kapat
Üye OlÜye Girişi
  |  Benim şehrim | 9 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın
DİLEK HANİF
Dilek Hanif’in Tarzı
Defileden birkaç saat önce her şeyi bırakıp kaçmayı bile düşündüm!
Sonunda aylardır gece-gündüz çalışarak hazırlandığım defilemi gerçekleştirebildim. 5 Nisan akşamı Les Ottamans Otel'de 2007 İlkbahar- Yaz Koleksiyonu'mu sundum. O güne dair bazı detaylardan size bahsetmek istiyorum. Ancak bu heyecanlı günü anlatmaya nereden başlasam diye düşündüğümde, yine aynı şiddetli heyecanı hissettiğimi fark ettim. Defile günü yaklaştıkça hissettiğim yorgunluk ve gerginlik de giderek artıyordu. O gün her şeyin çok iyi olması ve hiçbir aksamanın yaşanmaması için tüm çalışma arkadaşlarım da benimle birlikte soluksuz çalıştı. Günlerce eve gitmeden çalışarak insan vücudunun dayanma sınırlarını zorladık. Artık beynim uyuyamaz hale gelmişti. Sürekli aklımda yankılanan sorular beni daha da telaşlandırıyordu! Sanki bir şeyleri yapmayı unutmuşum gibi geliyordu. Sadece atölyedeyken değil, dışarı çıktığımda da sürekli olarak çalışıyordum. Atölyeyi arayıp aksaklık olup olmadığını kontrol ediyor ve çalışmalarımızın üzerinden tekrar tekrar geçiyordum.

ÇADIRI SULAR ALTINDA BULDUK
Bu yoğun geçen günlerin ardından beklenen gün sonunda geldi! Başlangıçta aksilikler peşimizi bırakmadı. Heyecanla defilenin yapılacağı mekana geldiğimizde, kurulan çadırın kulis olarak bize ayrılan bölümünün su aldığını gördük. Gece boyunca aralıksız yağan ve sabah da hızını kesmeyen yağmur sebep olmuştu buna... Bu yüzden yerlerin yeniden temizlenmesi ve yeni halı serilmesini beklememiz gerekiyordu. Bu tür gecikmeler yaşanınca; elbiselerin torbalardan çıkarılıp askılara asılması, kulise yerleşmemiz ve düzenimizi kurmamız beklediğimizden çok daha uzun bir süre aldı. Bu aksilikleri görünce yaşadığım, panik, stres ve sıkıntıyı tahmin etmeniz hiç zor olmamalı... Bir de hiç kimseyi huzursuz etmemek için hissettiklerimi dışarı yansıtmamaya çabaladım. Ve sonunda yerleştik! Her şey yolunda tıkır tıkır gidiyordu... 39 kıyafetimizin yanı sıra tüyler, boneler, çoraplar ve ayakkabılar da artık yerlerindeydi...

KENDİMLE YARIŞIYORUM
Heyecanın en üst seviyeye çıktığı anlardı. Ama bir o kadar da keyifli anlardı. Çünkü biliyordum ki, 5 aylık bir çalışma birkaç saat sonra kuliste yaşanan telaştan dolayı nasıl geçtiğini anlamadığımız 25 dakika gibi bir sürede bitecekti! O yüzden bana göre, defile öncesi hazırlıkların ve prova anlarının keyfini sonuna kadar çıkarmak gerekiyor. Aslında defileler sanki büyük bir sınava hazırlanmak gibi... Her şeyi tekrar tekrar çalışırsın ve sınav günü her şeyi unutmuşsun gibi gelir... Defile günü hissettiğim ruh hali de bundan çok farklı değildi. Aslına bakarsanız benim işimi bu denli ciddiye almam, hissettiğim büyük heyecan ve her yaptığım işin bir öncekinden daha iyi olmasını arzulamam kendimle olan yarışımdan kaynaklanıyor. Bu konuda neyse ki çok şanslıyım çünkü ekibim de benim gibi işlerine gönülden bağlı. Her biri işini en iyi şekilde yapmak için çalışıyor. 17 yıldır çalıştığım moda sektöründe koleksiyonlarımı uzun çalışmalar sonunda modaseverlerin karşısına çıkarmam, benim işime ve kendime olan saygımdan kaynaklanıyor. Bugüne kadar yapmış olmak için hiçbir şey yapmadım.

BİR GECE ÖNCE ÇOK AĞLADIM
Hatırlıyorum da 2002 yılında Aya İrini'de gerçekleştirdiğim ilk defilemden bir gece önce kendimi atölyemde bir odaya kilitleyip, "Yarın ben bu defileyi yapmak istemiyorum" diyerek uzun süre ağlamıştım. Düşünün artık nasıl bir noktaya gelmişim! Paris'te yaptığım defilenin stresi ve sıkıntısı da bir başkaydı. Son defilemde ağlamadım ama organizasyon başlamadan birkaç saat önce 'kaçıp gitmeyi düşünmedim' dersem yalan olur. Bu hislerimi anlatmakla bitiremem. Aslında bu duyguyu kelimelerle ifade etmek bile çok zor... Bu yazımda en azından biraz olsun hissettiğim heyecanı ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim. Ayrıca benimle birlikte aylardır bu defile için çalışan, hem koleksiyon hem de müşteri işlerini aksatmadan yürüten ekibime de çok teşekkür ederim. Bu defilede her biri kendi alanında başarılı, özel bir ekiple de çalıştım. Uğurkan Erez, Hakan Kültür, Hakan Köse, Hakan Ezer ve ekiplerine; Mile İletişim'e ve manken arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim. Mesleğim adına her geçen gün daha iyi ne yapabilirim diye büyük bir özveri, istek ve zevkle çalışıyorum. Böyle olunca da yorgunluk, stres ve sıkıntı duyguları üstüme yüklenmiyor. Bana göre en önemli şey işini severek ve inanarak yapmak... Ayrıca sonuç ne olursa olsun bir daha ki sefere, bir öncekinden daha iyisini yapmaya kendini hazır hissetmek gerekiyor.