SABAH - 'Darbukasız şarkı bizi anlatmaz ki!'
kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
'Darbukasız şarkı bizi anlatmaz ki!'
'Darbukasız şarkı bizi anlatmaz ki!'
'Mantık değil, aşk evliliği yapacağım'
'Yunanlıların şarkısını beğenmedim'

En kötüsü ilk beşe gireriz

Eurovision parçamız Shake It Up Şekerim'i kardeşi Kenan'la birlikte hazırlayan Ozan Doğulu, "Birinciliğe gidiyoruz. En kötü ilk beşe gireriz," diyor. Doğulu'yla müziğini, Eurovision'u ve evlilikle ilgili düşüncelerini konuştuk.



'Darbukasız şarkı bizi anlatmaz ki!'

Kardeşi Kenan Doğulu ile birlikte Eurovision'a katılacak Shake It Up Şekerim şarkısını hazırlayan Ozan Doğulu ile görüştük. Doğulu kendisini "Müzikle kafayı bozmuş, ruh hastasının teki!" olarak tanımlıyor.

Neredeyiz? İstanbul'un en güzel yerinde, Kanlıca sahilinde. Peki yanımızda kim var? Resimde gördüğünüz gibi genç kızların bayıldığı müzisyen Ozan Doğulu. Kendisi 1972 doğumlu, 1.69 boyunda bir Oğlak burcu. Dört yaşında konservatuara girmiş, altı yaşında büyüklerini geride bırakarak 'Yılın Sanatçısı' unvanını edinmiş. Bugüne kadar binlerce şarkıda, yüzlerce albümde imzası var. Ayrıca şarkı sözlerini hafızasına kaydedememe huyu var. "Ben ne yapsam tutar," diyor, konsantrasyon bozukluğundan kitap okuyamıyor, şu sıralar kuantum fiziğiyle ilgileniyor. Ha bir de laf aramızda, yanında vakit su gibi akıyor. Ve müsaadenizle misafirperver, detaycı ve kahkahası ortalığı inleten Ozan Doğulu'yla, Eurovision'dan çocukluğuna hatta evliliğe kadar her şeyi konuştuğumuz röportajımız başlıyor...

-
Aklımdan geçen esas soru şu; Eurovision dünyada müzisyenlerin pek değer vermediği bir yarışma, siz neden bu işin içine girdiniz?
- Eurovision daha çocukluğumuzda beynimize işleyen bir şey. Mesela 1989'da buradaki elemelerde büyük orkestrada çalmıştım. O zamanlardan kalma "Acaba biz gitseydik, nasıl olurdu?" sorusu vardı aklımda. Sonuçta, müzikal bir değerden çok temsil değeri var.

- Şarkıyı beğendiniz mi?
- Ben yerine uygun buluyorum.

- Bu konuya detaylarıyla döneceğim ama söyleyin bakalım; siz göründüğünüz gibi tatlı mısınız, yoksa zor bir adam mısınız?
- Benim ne yapacağım belli olmuyor, yerine göre yani. Şimdi burada tatlıyım ama iş esnasında zorlaşıyorum.

- Çocukken ailede roller belirlenmiş miydi, Kenan şarkı söyler, Ozan piyano çalar diye?
- Aslında biraz öyleydi. Zaten müziğe nasıl başladığımı bile hatırlamıyorum. Babam dört yaşımda konservatuvara sokmuş beni. Her gün yedi sekiz saat piyano çalışıyordum.

- Bir çocuk için sokakta top oynamak yerine, sekiz saat piyano çalışmak zor bir mesai değil mi?
- Çok zor! Oyun oynamak diye bir şey bende hiç olmadı.

'ESKİDEN DÂHİYDİM...'
- Bu sizin seçiminiz miydi, ailenizin dayatması mı?
- Bir kere çok yetenekliydim, konservatuvara birincilikle girdim. Babam herhalde oradan biraz gaza gelmiş. Ağlayarak piyano çalıştığımı hatırlıyorum.

- Kenan ne yapıyordu bu arada? Evin küçük oğlu olmanın avantajlarını mı kullanıyordu?
- Kenan biraz daha oyuncudur, bu yüzden benden daha rahattı. Ben piyanonun başına oturur sekiz saat kalkmadan çalışırdım, Kenan da o sırada küçük arabalarını yarıştırırdı.

- İlk ne zaman sahnede çalmaya başladınız?
- 10 yaşımdan itibaren babamla çalışmaya başlamıştım. Mesela Avşa Oteli'nde önce ben yemek müziği yapıyordum, sonra babam çıkıp şarkı söylüyordu.

- Ama konservatuvardan atılmışsınız, bu yüzden mi?
- Okulun kurallarına uyamadığım için atıldım. Aynı zamanda piyasada çalışıyordum. Mesela 15 yaşımda Erol Büyükburç'a, 'Gar Gazinosu'nda çalıyordum. Zülfü Livaneli'den Levent Kırca Tiyatrosu'na, Gökben'e kadar bir sürü kişiyle çalıştım.

- Sonra olaylar nasıl gelişti?
- Benim idolüm Onno Tunç'tu. Caz da bilirdi, klasik de ama pop işler yapardı. Ben de ona özenirdim. O yaşlarda kanın kaynarken, klasik müziğin kuralları zor geliyor. Okulda ödev verirler, bir akordan sonra başka bir akor gelmesi gerekir. O kurallardan birini yanlış yapınca, sıfır alırsın. Ben de kurallara uymayınca, atıldım okuldan işte...

- Sizi o yaşlarda dâhi çocuk olarak değerlendirenler varmış...
- O zamanlar dâhiydim...

- Şimdi?
- Şimdi 'takılıyorum' işte.

- Dâhiler yalnızlığı sever derler, ya siz?
- Bir adam gelmişti, çakralarla, reenkarnasyonla falan ilgilenen. Bana daha önce 10-15 kere hayata geldiğimi, hepsinde sanatçı ve yalnız olduğumu söylemişti. Bu sefer de hayata gelirken, 'Bu hayatımda hiçbir zaman yalnız kalmayacağım' diye söz vermişim.

- Kendinizi şimdi nasıl biri olarak tanımlıyorsunuz?
- Müzikle kafayı bozmuş, ruh hastasının teki!

Ayşe ÖZYILMAZEL

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Bienal'in 'özel' biletleri satışta
 Padişahların el yazmaları korumada
 'Takım'ın değişen yüzü
 En seksi adımlar
 Bir gün herkes fotoğrafçı olacak (mı?)
 'İsmim cismimden daha büyük'
 Yıldızlar savaşı başlıyor!
 'Benim her şeyim var starların yok'
 Japonya'da köpek olmak varmış
 Evren 'Zincirbozan'a gitmek istiyor!
 Muhteşem horozlar sergileniyor
 Yolculuk yazarlarının yolu İstanbul'da kesişti
 Nasrettin Hoca'nın torunları teknolojiden güç alıyor
 Türkiye 'Veliaht'ını seçiyor!
 Modası asla geçmeyecek şarkılar
 Onların işi çirkinleştirmek
 Kitaplar arasında 24 saat hayal mi?
 Evde parti zamanı
 Topağacı'nın köpekleri aranıyor
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
REFİK DURBAŞ
Aşk gözde değil, yürekte...
Mutfakta yine Ece var
Ece Aksoy, kendi adını taşıyan Kuruçeşme'deki Ece Bar'ı sattı. Ama kısa bir...
Nohut yerine fıstık pirinç yerine karnabahar
Tünel'deki Saf Restoran, yeni bir vejetaryen restoranı. Yiyecek ve şarapların...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.