kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Seni hasta eden içinde bulunduğun toplum, aile, hoca ya da koca!
Seni hasta eden içinde bulunduğun toplum, aile, hoca ya da koca!
İkinci gece kaldırdığım oyunlarım bile oldu!
35 yılın şerefine kadın oldum!
Ölüm korkusu galiba!
Kahve içmem, yağlı yemem

Seni hasta eden içinde bulunduğun toplum, aile, hoca ya da koca!

35'inci sanat yılını kutluyor Ali Poyrazoğlu. Bunun şerefine de kadın kılığında çıkıyor sahneye. Yeni oyunu 'Tak Tak Takıntı'da Ermeni aksanıyla süper komik ve takıntılı bir kadını canlandırıyor. Mesajı da kısa ve net: Takıntılarımızla başa çıkamayan bir toplumuz, kendimizden farklı olanı kabul edemiyoruz bir türlü.

Ali Poyrazoğlu aradı çarşamba günü... "Aramasam arayacağın yok; sus cevap verme, akşam yeni oyuna geliyorsun. Kadın kılığına giriyorum, kaçırma" dedi; kapattı! Allah Allah yeni oyun sahneleyecekti tamam da, bu ne hız! Ben izlemeye yetişemiyorum; o hem yazıyor, hem yönetiyor, hem oynuyor, hem de üşenmeyip her oyunun ilk gösterimini mutlaka haber veriyor... El mahkum; kendimi İş Sanat'a attım koşa koşa... Oyunun adı 'Tak Tak Takıntı.' Adı üstünde takıntılar, alışkanlıklarımız, alışkanlığa dönüşmüş çatlaklıklarımız ve tutturduklarımız üzerine bir komedi... Bir doktor muayenehanesinde doktoru bekleyen altı hastanın evlere şenlik hikayesi... Bülent Kayabaş, küfretme takıntısı olan; kendine hakim olamayıp ana avrat düz giden biri... Şebnem Özinal, ellerini yıkamadan duramayan, hiçbir yere dokunamayan bir takık! Biri her lafı iki kez tekrarlamaya alışmış, diğeri her şeyi sayan, kafasından süper hızla hesap yapan sayı hastası ve çizgilere basamayan, simetriyle kafayı bozmuş üç kişi daha... Ve son hasta; evindeki elektriği, suyu, gazı açık bıraktığını düşünen; çantasındaki anahtarı kontrol etmeden duramayan, sürekli bakire olduğunu sayıklayan sarışın Ermeni kadın Arşaluz Taşakliyan! Sahneye ayak bastığı andan itibaren herkesi kahkaha komasına sokan Ali Poyrazoğlu yani... Saçıyla, makyajıyla, takıları, kıyafeti ve Ermeni aksanıyla öyle fenomen olacak bir karakter yaratmış ki; salon kahkahaya boğuluyor. Erol-İnci Aksoy çifti de katıla katıla gülüyor. "En çok sen güldün İnci, oyunun hakkını tam verdin" diyor kuliste zaten... Başlıyor anlatmaya... Rolü için her gün parmaklarına kırmızı oje sürecek, akşam silecekmiş. Bacak ve kol tüylerini jiletlemek yerine sarartmış, file çorabı kaçtığı için odayı çorapla doldurmuş. Kulağındaki mandallı küpeler düştüğü için, kulağını deldirmeyi düşünüyor. Makyaj malzemelerini gösteriyor; fondötenin ne kadar pahalı olduğundan dert yanıyor, sonunda da patlıyor: "Ay kadın olmak ne zormuş kardeşim!"

*
Tak Tak Takıntı oyunu nasıl çıktı ortaya; takıntınız mı vardı?
Bu yıl benim tiyatromun 35'inci yılı. Bu yıl seyirciye hem çok eğlenecekleri, hem şöyleee 35 yıldır geçtiğimiz yolları hatırlatacak bir oyun yapmak istedim, hem de kendi geçtikleri yolları...

* Niye taktınız takıntılara?
Çok önemli bir yeri var takıntıların hayatımızda. Beynin davetsiz misafirleri, beynin hıçkırması da deniyor bunlara! Hepimiz takıntılıyız, takıntılarla iyi geçinmesini öğrenemezsek takıntılar giderek ruh sağlığımızı bozar. Onun için takıntılarımızla, hatalarımızla yüzleşmeli ve onları yenerek kendimizi değiştirmeyi, yenilemeyi öğrenmeliyiz. İnsan ancak takıntılarıyla, saplantılarıyla, kötü alışkanlıklarıyla, başarısızlıklarıyla yüzleşirse ruhuyla karşı karşıya geliyor. Başarıların, mutlu anların, keyfin, büyük aşkların, iyi giden işin seni hayatta yenilemez. Takıntıların bir şans olduğunu anlatmak için bu oyunu koydum...

* Nasıl bir şans bu?
Türkiye'de, doktorlar anlattığı için biliyorum; utanıyorlar, saklıyorlar, doktora gidip arkadaşlarının derdiymiş gibi anlatıyorlar, yalan! Kimse yüzleşmek istemiyor, bu giderek bir ruhsal çürümeye yol açıyor. Bu oyun, seyirciyi birçok takıntıyla yüzleştiriyor. Aslında ben kötü takıntılarla yüzleşirken iyi takıntılar sahibi olmamızı istediğim için de koydum bu oyunu. Çünkü iyi takıntılarımız olması gerekiyor. Düşünce özgürlüğü isteme, cinsel özgürlük isteme, kadın haklarına sahip çıkma, çevrenin katledilmesine karşı çıkma takıntılarımız olmalı.

PARİS'İ YIKIYORDU BU OYUN!
* Halbuki halk olarak küfretme takıntımız var, oyunda da söylediğiniz gibi...
Evet, Türkiye'de en çok 'tourette sendromu' denilen küfretme sendromu var! Siyaset adamı da, üniversite hocaları da, herkes küfrediyor. Herkes küfürden şikayetçi ama herkes sabahtan akşama kadar Amerikan filmleri izleyip, küfür dinliyor. Ama bir yerli filmde ya da bir sahne sanatçısı çıkıp sahnede küfrettiği zaman, büyük bir ikiyüzlülükle bundan rahatsız olduklarını söylüyorlar.

* Siz de küfreden biri değil misinz?
Zaman zaman küfreden birisiyim ama takıntılarıyla barışmayı beceren birisiyim. Bilgi odaklı, teknoloji destekli bir çağda yaşadığımız için çoğumuz bilgi sahibi bu konularda. Ama gene de insanlar bu bilgisini kendi lehine kullanmak istemiyor.

* Bu oyun nereden geldi aklınıza?
Yılbaşında çok bunaldım, Paris'e gittim. Yeni bir oyun da yapmam gerekiyor... Oradaki yazar ve tiyatrocu arkadaşlarım ısrarla, "Tok Tok' adlı oyunu gör, Paris'i yıkıyor iki yıldır" dediler.

DEVLETİN DE TAKINTILARI VAR!
* Orijinal adı 'Tok Tok' mu?
Tedavisi Olanaksız Obsesyonlar'ın baş harfleri. Biz de 'Tak Tak' diye oynuyoruz, Tedavisi İmkansız Çatlaklıklar anlamında. Gittim oyunu gördüm, o an 'oyunun haklarını satın alıyorum, derhal provaya giriyorum' dedim. Oyunu tekrar yazdım, Türk toplumuna uyarladım. Çok güldüren bir oyun. Şuna inanıyorum; bireyden yola çıkarak bu oyunda kurumlar kendilerini gözden geçirmeli. Kurumların da takıntıları var çünkü. Devletin takıntısı var mesela, yasaları değiştirmeme takıntısı...

* 301 gibi mi?
301 mesela, bir takıntı haline dönüşmüş vaziyette. Seçim kanunundaki 10 puanı aşağı indirmeme bir takıntıya dönüşmüş vaziyette.

* Ama oyunda kişisel takıntılar tartışılıyor...
Oyun diyor ki; grup halinde davranırsan, kendin üstüne düşünürsen hatalarınla yüzleşirsen başarıyı ve özgürlüğü yakalayabilirsin. 'En büyük başarın ne?' diyorlar bana; 'hatalarımın üniversitesinden mezun olmak.' Hata yaptığım zaman hatalarımla yüzleştim, bu oyunu da o yüzden koydum.

* Takıntılarınızı yenmeyi başardınız yani?
Takıntılarımı yenerken başka takıntılar edinme gerçeğiyle de yüzleştim.

* Mesela?
Doktorların da anlattığına göre, bu birleşik kaplar kuralı gibi bir sistem. Takıntılarının bir kısmı yok olurken, başka bir şeyle doldurmazsan şizofreniye gidiyorsun. Zihnin kendi kendine kurduğu bir denge var. Takıntılarla da yüzleşmek gerekiyor. Ama biz saplantı haline getirip, saldırgan olup, cinayet işleyebilecek kadar takıntılarımızla başa çıkamayan bir toplumun çocuklarıyız. Kendimizden farklı olanı kabul edemiyoruz.

* Doktorlarla görüştünüz mü?
'Takıntı' isimli kitabın yazarı Oğuz Tan'la, Türkiye Psikiyatri Derneği'yle çalıştım. Burada da şunun üzerinde durdum; bireydeki saplantı ve takıntı, toplumsal aynanın ona yansımasıyla ortaya çıkıyor. Yani seni hasta eden içinde bulunduğun toplum ya da aile, koca, hoca!

ŞİRİN SEVER

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Sadece Sezen Aksu benden vazgeçmedi
 Ben Ahmet'te kalamıyordum evleniyordum
 Ressamlığını daha fazla gizleyemedi
 Seni hasta eden içinde bulunduğun toplum, aile, hoca ya da...
 Düz saç kadını etkileyici yapar!
 Yıldızların özel dili olduğunu anladım!
 Oscar'a layık olmak kolay değil
 Carmen Electra Playboy'a poz verecek
 Eski aşkına vefalı davrandı
 Carey Pinko'nun yeni yüzü olacak
 Kızı için sigarayı bırakacak
ELVAN DEMİRKAN
Hayatın sırrını keşfettiniz mi?
Tüm dünya hayatınızın...
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Künefe
Kadayıfları 2 çorba kaşığı...
Starlar indirim yaptı canlı müzik patladı!
Starlar indirim yaptı canlı müzik patladı!
İstanbul gecelerinde canlı müzik rüzgarları esmeye başladı. Zerrin...
Aslı'nın 3. albümü Kargo'dan destekli
Aslı'nın 3. albümü Kargo'dan destekli
Müzikseverlerin 'Keşf-i Alem', 'Ölüm Kapımı Çalmasa da' ve 'Kördüğüm'...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.