kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kazim Kanat @ SABAH
SMS:
4122-KK MESAJ
 

Gülün solduğu akşam!

Saddam asılırken gözyaşı dökenlerin insani duygu taşıdıklarını düşünüyorum. Bir de şunu; masum yere astığımız bir başbakan, iki bakan ve üç genç fidanın arkasından gözyaşı döktük mü? İdam denildi mi hayatımda iki şeyi asla unutmam: Son bakış fotoğrafı ile anaya yazılan bir mektubu. Birincisi: Çocukluktan gençliğe giden yolun başındaydım. Hayat mecmuasının kapağında o fotoğrafı görünce, ilk kez idamın ne demek olduğunu anladım. Asılmaya giden, Başbakan Adnan Menderes'in sehpaya yürürken başını geriye çevirip bakışını hiç unutmam, unutamam. O bakışta hüzün vardı. İncinme ve kırılma vardı. Oysa, dedemden kalan bir miras sonucu sülalece Altı Okçuyduk. Söz konusu seçim olunca dedem talimat verirdi. Oylar Atatürk'ün partisine! (Sina çöllerinde savaşıp yaralanıp İngilizlere esir düşen dedem Abdullah Efendi, 'Sarı Paşa' dediği Mustafa Kemal'in hayranıydı.) Öyle ki Kanal Cephesi'ni kaybeden Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya söylenir, "Başımızda Sarı Mustafa olsaydı Kanal Cephesi'nde ricat emri vermez, yenilmeyiz ve ben de yaralanıp esir düşmezdim," derdi.)

BÖYLE OLUR MU?

Şu 27 Mayıs olayı vardı ya... Ben şöyle tanıştım: Sokağa arkadaşlarımla çıktığım zaman devriye gezen jandarmalardan fırçayı yedik: "Dağılın! İki kişi bir arada yürüyemez." O an üç arkadaş bir yolu üçe böldük, başımız önde yürüdük. Bir şey daha: Afşın Belediyesi'nin önüne kurulan bir camekânda, bir dolu çıplak gencin fotoğrafı asıldı. Altındaki yazı ise korkunçtu: "Üniversite öğrencilerinin tırnakları işkence ile söküldü, sonra da tankla ezildi." Ama önemli bir not: İhtilal sonrası ilk bayramdaki törende üzerimizde bir uçak belirdi. Babam teyyareyi bana gösterip "Bu bir pırpır," dedi. Biz çocuklar için müthiş bir eğlenceydi. Ama büyüklerimiz uçağın attığı kâğıtları okudular. Hepsi öğle ve akşam saatlerinde radyodan dinlediğim ajans haberlerini yazıyordu. Tören bitti; hepimiz bizlere öğretilen şarkı ile dağıldık; Olur mu böyle olur mu Kardeş kardeşi vurur mu. Kahrolası diktatörler Bu dünya size kalır mı. Gençliğim, sıkı bir İnönücü, azılı bir Menderes düşmanlığı ile geçti. Ama bu çok kısa sürdü. Hani şu Sayın Deniz Baykal'a yakıştırılan bir olay var ya. Öğrenciler Beyoğlu'nda Menderes'in yolunu kesmişler. Deniz Baykal da Menderes'in yakasına sarılmış, bas bas bağırıyor. Menderes sormuş: "Ne istiyorsun?" Deniz Baykal haykırmış: "Hürriyet!.." Menderes de demiş ki: "Şu an bir başbakanın yakasına yapışıyorsun. Bundan büyük hürriyet olur mu?" Çocukluğumuz anlamadığımız üzüntüyle geçti. Gençliğimiz ise bizi korkutmayan ama müthiş yaralayan acılarla geçti gitti. (Hele Deniz'in ölüme giderken anasına yazdığı bir mektup var ki!) Başa dönelim; 68 gençliğim ya... Otostopla dünyayı gezmeye çıkarken biraz çiçek çocuğu, biraz da hippiydim. Paris'te özgürlük rüzgârları esiyordu. Ben de göreyim diye beş parasız gittiğim Paris'te Aç kaldım ve beş parasızdım. Üniversitenin kapısını çaldım. Kollarında kırmızı bantlı çocuklar sordu: "Kimsin?" Hiç düşünmeden cevapladım: "Komünistim ve açım!.." O ara bir Fransız gençle arkadaş oldum. Sıkı bir komünistti. Dönüşte "Hadi gel Türkiye'ye de, faşizmi bir yaşa," dedim. Baktım ki bir arkadaşı ile geldiler. "Hadi," dediler, "Gidiyoruz!" Dönüş yolunda... Tito'nun Yugoslavyası'nda Belgrad'ı gezerken bizim Fransızlar sürekli söyleniyordu: "Bu ne biçim komünizm!" Jivkov'un Bulgaristanı'na geldik. Sofya'yı gezerken iki Fransız bastılar küfrü: "Komünizm buysa..." İstanbul'a, benim evime geldik. Onlara vereceğim bir yatak vardı. Nöbetleşe yattılar. Biri yatakta, biri yerde. Bu durumu Türk usulü Fransızlara yorumladım: "Sizin inandığınız komünizm bu. Eşitlik uğruna her gün birinizin beli ağrıyor. Ayak uçlu, baş uçlu yatın; sorun çözülür". Çok güldük. İşte o günlerde üç fidan darağacına yollandı. Gezmiş, İnan ve Aslan suçsuz yere asıldılar. Masumdular. Biz gençler asla korkmadık, yılmadık. Ama bizi yönetenler biz gençlerin yüreğini nefretle doldurdu. (O gün evin penceresine bir siyah bez astım. Mahalleli anladı ve saygı gösterdi.) O idamlardan geriye kalan şuydu: Mektuplar!.. Hele Deniz'in anasına yazdığı ağlatan mektupta bir cümle var ki!.. İşte o cümle bugün duvarlara yazılmalı, duvarlara!..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Doktor ne kadar ömrüm kaldı?   / 21-01-2007
 Gülün solduğu akşam!   / 14-01-2007
 Ağaçlar da konuşurmuş meğer!   / 07-01-2007
 Babasız bir yılbaşı daha!...   / 31-12-2006
 Ahmet Ertegün'ün rüyası: Cosmos!   / 24-12-2006
 Maraş'tan bir haber geldi. Dediler ki...   / 17-12-2006
 Biz erkekler, 'taş kalpli'yiz! Oysa siz kadınlar...   / 10-12-2006
 Korkmak mı, aslaaaa   / 03-12-2006
 İki fotoğraf ve birkaç kırık dökük anı   / 26-11-2006
 Mahallenin şık ağabeyleri   / 19-11-2006
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Tek gecelik bir aşk!
Uygun yere...
GÜLSE BİRSEL
Toplanın, mutluluğun sırrını veriyorum!
Bir kere şu...
KAZIM KANAT
Sarı gelin ve ah Tamara!
Hani yazmıştım ya... Küçücük...
70 milyona tek ambulans uçak
70 milyona tek ambulans uçak
Acı ama gerçek. Koskoca Türkiye'de uluslararası havacılık...
Maçtan önce seks yapmalı mı?
Sporcu hekimleri Doç. Dr. Önder Yaman ve Op. Dr. Asım Baykan dünyada...
Yemek mucitleri
Siz hiç zeytinyağı havyarı yediniz ya da toz halinde zeytinyağına ekmek...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.