kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Nisan 2007, Salı
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
RAHŞAN GÜLŞAN

Bizim oraların adetleri meşhurdur cinayetleri

Meğerse Nazire Şenlendirici blöf yapmıyormuş. Gerçekten de geçtiğimiz cumartesi günü, Hüsnü Şenlendirici az daha eşine az rastlanan bir aşk cinayetinin kurbanı oluyordu. Tabii buna aşk cinayeti demek biraz zor; bir 'gaza getirilme' cinayetine kurban gidecekti. Hüsnü Şenlendirici'nin, acılı eşi daha ilk röportajında eşinin kendisini aldatmasının bir namus meselesi olduğunu ve Hüsnü'nün bir daha Bergama'ya giremeyeceğini ve bu işin başka yerlere gidebileceğini söylemişti. Meğerse blöf yapmıyormuş; "Kaybettiğin kocanı kazanmak için her yol mübahtır, aileni gaza getir belki öldürüp bahçeye gömersen hep senin kalır" kampanyası başlatmış. Görünüşe göre Bergama, mesajı almış. Toplanıp gelmişler.

HER YOL MÜBAH MI?
İşte geçen hafta 'aşka ayıp olur' derken safça düşünüyormuşum. Çünkü Hüsnü'nün evinde aşk öleli çok zaman olmuş. Bir insan, başkasına aşık olan eşini evde tutmak için şiddet yolunu seçer mi? Hem çocuklarının babasının hem de kendi ailesinden genç delikanlıların hayatlarını tehlikeye atabilir mi? Ve gözü intikam ile bu kadar dönüp küçücük çocuklarının önünde bu ucuz tiyatroyu sahneye koydurmayı göze alabilir mi?

O 9 yaşındaki çocuk ne kadar korkmuştur ve o kundaktaki minicik bebiş ne kadar çok ağlamıştır Aldatılan kadına her yol mübah mıdır? (Aklıma komik bir şey geldi. Ancak yazdığım yazının dramatik etkisi azalmasın diye aşağıya not olarak koyuyorum.) Töreler bunu mu emrediyor? Gitmek isteyen adamları, kadınları öldürme pahasına eve bağlamayı mı emrediyor. Töre çemkirsin dursun, insanlar bunları yapınca hayatına hiçbir şey olmamış gibi yapmacık 'Zeynep Tokuş gülümsemesi' ile devam edebilir mi? Bu zorlamanın üzerine yatıp, "Biz bir aileyiz, senin hayatın hepimizin hayatı" diyebilir mi?

UMARIM YAN ÇİZMEZ
Hüsnü'nün yaptığı ve anlamını çıkarmak için sadece mütercim tercümanlar değil; Hakkı Devrim, Bülent Ersoy ve uzun uzun konuşup ne söylediği anlaşılamayan politikacılardan kurulu bir kurul gerektiği açıklama da; gerilimi daha da arttırdı tabii ki. Görüyorum ki o bunları biliyor ve bekliyordu. Bu arada Nazire Hanım'ın ve tüm tarafların olaylardan basını sorumlu tutması da ayrıca komikti. Başından beri aşkına, cesaretine destek olduğum Deniz Seki'nin ise bu resim içinde yer alması üzücü tabii. Umarım onun hayatı tehlikede değildir. Ve umarım Hüsnü hayatının bu yeni dönemine cesurla girer, aşkından yan çizmez ve ondan bekleneni yapar. Varsın Bergama'ya gidemesin...

* Yazının etkisini bozmasın diye aşağıya konulan komik not: Yıllar önce başrollerinde Levent Kırca ve Nevra Serezli'nin birbirine aşık iki avukatı canlandırdığı bir film vardı. Bu iki avukatın da iki müvekkili vardı; biri Şener Şen, biri de Perran Kutman idi... Perran Kutman, aldatılan eşti ve kocasına kızdığı anda çocuklarını getirip "Tükürün babanızın suratına" diyordu. Bu çok komik bir sahneydi. Şimdi Nazire Hanım bana hep Perran Kutman'ı çağrıştırıyor... Sadece komik değil, acıklı...