.

Zenginlerle dost olmak
Sarkozy'nin tatile çıkması başta yadırganmadı, hatta sosyalist muhalefet sözcüleri bile "Uzun seçim kampanyasının yorgunluğunu atmak istemesinden daha doğal bir şey olamaz" dediler.
Ama yeni cumhurbaşkanını ağırlayan dostunun kimliği medyaya sızınca ortalık karıştı. Gerek özel jetin, gerekse lüks yatın sahibi Vincent Bollore adlı bir işadamıydı. Yazılı ve görsel medyada da yatırımları olan, "Forbes" dergisinin servetini 1.7 milyar dolar olarak tahmin ettiği, dünyanın en zenginleri listesinin 451'inci sırasında yer alan bir işadamı.
Hele yatın bir haftalık kirasının 193 bin avroyu bulduğu belirlenince, kızılca kıyamet kopuverdi. Hem medyada, hem de muhalefet çevrelerinde.
Seçim kampanyası boyunca "Sabahları erken kalkan ve ekmeğini kazanmak için sıkı çalışan Fransızların cumhurbaşkanı olacağım" diyen Sarkozy'nin halkla alay ettiğini söyleyen mi ararsınız... "Yoksulların oylarıyla kazandığı seçimi zenginlerle kutluyor" diyen mi, küstahlıkla, görgüsüzlükle suçlayan mı, "Silvio Berlusconi'nin Fransız kopyası" diye tanımlayan mı...
Tabii o kritik soru da yöneltildi: "Bu tatilin parasını kim ödüyor? Devlet mi, Sarkozy mi, yoksa..." Yanıt üç cümlelik yazılı açıklamayla yatın ve jetin sahibi Bollore'den geldi: "Sarkozy ve ailesini misafirim olarak ağırlamaktan onur duyuyorum!"

Tabuları yıkmak adına
Kimilerine göre Sarkozy'nin yaptığı halka meydan okumak. Kimilerine göre ise siyasi ahlaksızlık. Hatta açıkça "Rüşvet" kabul etmekle suçlayanlar bile var.
Yandaşları ise Sarkozy'nin zenginlerle dostluğunu hiçbir zaman gizlemediğini, geçmişte de işadamlarının villalarında ve yatlarında tatil yaptığını söylüyorlar ve onun Fransa'nın tabuları arasında sayılan "Zengin düşmanlığı"nı da yıkmaya kararlı olduğunu belirtiyorlar.
Gerçekten de Sarkozy zenginliğe, lükse, şatafata düşkün bir politikacı. Marka giyiyor, en pahalı otellerde kalıyor, en lüks eşyaları ve araçları kullanıyor. Parayı da çok ama çok seviyor. Çevresine "Bana göre bir politikacının mütevazı bir hayat sürmesi değil, başarılı olması önemli" diyor.
Sarkozy'nin lüks merakı, Elysees Sarayı'nda ikametine ayrılmış bölüme sayaç taktırıp devlet hizmeti dışındaki saatlerde kullandığı elektriğin faturasını cebinden ödeyen General de Gaulle modeli siyasetçilere alışmış Fransızlar'ı şoke ediyor.
Ana muhalefet Sosyalist Parti'nin lideri François Hollande da, "Zenginleri hiç sevmiyorum" diyerek onların duygularına tercüman oluyor.
Siz olsanız kimin yanında yer alırdınız? Kime oy verirdiniz? Ya da hangisine daha çok güven duyardınız?
Yanıtınıza yardımcı olmak için ek bilgiler de verelim:
Sarkozy lüks hayatı, zenginlerle dostluk kurmayı seviyor ama Paris'teki dairesinin dışında mülkü yok.
Buna karşılık "Zenginlerden hoşlanmayan" Hollande'ın Paris'teki evinin yanı sıra yazlık villası ve şalesi (dağ evi) var. Sadece taşınmazlarının değeri 2 milyon avroyu aşıyor.
Evet? Kime daha çok güven duyardınız? Zenginleri seven ama zengin olmayan Sarkozy'ye mi, zenginleri sevmeyen ama zengin olan Hollande'a mı?