|
|
Hastaneler şov merkezi değil
İki ayrı olay, iki ayrı hastane. Olay 1: Gülben Ergen kalabalık bir kadroyla doğum yapmış. Onun bileceği iş. İsterse yüzlerce kişiyle yapabilir. Komik olan akupunkturcunun, anestezistin, doktorun "ağrıları kim geçirdi" tartışmasına girmesi. Olay 2: Bir kadın, içimizden biri. Şikayetleriyle hastaneye gider. Doktor bir yığın test ister. Kan verilir, röntgen çekilir. Röntgen süreci bir ayı bulur. Bir ay sonra kadın sonuçları almaya gider. Kan değerlerinde örneğin bir olması gereken lökosit sayısı bir milyon çıkmıştır. Beklenen bir ayda ise olmuş 100 milyon. Kimse kan sonuçlarındaki anormalliği görüp hastaya ulaşmaya çalışmamış. Hasta kendisi gelinceye kadar da değerler arttıkça artmış. Sonra demişler ki, utanmadan, sıkılmadan "sen lösemisin, hastalık ilerlemiş." Bu olayı duyduğumda o kadar çok şeyden utandım ki. İnsanlığımdan, ülkemi yönetenlerden... Biz hastane iletişimi anlatırken önce hastayla kurulacak iletişimden söz ederiz, ünlüleri kullanarak bir sirke dönüşmekten değil . Hastaneler popüler olmak zorunda değil ama güvenilir olmak zorunda. Onların serveti de, kabusu da fısıltı iletişimi. Hastane yönetimleri iletişim stratejilerini gözden geçirmeli acilen. Lütfen.
|