kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Nisan 2007, Salı
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Ah şu Barzani'nin dili!
Geçen hafta Serpil Yılmaz Milliyet'te çok ilginç bir yazı dizisi kaleme aldı. Ekonomi yazarı, Kuzey Irak'ı karış karış gezerek, bu siyaseten çok iyi bildiğimizi sandığımız ancak aslında hakkında pek az şey bildiğimiz coğrafyayla ilgili son derece çarpıcı gözlemler aktardı.
Erbil'de MHP'li müteahhitlerin yaptığı süper lüks rezidansları, Karadenizli şirketlerin yaptığı otobanları, Erbil'de iş yapan Diyarbakırlı kadınların başarılarını, süpermarket raflarının Türk mallarıyla dolup taştığını bu sayede öğrendik.
Ancak Yılmaz'ın gözlemlediği milyarlarca dolarlık Türk sermayesine rağmen, 2003 Irak savaşından bu yana Kuzey Iraklı lider Mesud Barzani ve Ankara arasındaki düşük yoğunluklu hakaret savaşı bir türlü bitmek bilmiyor. Bizde siyasiler Barzani'yi "beş paralık aşiret lideri" diye aşağılamaya devam ederken; Barzani de her fırsatta efeleniyor, kendine güven kazandıkça küstahlaşıyor.
KDP liderinin son olarak "Türkiye' nin Kerkük' e müdahale etmesi halinde, kendilerinin de Diyarbakır ve diğer kentlerle ilgili işlere karışacakları" sözü, Ankara'nın tepesini attırdı. Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül, ABD'li muadili Condoleezza Rice'ı aradı. Başbakan Tayyip Erdoğan, "Bedeli ağır olur" dedi. Siyasi parti liderleri Barzani'nin yarattığı spot ışıklarından faydalanarak hükümete yüklendi. "Barzani'nin üslup sorunu" Ankara'yı o kadar illet etti ki, konu bugün toplanacak MGK'nın gündem maddelerinden biri haline geldi.
Aslında Barzani'nin bu son çıkışı, düşmanlarını değil herkesten çok Türkiye'deki müttefiklerini zor durumda bıraktı. Kerkük'te referandum ve Irak'ın petrol hazinesinin nasıl paylaştırılacağı gibi kritik konuların gündemde olduğu bir dönemde, Ankara, Barzani ile inatlaşma istemiyor. Hükümet, birkaç yıldır (siyaseten zor olsa da) Kuzey Iraklı Kürt liderlerle
"diyalog" politikası götürüyor. "Onları dışlamak değil ancak kucaklayarak nüfuz alanımızı genişletebiliriz" şeklinde özetlenebilecek bu politika, Türkiye'nin kendi hassas etnik dengelerinin Kuzey Irak girdabına kapılmasının da önüne geçmeyi amaçlıyor.
Bu yönde büyük siyasi risk alan AK Parti iktidarı, Barzani'ye özel temsilci yolladı, MİT Müsteşarı'nın Selahaddin ziyaretinin önünü açtı, gün geldi "Kardeşim" hitabıyla başlayan kişisel mektuplar yolladı, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın "Ben PKK'yı destekleyenlerle görüşmem" sözüne rağmen geçen hafta Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle Başbakan seviyesinde görüştü.
Ancak Barzani'nin kızgın demeçleri, hükümetin bu rasyonel görünen politikasını her adımda sabote etmeye devam ediyor. Demeçlerin de ötesinde Kürt lider, "Kürt'ü Kürt'e kırdırma dönemi bitti" sloganıyla çıkarak PKK'ya yönelik ne bir adım atmaya ne de Amerikalıların bir adım atmasına yanaşıyor. O yavaş konuşan kısık sesli adam, mikrofon görünce adeta Kürtlerin Ahmedinecat'ına dönüyor, Türkiye'yi bloke ediyor.
Ne yapmalı? Öncelikle bir kişilik analizi...
Yıllardır her fırsatta aşağılayıcı ifadelerle küçültsek de Mesud Barzani gururlu bir aşiret lideri ve kendi bölgesindeki hakim güç. ilk bağımsız Kürt yapısı sayılabilecek Mahabad Cumhuriyeti'ni kuran aşiret lideri Molla Mustafa Barzani'nin utangaç ancak sert mizaçlı oğlu. Yıllarca PKK'ya karşı Türk ordusuyla savaşmış olmaktan doğan garip bir kompleksi var. Kendi topraklarında kral gibi, ancak Türk ordusundan bir paşanın yanında süklüm püklüm oturmak zorunda kalmış olmaktan dolayı örselenen bir egosu var. Türkiye'den yapılan her "üç beş aşiret lideri", "peşmerge", "Bizim pasaportumuzla dolaştı", "Yıllarca kapımızda beklerdi" gibisinden açıklama, kanına dokunuyor.
Peki o zaman Barzani'nin egosunu hoş tutarak Kuzey Irak'la diyalog siyasetini yürütebilir miyiz? Evet ama ancak onun hedeflerini sineye çekerseniz. Barzani sıkı bir Kürt milliyetçisi. Tarihi bir misyonu olduğuna (bağımsız Kürt devleti) ve bu uğurda babasının kaçırdığı fırsatı kaçırmaması gerektiğine inanıyor. Oyuncu değil dobra; konu açılınca nihai amacının ne olduğunu gizlemiyor. Bağımsızlığın temellerini atıp dünya tarihinde yer edinmek istiyor. İnatçı ve sabırlı.
Bu durumda, siz karar verin; Ankara ve Barzani arasındaki ilişkiler önümüzdeki on beş yıl boyunca düzelebilir mi?