kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Nisan 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Biz mi ülkesi olacağız?..

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) girmesine muhalif olduğu herkesçe bilinen Alman Şansölyesi Merkel, baş başa görüştüğü Recep Tayyip Erdoğan'a "Başınız sağolsun Sayın Başbakan.. Ülkenizde feci bir kaza olmuş. Çoğu çocuk 33 vatandaşınız ölmüş" deseydi ve sonra sorsaydı..
"Bu kazanın ardından ne yaptınız?.."
Ne derdi Recep Tayyip Bey?..
Ne derdi?..
Bu kaza Almanya'da olsaydı, yer yerinden oynamıştı.. Ya da Fransa'da.. Ya da İtalya, İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka'da.. Parçası olmaya çalıştığımız Avrupa'nın herhangi bir uygar ülkesinde olsaydı, daha o gece kaç kişi yerinden oynamıştı?..
Kaç kişi!..
Eğitim Bakanı.. İçişleri Bakanı başta..
Bizde 43 kişilik otobüse 63 öğrencisi ve velisini koyup gece yarıları hem de o berbat Anadolu yollarına düşüren okul müdürüne bile el sürmedik henüz.. Milli Eğitim Müdürü, Vali.. Ne alakası var canım?..
İşte balık hafızalı medyam unuttu bile..
Milli Eğitim Bakanı konuşmuş.. O vardı gazetelerde dün. Yok canım, hayatlarının baharını bile yaşamadan ölen minik öğrencilerini konuşmamış.. Cumartesi günü Anıtkabir'e yürüyen yüzbinlerle dalga geçmiş..
"Birileri üreterek Atatürk'e saygısını gösterirken, birileri de slogan atarak cumhuriyete sahip çıktığını zannediyor. İçi boş sloganlar bunlar.."
Bu ülkede "Milli" eğitimin hangi kafaya emanet edildiğine bakar mısınız?. AKP düşüncesinin Çankaya'ya çıkmaması için başka sebep aramaya gerek var mı?..
Ürettiğiniz işi de biliyoruz, sayın Bakan..
Söyler misiniz, göreve geldiğinizden bu yana, ilk ve orta öğretimde kaç müdür ve müdür yardımcısı görevden alınıp, yerlerine yenileri atandı. Bu yeniler içinde İmam Hatip kökenliler ve Din Bilgisi hocalarının sayısı kaçtır?.. Bu rakamları açıklayın, sonra ötesini sorarız.. Ama açıklayın.. Ya da o sözde muhalefet CHP'nin bir milletvekili, Meclis'te resmen sorsun da, sizi yanıta zorlasın, konuşalım o zaman, Atatürk'e saygınızı nasıl gösterdiğinizi..
Şimdi bakın..
43 kişilik otobüse 63 kişi doldurup, hem de gece yarısı çocuklarımızı binlerce kilometrelik yola düşüren Milli Eğitim'de herkes, ama herkes görevine devam ediyor. Kimse bedel ödemedi..
43 kişilikken içinde 63 kişi olan otobüs, yüzlerce kilometre gidiyor, devlet yolunda.. Yığınla ilden geçiyor.. Hepsinin trafiği ayrı.. Bunca ilin bir tek trafik denetçisi, otobüsü durdurup bakmıyor.. "Bu ne rezillik" demiyor, seferden almıyor.. İçişlerinde de bedel ödeyen yok.
İzmir Valisi açıkladı.. Gezi baştan sona yasadışı..
Ama bunca yasadışılığın sorumlusu yok bu ülkede..
Çocuklarımız, ülkemizin geleceği cinayet gibi kazada ölmüş, kimsenin kılı kıpırdamıyor.. Uygar Avrupa'da çocuk canından kıymetli hiçbir şey yokken, bizim çocuklarımızın ölümü, sokak köpeklerinin tekmelenmesi kadar dahi ilgi çekmiyor.. Ne Panter Emeller sokaklara dökülüyor, ne gazeteler, televizyonlar kıyameti koparıyorlar..
Medya, basın denen utanç anıtı, olayı unuttu bile..
Kaç köşe yazısı okudunuz bu cinayet hakkında.. Söyleyeyim.. Hiç!..
Avrupa'da kazanın ardından iki saat geçmeden İçişleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı televizyonlara çıkmıştı.. O okul, o eğitim müdürü anında görevden alınmıştı. Otobüs firmasının sorumluları anında tutuklanmıştı..
Biz geçiştirdik. Resmen örtbas ettik. Uyuttuk..
Başbakan "Duble yol" dedi.. "Bu kaza göstermiştir ki, yolları duble yapmamız gerek."
Çıkardığı sonuca bakar mısınız?.. Sanırsınız bu ülkede her yıl bir ufak Anadolu kasabası trafik kazalarında ölürken, bunlar hiç otoyollarda, duble yollarda olmuyor..
Öyle diyecek tabii.. Çünkü suçluların başında kendisi geliyor..
Dikkat buyurun..
2918 sayılı Kara Yolları Trafik Kanunu'ndan alıntı yapıyorum..
İkinci Kısım.. Kuruluşlar, Komisyonlar, Görev ve Yetkileri'ni düzenleyen ikinci kısım..
"Madde 4 (Değişik 17/10/ 1996 4199/2 md.) Karayolu güvenliği konusunda hedefleri tespit etmek, uygulatmak ve koordinasyonu sağlamak amacı ile aşağıdaki kurullar oluşturulmuştur.
a) Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu;
Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu, Başbakanın başkanlığında, Adalet, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Sağlık, Ulaştırma, Orman Bakanları ve Köy Hizmetleri genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu bakanı ile Jandarma Genel Komutanı, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Karayolları Genel Müdürü'nden oluşur.
Gereği halinde diğer bakanlar da kurula çağrılabilir.
Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu Trafik Hizmetleri Başkanlığınca hazırlanarak, Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu'nca uygun görülen önerileri değerlendirerek karara bağlar ve kararların yaşama geçirilmesi için gerekli koordinasyon önlemlerini belirler..
Kurul yılda iki defa olağan, başbakanın gerek görmesi halinde de olağanüstü olarak, gündemle toplanır."
Her sene, küçük bir Anadolu kasabası halkını trafik kazalarında kaybeden bir ulus için en yüksek düzeyde önlem alınmasını uygun görmüş kanun koyucu.
Ve dikkat buyurun.. "Yılda iki defa olağan.. Başbakan uygun görürse ayrıca olağanüstü" demiş..
Şimdi soruyorum, çoğu çocuk 33 insanını bir anda karayolu trafiğine kurban veren ülkenin Başbakanına..
Mart 2003'te göreve geldiniz. Şimdi nisan 2007.. Yani tam dört yıldır, başbakan olarak, Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu Başkanısınız. Olağanüstü toplantıdan vazgeçtik. Bu ülke trafiğinde olağanüstü bir durum mu var ki.. Yılda iki olağan toplantıya çağırmanız gerek kurulunuzu.. Yılda iki.. Dört yılda 8 kez..
Sayın Başbakan, bu dört yıl içinde Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu'nu kaç kez toplantıya çağırdınız ve böyle feci kazaların olmasını önleyecek hangi kararları aldınız, söyler misiniz?.
Ben söyleyeyim..
Sıfır toplantı.. Sıfır karar..
O zaman, bu ülkede, yollarda, sokaklarda, sokak köpekleri gibi ölenlerin hesabını kim sorar, sorumluların peşine kim düşer, düşebilir söyleyebilir misiniz, Sayın Başbakan?.. Söyleyebilir misiniz?. Siz kanunla verilen görevi yapmazsanız, başkasına hesap sorma hakkınız olur mu, olabilir mi?..
İnsanlarımız, sokaklarda ölmeye devam edecek.. Sekiz eskortla giden, giderken tüm yolları kesilen, ata binmedikçe trafik kazası geçirmesi söz konusu olmayan sizler, timsah gözyaşları bile dökmezken, bizler, çoluk çocuk ölmeye devam edeceğiz..
Merkel, bu soruyu iyi ki sormadı..
Sorsaydı, "Ne hakla" derdi.. "Ne hakla AB'ye girmeye teşebbüs ediyorsunuz siz, Sayın Başbakan.."