kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

Hariçten 3 yazı

Cuma akşamı Genelkurmay bildirisi ardından da salı günkü Anayasa Mahkemesi kararı sonrası şekillenen yeni Türkiye, bir ya da iki hafta öncesinden çok farklı. İnsanın içinden "Bir daha hiçbir şey aynı olmayacak" klişesini tekrarlamak geliyor.
Ancak geçmişi unutmak o kadar kolay değil. Ankara'da herkes birbirine soruyor: "Sen biliyor muydun böyle olacağını?" Cevap: hayır kimse bilmiyordu. Bir hafta öncesine kadar, hem muhalefet hem iktidar, Başbakan Erdoğan ya da işaret edeceği birinin Çankaya'ya çıkacağını düşünüyordu. "Başbakan Erdoğan'ı Çankaya'ya çıkarmazlar" gibisinden şeyler mırıldanan tek tük kişi de ciddiye alınmıyordu. Her şey bir anda oldu.
Yine de ister istemez dönüp, Genelkurmay bildirisinin ateşlediği yeni dinamiğin izlerini geçmişin safralarında arıyorum. Bunu yaparken akla ilk gelen, 4 Aralık 2006'da Washington'da yaşayan Zeyno Baran'ın Newsweek'de çıkan "Türkiye'de yaklaşan darbe" yazısı oldu.
Baran'ın üst düzey bir askeri yetkilinin ABD ziyareti sırasında kaleme aldığı yazı, o günün şartlarında büyük eleştiri hatta alay konusu olmuş, Türkiye'den kopuk olmakla eleştirilmişti. Sanırım hepimizin genç yazara bir özür borcu var. İşte birkaç satır: "Generaller hükümetin laik cumhuriyeti zayıflattığı konusunda sessizce homurdanıyor. Bu atmosferde 2007'de darbe ihtimali bence yüzde 50. (...) Son haftalarda Türkiye'nin en tepe komutanlarıyla görüştüm. Hepsi demokraside bir duraksama istemediklerini, ancak ordunun yakın zamanda laikliği korumak için devreye girmek zorunda kalabileceğini söyledi. Bunlar sözünün eri insanlar."
Baran'ın Genelkurmay muhtırasına Washington'un tepkisi (daha doğrusu tepkisizliği) konusundaki ironik sözlerinin de harfi harfine çıktığını kabul etmek lazım: "ABD 1997'de darbe istemediğini söyledi şimdi de aynısını yapacaktır. Ancak üst düzey bir generalin buna yorumu şu oldu: 'Darbe olsa ne yapacaklar, Türkiye'ye ambargo mu uygulayacaklar?"
İkinci yazı, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın şubattaki Washington gezisinden izlenimlerimi aktardığım kendi yazım. (Maalesef bu yazı nedeniyle de ben çok eleştirilmiş, Washington'un fotoğrafını çektiğimi anlamayanlar tarafından hiç yokken "darbe çığırtkanlığı" yapmakla suçlanmıştım.) Yazının asıl kritik bölümü, benim gözlemlerim değil, Yaşar Paşa'yı iyi tanıyan ve önemli bir pozisyondaki Amerikalı bir yetkilinin sarf ettiği sözlerdi:
"Onun yerinde olmak istemem. Zor kararlarla karşı karşıya. Nasıl yapacak? Çankaya sürecine müdahale etmeli mi etmemeli mi? Yapacağı her şeyin bedeli var. Erdoğan Çankaya'ya çıkınca AKP seçimi kaybedecekse, buna göz yummak mantıklı gözükebilir. Ama ya seçimi kaybetmezse? O zaman tarihe 'Cumhuriyeti hediye eden asker' olarak geçecek. Müdahale etse onun da bedeli var. Erdoğan'ı cumhurbaşkanı yaptırmasa, AKP'nin oyuna 10 puan bile ekleyebilir. Bekleyip genel seçim sonrasında harekete geçseler, o zaman faturası çok daha büyük olacak. Çankaya'yı etkilemek, genel seçimleri etkilemekten daha kolay. Dedim ya, yerinde olmak istemem."
Gelelim üçüncü metne... Bu da ABD'nin en önemli kanaat önderlerinden Wall Street Journal'ın başyazısı. Uluslararası finans çevrelerinin kutsal kitabı sayılabilecek gazete, Genelkurmay muhtırasının bir darbe uyarısı olduğunu da not ettikten sonra bunun Türk demokrasisini yıllarca geriye götürebileceği uyarısında bulunuyor:
"Bu noktadan sonra yapılabilecek en iyi şey anayasaya uymak ve askerin kenara çekilmesi. Bunun olması için de laik düzenin demokratik sürece saygı göstermesi lazım. ABD ve AB, etkisini bu yönde kullanmalı." Çankaya seçimleri için 367 gerektiği iddiasını "Burada geçerli bir hukuki argüman yok" sözüyle bir kenara iten WSJ, iddialı bir dil kullanarak Çağlayan'daki mitingin askere yanlış bir rahatlık hissi verebileceğini, oysa Erdoğan'ın seçimden en kârlı çıkan isim olacağını söylüyor.
Uluslararası kapitalin sözcüsünün son paragrafı ise şöyle: "Önümüzdeki günler Türkiye'nin daha açık ve çoğulcu bir topluma yönelmesi için kritik önem taşıyor. Bazı laikler Sayın Erdoğan'ın "gizli gündemi" olduğunu söylese de son beş yıldaki iktidarının asıl yaptığı şey demokrasi ve serbest piyasaya hizmet etmek oldu. Çağdaş Türkiye Müslümanların özgürlükleri kucaklama konusunda herkes kadar hevesli olduğunu gösteriyor."
Ben yorumsuz alt alta sıraladım...