|
|
Topbaş'ın radikal kararı
İnsanı değil; devleti ve otoriteyi yücelten bir sistemimiz var. O yapı devlet kapısından yerel yönetime, tüm hayatımızı kuşatmış durumda. Seçilmiş veya atanmış hiç fark etmiyor. Trafik kazalarında her yıl binlerce insanı kaybetmemizin de, deprem karşısında vurdumduymazlığımızın da nedeni bu. İstanbul'da beş yaşındaki Dilara'nın feci ölümü bu acı gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu. Bu resmen bir cinayet. Rögar kapağına karton konulmasının gerekçesi olamaz. Bu açıkça insan hayatını hiçe sayan bir anlayışın ürünü. Türkiye şimdi bu anlayışla, ciddi bir hesaplaşma içinde... Artık toplumun bu vurdumduymazlığa tahammülü kalmadı. Hepimizin kafasında şu soru var: "Bu suçun sorumluları hesap verecek mi?" Dilara'nın ölümü bu anlamda deyim yerindeyse infial yarattı. Bu infialin yankısı da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde bir hayli etkili oldu. Önce İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur görevden alındı. Ardından da olaya neden olan MVM şirketinin sözleşmesi iptal edildi. İlk kez de olsa deprem yaratan bir karar alınmıştı. Ancak olayın bir de perde arkası vardı. Kulislerde konuşulanlara göre; olayın kamuoyunda büyük yankı yaratması, belediye yönetiminde ciddi bir gerginliğe sebep olmuş ve yönetim derin bir sessizliğe bürünmüştü. Bu sessizliği ilk bozan Genel Sekreter Mesut Pektaş oldu. Başkan Kadir Topbaş'la bir araya gelen Pektaş, insan hayatını hiçe sayan bu anlayışa artık bir son verilmesi gerektiğini söyledi. Ancak karşılarında farklı bir "kurum" ve ilişkiler ağı güçlü bir "şirket" vardı. İki önemli isim arasında ne yapılması gerektiği uzun uzun tartışıldı. Güç odaklarının ince hesapları masaya yatırıldı. Ve denilenlere göre uzun toplantı; "İstanbul için bir şey yapılacaksa şimdi yapılmalı. Bunun bedeli neyse ödenmeli." sözleriyle noktalandı. Başbakan Erdoğan da telefonla destek verince, zaten İSKİ yetkililerini uyarmış olan Topbaş'ın karar vermesi uzun sürmedi. İSKİ Genel Müdürü Çodur'un "Beni görevden almayın, istifa edeyim" talebine de sıcak bakmadı ve gerekeni yaptı. Böylece Başkan Topbaş ilk kez, birkaç garibanın değil, gerçek sorumluların bedel ödediği bir karara imza attı. Eğer bugüne kadar bu tür olaylarda böyle radikal kararlar alınsaydı; kuşkusuz İstanbul bir kuralsızlıklar şehri olmaz, rögarlar da Dilara'yı ölüme sürüklemezdi.
|