  |
|
Oğluma bile 'karını üzersen seni parçalarım' diyorum
Sıla'nın yönetmeni ve dizinin fikir annesi Gül Oğuz, "Hayatta herkesin bir duruşu olmalı" diyor: Duyarlı olmak, meselelere farklı bakmak, dünya görüşünün olması ailen ve çevrenle çok alakalı. Ben oğluma da bunları öğretiyorum.
Sıla dizisinin çekildiği, Çatalca'daki çiftlik evinde tanışıyoruz Gül Oğuz'la. Konuştuğumuz andan itibaren de onu anlatan, özetleyen bir kelime bulmaya çalışıyorum. Yazıyı yazarken karar veriyorum; özel bir kadın o. Evet evet; etrafımızda, sağımızda, solumuzda pek bulunmayan, sayısı az, o 'özel' kadınlardan. Hani hayattaki duruşuna, karakterine, söylediği sözlere hayran olduğunuz akıllı kadınlar vardır ya, onlardan... İşini inanarak, arkasında durarak, söyleyecek cümlesi varsa söyleyerek, kadın duyarlılığını ekleyerek, sürüden ayrılarak ama büyük bir tevazuyla yapıyor çünkü. "Hayatta bir duruşu olmalı herkesin" diyor, oğlunu da aynı şekilde yetiştirdiğini anlatıyor. Hale Soygazi ve Özlem Tekin'in başrolde oynadığı, 2004 yapımı 'Sil Baştan' dizisinde de törelere 'yapamazsın' diyordu, 'Sıla'da da... 'Kaçın, itiraz edin, kurtulun' mesajı 'Sil Baştan'da da vardı, 'Sıla'da da... Yani son dönem 'icraatlarına' bakınca azılı bir kadın hakları savunucusu da sanabilirsiniz onu. Ben de merak ettim, sordum ama "Hayır ben hümanistim" dedi. Bugüne kadar sayısız dizinin ve projenin sanat yönetmenliğini, sahne tasarımını yapan, Sezen Aksu'ya beş klip çeken, Most Production'ı yaratan Mustafa Oğuz'un eşi Gül Oğuz, şu sıralar eşinden daha ünlü ve daha ön planda. Aynı zamanda 'Sıla'nın yapımcısı olan Mustafa Oğuz, "Onunla gurur duyuyorum" diyor.
DERDİM
İDDİALI OLMAK DEĞİL
* Pek çok projede kamera arkasındaydınız ama Sıla ile ön plana çıktınız değil mi?
Ön plana çıkmadım aslında; dizi çok gündeme gelince dikkat çekti. Çünkü bu dizinin bir duruşu, alt metni var.
* Töreyle ilgili bir diziyi bir kadın yazıp yönettiği için belki de dikkat çektiniz?
Aslında öykü benim... Yani bir meselem olduğu için, bir dünya duruşuyla, bir tavırla çıktı; yönetmenliğini yaptığım, cast'ı ben seçtiğim için de benimle bütünleşti her şey ama iki şahane senaristimiz var, Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon. Deli gibi çalışıyorlar, onları yok sayamayız..
* Siz azılı bir kadın hakları savunucusu musunuz?
Hayır. O etiketlerden hoşlanmıyorum çok korkutucu geliyor bana. Çünkü bir şeylerin üzerine etiket konduğunda senin seçtiğin hedef de oymuş gibi görünüyor. Halbuki benim etiketlenmek gibi bir derdim yok. Bir şeyler yapmak istiyorum, belki her insan gibi kalıcı olmak, doğru dürüst bir şeyler söylemek istiyorum. Ben akademiden mezun oldum, 82'de 'Üç İstanbul'a asistanlık yaparak başladım mesleğe, 83 yılında Gülriz Sururi'nin oyunu 'Kaldırım Serçesi'nin kostümlerini yaptım. Sonra sanat yönetmeni olarak çalışmaya başladım; 1.5 sene Şehir Tiyatrosu'nda kadrolu çalıştım, ondan sonra 'Ateşten Günler'i yaptım, Cahide'nin dekorunu, kostümünü yaptım. Sezen'in (Aksu) beş klibini çektim. Sonra Ayhan Sonyürek'in projesi 'Sil Baştan' geldi.
* Sonuçta duyarlı olduğunuz konularda çalışmayı tercih ediyorsunuz?
Bu saatten sonra iddialı bir dizi yönetmeni olmak gibi bir meselem yok. Ama bir cümlesi varsa orada olmak isterim veya kendi cümlemi söylemek isterim.
* 'Sil Baştan' dizisinde neydi sizin cümleniz?
Üçü de hapisten çıkmış, hayat mücadelesi veren, birbirine destek olan üç kadının hikayesiydi o. Güçlü olmaya, bu erkek dünyasında direnmeye çalışan üç kadın; ezik değillerdi...
* 'Ayakta dur, diren, mücadele et...' Hayattaki duruşunuzu mu anlatıyor bu hikayeler?
Bilmiyorum ama öyle denk geliyor; doğal olarak onları seçiyorum demek ki!
* Peki çekmek? Kadın gözü bazı mevzulara daha duyarlı, daha farklı mı bakıyor?
Onu ben bilemem ki! Ama mesela oyun verirken; 'şöyle oynayacaksın, bunu hissedeceksin' derken ağladığımı biliyorum. Sıla'nın annesiyle karşılaşma sahnesi var, anlatıyorum, gözlerimden yaş geliyor. Onu hissetmezsen oyun veremezsin. Bazı sahnelerde tekniği düşünerek mizansen vermiyorum; 'şuradan ışığı iyi alır, orada kamera hareketi bunu yapar' diye düşünmüyorum. Tamamen hislerimle mizansen veriyorum, empati ve duyguyla çalışıyorum. Senaristlerimize de söylüyorum; reyting önemli değil, hiç üzülmeyin, hiç takmayın. Reyting düşsün ama biz sapasağlam duralım. Bazı bölümlerde çok mutlu hissediyorum kendimi; reytingi hiç umursamıyorum mesela.
* Sizi mutlu eden sahneler hangileri?
Bizim duruşumuzu, bu meseleyle olan derdimizi anlatan bölümler. Sıla ya da Boran'a bunları söylettiğimiz sahnelerde çok tatmin oluyorum. Mesela Boran Sıla'ya diyor ki; 'Her şeyi çok çabuk yapmak istiyorsun ama bu sistemde kolay değil değiştirmek.' Oralı biri olarak konuşuyor. Sıla da 'Siz hala kadınlarınıza 10 çocuk doğurtup bir de erkek istiyorsunuz' diyor. Aslında bizim ve oralı insanın çatıştığı her şeyi Boran ve Sıla'ya tartıştırıyoruz. İşte o zaman 'Bu bana yetti, aslanlar gibi söyledik söyleyeceğimizi' diyorum. O zaman ertesi günkü reyting beni ilgilendirmiyor. Herhangi bir bölüm içime sinmediyse, dört gözle reyting bekliyorum ama! O anda bir tek o beni kesiyor.
* Sıla'nın fenomen olacağını tahmin eder miydiniz?
Hayır. Zaten iddialı olmak gibi bir derdim de yok. 'Bir şey yapayım, güzel yapayım ve bir meseleye çomak sokayım' duygusuyla çıktım yola...
ŞİRİN SEVER
|
