kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Nisan 2007, Çarşamba
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
MUHARREM SARIKAYA

Siyasetin cilvesi...

Türk siyasi hayatı, belki de bugüne kadar yaşanmamış gelişmelere dün sahne oldu.
Siyasetin cilvesi, dün bütün çıplaklığıyla kendini gösterdi.
Sabah saatlerinden başlarsak.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, partisinin Meclis Grup Toplantısı'ndaki mesajı açıktı:
"Siz destek vermeseniz de milletin bize verdiği yetkiyle yolumuza bildiğimiz gibi devam ederiz, Cumhurbaşkanını seçeriz..."
Aslında biraz sonra ziyaret edeceği DYP ve Anavatan'a mesaj yolluyordu.
Toplantı bittiğinde milletvekillerinin kanısı ortaktı:
"Erdoğan her koşulda Cumhurbaşkanlığına aday..."

DYP'de olanlar
Meclis'teki konuşması sonrası Erdoğan ilk olarak DYP'nin kapısını çaldı.
Aktarıldığına göre, görüşmenin başlangıcında Erdoğan, Almanya gezisi hakkında bilgi verdi; Alman devlet televizyonunda "Türk Ordusu'nu Kıbrıs'ta işgalci gibi gösteren yayına" karşı sert tavrını anlattı.
Ardından sözü Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine getirdi.
Erdoğan'ın sözlerinin özeti şöyle:
"Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı yeter sayısı için 367'ye gerek yok; 184 yeterli. Siz de aynı görüşünüzü açıkladınız. Henüz adayımızı belirlemedik. Ama Cumhurbaşkanı bu Meclis'ten demokratik yolla çıkmalı."
Yine aktarıldığına göre Ağar'ın yanıtı şöyle oldu:
"Aynı görüşteyiz; 353 milletvekiliniz ve üçüncü turda Cumhurbaşkanını seçme imkanınız var. Ama birileri de mahkemeye giderse ona da bir şey demeyiz. Siyaset hukukta değil, sandıkta neticelenmeli. Biz sizinle alanda, sandıkta yarışmak isteriz. Cumhurbaşkanı uzlaşma ile seçilmeli. Takdir sizin ama, her şeye rağmen CHP'ye de gitmelisiniz. Anavatan Genel Başkanı ile dün (önceki) görüştüm. Biz süreci birlikte istişare ederek götüreceğiz."
Ağar'ın, demokrat tavırla hukuk içinde kalarak, sözlerinin anlamı açıktı:
"Uzlaşma aramıyorsanız, desteğimize de ihtiyacınız yok..."

Anavatan'da durum
Siyasetin asıl cilvesi Erdoğan'ın Anavatan'ı ziyaretinde yaşandı.
Nedenine gelirsek...
Erkan Mumcu, "uyuşamadığını" belirterek 15 Şubat 2005'te hem AK Parti'den, hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan istifa etti.
2 Nisan 2005'te Anavatan Genel Başkanı seçildi; 18 Ekim 2005'de de Meclis'te grubunu kurdu. AK Parti, Anavatan'ın önünü kesmek için her çabayı gösterdi.
"Nasıl olsa dağılırlar" öngörüsüyle başlangıçta grup odası verilmesini engelledi.
Siyasi partilerin Meclis'te 20 milletvekili ile grup kurması halinde verilmesi gereken Hazine yardımını kesti.
Anavatan yılmadı, her yıl mahkemeye giderek Hazine yardımını aldı...
Yetmedi, Anavatan grubu lideri olarak Erkan Mumcu, Genel Kurul Salonu'nda ne zaman kürsüye çıksa Erdoğan salonu terk etti.
Mumcu'yu hiç dinlemedi; "yüzünü dahi görmek istemediği" mesajını yolladı.
Dün ise siyasetin cilvesi tecelli etti; Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimi için "gerekli değil" dese de 367 sayısına ulaşabilmek amacıyla Mumcu'nun kapısını çaldı.
Daha ilginci, Erdoğan'ın bu adımı Anavatan ile DYP'yi yakınlaştırdı. İki partinin "Cumhurbaşkanlığı sürecinde istişare içinde ortak hareket etme kararı" almasına neden oldu. Anavatan'da görüşme sonrası ortaya çıkan tablo da benzerdi:
"Geçmişi unuttuk; ama bugüne kadar yüzümüze bakmadın, izole, rencide ettin. Bizden destek yok..."
Dedik ya siyasetin cilvesi...