kapat
   
08 Mart 2007 Perşembe
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Murat Bardakci @ SABAH
Fax:
212 2276124
 

Doğru dürüst yazı bile yazamayan bir millet olduk

Hani bazı büyük restoranlarda, otellerde yahut tatil köyü gibisinden yerlerde şeref defteri denilen birşey vardır, defter isim sahibi ziyaretçinin önüne uzatılır ve birkaç satır yazması istenir...
Misafir mekânı beğenmemiş yahut yediği yemekler midesine oturmuş olsa bile nezaketen "Aman efendim ne kadar güzel bir yer" demek; zorlana ede "Ellerinize sağlık, nefisti" diye yazmak zorundadır.
Geçen gün, İstanbul'un dışında bir otelde kaldım. Önemli misafirlerin şeref defterlerine yazdıkları memnuniyet satırlarını çerçeveletip geniş lobinin bir duvarına, boydan boya asmışlardı.
Yazılanlar doğruydu, zira otel hakikaten hoştu, yemekler lezizdi ve misafirlerin memnuniyetlerinin samimi olduğu ortadaydı.
Duvarda kimlerin imzaları yoktu ki... Başbakanlar, bakanlar, önemli siyasetçiler, büyük işadamları, belediye başkanları, valiler; yâni devlet ve servet sahibi dünya kadar şöhret!

Deniz Bey biliyormuş
Ama ya yazılar, daha doğrusu misafirlerin elyazıları? Onları hiç sormayın!
Neredeyse hepsi birer felâketti! Satırı düz bir şekilde çekmekten âciz bakanlar mı istersiniz, sayfanın iki yanında aynı hizada boşluk bırakmak gerektiğinden habersiz meşhur politikacılar mı ararsınız, yoksa kendilerine mahsus harfler imâl eden işadamları mı? Hepsi vardı...
Bazı sayfalarda satırlar sağa yaklaştıkça kanat çırpıp yükseliyor, alttaki satır da üsttekini takip edip havalanıyor ve beşaltı satır biraraya geldiğinde, sayfa dalgalı bir denize dönüyordu. Bakanlarımız ve belediye başkanlarımız "İsraf haramdır" emrine uymuş, kâğıdın bir ucundan öbür ucuna kadar nefes almadan gitmiş ve karınca duasını bile geride bırakmışlardı. Harfler eğilip bükülmüş, kuyruklar yahut çengeller basbayağı tacize uğramıştı ve duvardaki bu yazı örnekleri, memleketimizin güzide isimlerinin nasıl birer kaligrafi fukarası olduklarını göstermedeydi.
İşin daha da tuhaf tarafı: O kadar sayfa içerisinde, bir-iki istisna dışında elyazısı yok gibiydi ve gerçek elyazısını yani bitişik harfleri sadece bir kişi biliyordu ve öyle yazmıştı: Deniz Baykal...
Türkiye'de yazı son 20-25 yıldan buyana giderek çirkinleşti, elyazısı ise tamamen unutuldu.
1928'deki harf devrimi sonrasında yeni harfleri ilk kullanan nesil elyazısı ile yazardı ama yazıları pek güzel değildi, zira Latin alfabesine tam intibak edememişlerdi. Yazımız onlardan sonra gelenler zamanında güzelleşti ve 1960'ların sonuna kadar, ilkokullarda üzerinde ciddi şekilde duruldu.

Çin'den bile beteriz
İlkokulu benim gibi 1960'ların sonuna doğru bitirmiş olanlar hatırlayacaklardır: Bizde, yazı dersi vardı. Bu ders eski harfler zamanındaki hüsn-i hat dersinin devamı gibiydi ve bitişik yazıyı hokka ve uç kullanarak öğrendik.
Hindistan, Yunanistan, Çin, Japonya yahut Arap ülkeleri gibi çift alfabe kullanılan, yani hem geleneksel yazının, hem de Latin harflerinin yazıldığı yerlerde, modern yazı bozuktur. Zira, uluslararası alfabe onların ikinci yazısıdır.
Türkiye'de yazı, bugün bu ülkelerin Latin harflerinden bile daha çirkin! Zira, güzel yazı dersi bundan seneler önce okul programlarından çıkartıldı, yazıda zerafetin üzerinde durulmadı ve iş günümüzün artık çirkinlik sınırlarının bile dışında olan mâlum yazı şekillerine kadar uzandı.
Milli Eğitim Bakanlığı, hatanın farkına bundan ancak birkaç sene önce varabildi ve ilkokul üçüncü sınıftan itibaren yeniden elyazısına dönüldü. Ama ben, o yazıyı öğrencilere artık kimin öğreteceğini merak ediyorum. Zira, 30 küsur sene boyunca terkedilen elyazısını bugün artık kolej mezunları bile bilmiyorlar. Elyazısını kendi kendilerine öğrenmek zorunda olan öğretmenlerin öğreteceği yazının kalitesini de siz düşünün!
Önünüze iki ayrı elyazısı örneği koyun. Biri bir Avrupalı'nın, öteki de önemli isimlerimizden birine ait olsun. Her iki yazıyı karşılaştırdığınız takdirde, söylemek istediğimi daha iyi anlarsınız.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Evren'e lâf eden döneklere bir federasyon dersi   / 05-03-2007
 Sarayda öyle her aklınıza eseni yapamazsınız Mustafa Bey!   / 01-03-2007
 Alaturkanın cazgırı   / 26-02-2007
 Suçu İttihadçılar'a atmak, seviyesiz bir redd-i mirastır   / 22-02-2007
 Tanzimat sonrasının tek kemancısı   / 19-02-2007
 'Rezidans çağı' başyazarları   / 15-02-2007
 Sömür, sömür, ne olursan ol yine Mevlânâ'yı sömür   / 12-02-2007
 İptal edilen bir ödülün hikâyesi ve rakkaselik   / 08-02-2007
 Haberi ben yaptım, cemiyet ödülü başkasına verdi   / 05-02-2007
 Ayşeler demode, Aleynâlar in!   / 01-02-2007
MURAT BARDAKÇI
Doğru dürüst yazı bile yazamayan bir millet olduk
Hani...
EMRE AKÖZ
12 Eylül hortladı!
YouTube yasağı Allah kahretsin! Bu...
MAHMUT ÖVÜR
İstanbullu neden bu kadar tepkisiz?
Bir zamanlar...
HINCAL ULUÇ
Üç Mehmetler bu soruya yanıt verebilir mi?..
Türk...
Gece pazarlıklar oldu
Gece pazarlıklar oldu
F.Bahçe Başkanı Yıldırım, 'Santra-Özel'de 14 Mayıs için müthiş bir...
Gaflet sözleşmesi
Gaflet sözleşmesi
Beşiktaş, Del Bosque için "15 Mayıs'a kadarki fesih halinde 2. yıl...
Erdoğan, 'petrol'deki vetoya hak verdi
AK Parti'nin önceki günkü grup toplantısının basına kapalı olan...
Şapkalı kadınlar Meclis'e alınmadı
Erkekler için geçerli olan şapka yasağı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
Bize Ulaşın
   
    Copyright © 2003, 2007 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu