kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Nisan 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
Yüksek İşler’in kurucularından Çağlar Erkenci (sağda), yaptıkları işin dağcılıktan daha farklı olduğunu ve daha büyük sorumluluk getirdiğini söylüyor.

Boğaziçi Köprüsü'nde adrenalin tutkunları

Mirey MESEYYAH
Yüksek İşler adlı şirket, yaş ortalaması 28 olan doğa sporları tutkunu 11 dağcı arkadaştan oluşuyor. İple erişim çözümleri, sahne asıcılığı gibi işler yapan Yüksek İşler, Boğaziçi Köprüsü'nü de 12 günde ışıklandırdı..
İLİŞKİLİ HABERLER
h
Boğaziçi Köprüsü'nde adrenalin tutkunları
Doğa ve spor düşkünü iki arkadaşın kurduğu Yüksek İşler, bildiğimiz şirket tanımlamasından çok farklı bir yapıya sahip. Ortak tutkuları dağcılık sayesinde bir araya gelen Bora Gürbüz ve Güneş Erdoğan için özgürlük hep ön planda olmuş. Dağcılık, bungee jumping, motosiklet yaptıkları sporlar arasında. Masa başında oturmayı gerektiren bir işte çalışmaktansa tutkularını işe dönüştürmeyi tercih eden ikili, 2005 yılında 'Yüksek İşler' şirketini kurmuşlar. İple erişim çözümleri, sahne asıcılığı (rigging), bungee jumping şirketin faaliyet alanları. Garanti Bankası'nın ikaz lambası ve paratonerinin takılması, Rock'n Coke'ta festival sahnesinin kurulması, son olarak da Boğaziçi Köprüsü'nün ışıklandırılması yaptıkları işlerden birkaçı. 12 gün boyunca, günde 10-12 saat, 11 kişilik bir ekiple çalışan şirketin kurucularıyla köprü projesini ve hedeflerini konuştuk.

- Boğaziçi Köprüsü'nü ışıklandırma projesi nasıl oluştu?
- Bora Gürbüz: Daha önce Garanti Bankası'nın ışıklandırılmasında prodüksiyon şirketi The Partners ile çalışmıştık. Bu köprü işi için de The Partners bizi aradı ve Philips Türk'ün Boğaziçi Köprüsü'nü ışıklandırma projesinden bahsetti. Bu bizi çok heyecanlandırdı. Sonra keşif çalışmasına gittik ama kasım ayından itibaren işi başkaları üstlendi. Ancak köprünün titreşimi ve hava şartlarından dolayı kablo bağlantılarında problemler yaşanıyordu. Bu problemleri gidermek üzere bizimle görüştüler. Onlara bir bütçe sunduk ama üç ay haber alamadık. Sonunda bize bir deneme yapmak istediklerini söylediler. Onlara altı halat üzerinde bir deneme çalışması sunduk. Bu çalışmayı üç hafta boyunca yerinde bıraktılar ve problem çıkmadığını görünce de ikna oldular.

- Bu tür çalışmalar Avrupa'da sıkça yapılıyor mu?
- B.G: Evet, aslında Türkiye'de de bu işler 10 senedir var. 'Endüstriyel dağcılık' adı altında bu tür işler yapılıyordu. Standart dağcılık materyalleri kullanılarak çalışılıyordu. Biz bu işi, yani iple erişim işini, dünya standartlarına uygun olarak yapmak istedik. Bizim yaptığımız mesleğin adı 'İple erişim teknisyenliği'. Yurtdışından bu iş için özel malzemeler getirdik. Dağcılıkla çok benzer yanları olmasına rağmen, çok farklı tarafları da var. İlk olarak riskler farklı. Mesela Çağlar ile dağa gittiğimiz zaman, birbirimize bir iple bağlıyız. İpin bir ucunda ben varım diğer ucunda Çağlar. Benim bütün sorumluluğum ikimizin canı. Ama Boğaziçi Köprüsü'nde, yerden 100-150 metre yükseklikte iş yaparken, binlerce kişi sizin altınızdan arabayla geçiyor.

- Bu sizin için de bir ilkti değil mi?
- Çağlar Erkenci:
Evet, bu büyüklükte bir iş ilkti.
- B.G: Bir organizasyon şirketi gibi ve ilk defa bu kadar kapsamlı bir ekiple çalıştık. 11 kişilik bir ekibimiz vardı. Bir aracımız ve herkeste bir telsiz vardı. Herkes birbirini çok iyi tanıyordu. Bu çok büyük bir avantaj oldu. Ciddi bir ön çalışma sürecinin ardından da 12 günde ışıklandırmayı tamamladık.

- Bu işi yapmak için özel bir antrenman gerekti mi?
- B.G:
İşin kendisi zaten antrenman. Ekipteki herkes doğa sporcusu. Onun dışında altı kişi aynı zamanda motorcu. Kimimiz yamaç paraşütü yapıyor. Bir arkadaşımız da serbest paraşütçü.
- Ç.E: Bizi en çok yoran şey yürümek oldu. Her seferinde köprünün ayaklarına gidip oradan yukarı tırmanıyorduk.
- B.G: Her gün malzemelerimizi ana halatın yere en yakın olduğu yere yığıyorduk. Ekipten Akhan Atalay yer süpervizörümüzdü. Tüm halatlar onun kontrolü altındaydı, o hiç yukarı çıkmadı. Aynı anda üç tane iki kişilik ekip şeklinde çalışıyorduk. Köprünün ortasına kadar yürüyorduk. 100-105 metre yükseğe çıkıp ana halattan yandaki halata geçiyorduk ve aynı şekilde yine aşağı inip ana halattan bir öbür halata geçiyorduk.

- Hava şartları çalışmanızı engelliyor muydu?
- Ç.E:
Yağmurlu havada çalışmadık. İki gün çok şiddetli rüzgâr yedik. Rüzgâr, köprünün noktalarına göre de farklı esiyordu. Hatta bir gün Anadolu Yakası'ndaki bayrak ile Avrupa Yakası'ndaki bayrağın ayrı yönlere baktıklarına bile şahit olduk.

- Çalışırken ne tür önlemler alındı?
- B.G:
Profesyonel işlerde her zaman iki emniyet bağlantımız olur. Birinci emniyetimiz kullandığımız iplerdi, ikinci olarak da köprünün askı halatlarını kullandık. Dolayısıyla bir köprü ile bağlantımız vardı. Özel ipler kullandık. Dağcılıkta kullandığımız iplerin tersine çok az esnekliği olan iplerdi. Dağcılık ipleri dinamik ve esnek iplerdir, düştüğünüz zaman şoku absorbe eder.
- Ç.E: Standart olarak kasklarımız vardı, bir de özel olarak tulumlar yaptırdık. Su geçirmez ve nefes alabilen malzemeler kullandık. Hem hava şartlarından korunduk hem de rahat hareket edebildik.
- B.G: İkişer kişilik üç ekip halinde çalışıyorduk. Çağlar ise kurtarma görevini yürütüyordu. Çalışma esnasında birimizin başına bir şey geldiğinde ilk müdahaleyi Çağlar yapacaktı. Her birimizde telsiz vardı. Aşağıda ipleri kontrol eden yer ekibimiz vardı. Mesela rüzgârın yön değişikliğini merkez hemen bildiriyordu.

- Ekibin başı kim?
- B.G:
Güneş ile ben şirketin sahibiyiz, genelde tüm organizasyonu biz yapsak da ekipteki herkesin ayrı bir görevi var. Aramızda patronluk diye bir şey yok.

- Aileleriniz endişe duyuyor mu?
- B.G:
Zannediyorum ki artık alıştılar. Bir de başarılı olduğumuzu görünce gurur duyuyorlar. Başta tabii ki çok tedirgindiler.
- Ç.E: Genel anlamda hayatımızdan tedirgindiler. Dağlara gittiğimizde 10 gün haber almadıkları oluyordu. Motosikletle gezdiğimizde, bungee jumping yaptığımızda endişeleniyorlar tabii ki. Güvenlik önlemleri alarak çalıştığımızı gördükçe endişeleri yok oluyor ama.

- Köprüde çalıştığınız süre boyunca ne gibi olaylara şahit oldunuz?
- B.G:
Mesela bir intihar teşebbüsüne şahit olduk. Çalışırken bir anons geldi, bir adamın parmaklıklara tutunduğunu gördük, üç saat boyunca. Tabii parmaklıklarda bu kadar zaman asılı kalmak çok riskli, çünkü öyle durmak çok yorucu. Bir de iki trafik kazası gördük.
- Ç.E: Bir de bizi görüp de fotoğrafımızı çekmek isteyenler vardı. Tanıdığımız birileri geçtiğinde bize el sallayıp, korna çaldılar. Biz iplerden çok korkuyorduk. Elimizden kaçıp aşağıya düşer diye. Özellikle de motosikletler için çok tehlikeli olabilirdi. Bize de tehlike oluşturuyordu ipler. Mesela çalışırken bir otobüse takılıp bizi de sürükleyebilirdi.

- Yaptığınız işleri tanımlar mısınız?
- B.G:
Yüksekte vinç, iskele ya da platform ile ulaşılamayan yerlere iple ulaşıp orada bakım, montaj, elektrik gibi işleri yapmak. İkinci olarak da rigging diye bilinen performans sahnelerine ses ve ışık sistemlerini asmak. Türkiye'ye son dörtbeş senedir çok büyük prodüksiyonlar gelmeye başladı. Biz Rock'n Coke Festivali, Guns N' Roses, Sting gibi konserlerde çalıştık. İKSV ile de çalışıyoruz. De La Guarda, Zingaro, Holiday on Ice gibi büyük şovlarda da çalıştık.

- Yeni projeler var mı?
- B.G:
Philips Türk çalışmamızdan çok memnun kaldı, işi zamanından önce bitirdik. Gelecekte İstanbul'da yapacakları ışıklandırma projelerinde bizimle çalışmak istediklerini söylediler. Onun dışında ileride işin standartlarını belirleyecek bir dernek kurmak istiyoruz. Yüksekte çalışmak çok riskli, özellikle de iple olunca. İleride bu alanda çalışacak şirketlerdeki kişilerin zarar görmesini istemiyoruz. İnsanların dışında bu iş de zarar görür o zaman.

Bilgi için: www.yuksekisler.com
Haberin fotoğrafları