kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
76 yaşındaki usta, savaşa ve kahramanlık mitosuna bakıyor
76 yaşındaki usta, savaşa ve kahramanlık mitosuna bakıyor


Yaşlı aslan yorulmuyor, bıkmıyor, pes etmiyor. 76 yaşındaki Clint Eastwood, bu yeni filmiyle zengin yönetmenlik hayatına çok başarılı bir halka daha ekliyor. Olasılıkla bir başyapıt. Film, ikinci dünya savaşının en kanlı savaşlarından birine sahne olan Pasifik'teki Iwo Jima adasının Japonlardan alınması çevresinde dönüyor. Benim kuşağımın en çok John Wayne'li Iwo Jima Yanıyor (Sands of Iwo Jima) (1949- yönetmen: Allan Dwan) filminden adını bildiği bu adada, gerçekten de tarihin en kanlı savaşlarından biri yaşanmış. Film, adaya yapılan büyük çıkarma harekatında özellikle bir birliğin, onların içinden de üç erin hikâyesine yoğunlaşıyor. Eastwood'un Spielberg'le birlikte yapımcılığını yüklendiği film, birçok açıdan değişik, farklı, özgün ve önemli. Öncelikle savaş sahneleriyle: Belki Er Ryan'ı Kurtarmak'tan beri gördüğümüz en kanlı, en etkileyici savaş bu filmde. İnsanı gerçekten de rahatsız eden, koltuğunda kıvrandıran ve savaşı, bir kez daha, tüm boyutlarıyla ve nedenleri ne olursa olsun lanetlememize yol açan bir film. Öte yandan Eastwood 'kahramanlık' denen kavrama neşter atıyor. Daha önce de yapılmıştı belki, ama filmin aslında belki kahraman diye bir şey olmadığı ve kahramanları, onlara ihtiyacımız olduğu için bizim yarattığımız şeklindeki önerisi, alabildiğine sağlam. Film, ayrıca bir savaşta bile medyanın ve kitle iletişiminin gücü üzerine görkemli bir örnek. Iwo Jima'da bir avuç Amerikan askerinin sonunda tepeye varıp bayrak dikme sahnesi, o dönemde ABD için nerdeyse bir simge olmuş: Zor ve belalı bir savaşın simgesi. Ve o simge, Amerikan halkı için ilk kez zafere inanmanın kapısını açıyor. 'Kimi zaman bir fotoğraf tüm savaşı simgeler' yargısı, çok daha sonraki bir örnekle, Vietnam savaşında Vietkonglu esirin kafasına kurşun sıkan Amerikan eri fotoğrafıyla da pekiştiriliyor. O olayda da fotoğraf başarının değil, yenilginin simgesi olmuştu. Daha da ötesi, Eastwood'un ustaca kurulmuş özgün bir yapıyla ve geriye dönüşlerle anlattığı ve sonunda günümüze getirdiği hikâye, bize aynı zamanda 1944-45 yıllarında ABD'den önemli bir toplumsal-tarihsel kesit sunuyor. Koskoca Amerikan İmparatorluğu bile büyük savaş masrafları nedeniyle tükenmenin ve neredeyse Japonlara teslim olmanın eşiğine gelmiştir. Tek çare, halka ve özellikle zenginlere başvurmak ve olabildiğince yardım sağlamaktır. Bunun için, o ünlü 'bayrak kahramanları'nı kullanmak ve onları hiç istemedikleri sahte bir oyuna, neredeyse bir sirk gösterisine alet etmek gerekse bile... Bu yoğun, karmaşık, savaşa hem mesafeyle bakan, hem de ve özellikle finalde son derece duygusal olmaktan utanmayan film, belki savaş filmlerine alerjik olanları itebilir. Ama karşımızda yılın en iyi filmlerinden ve tüm zamanların en güçlü savaş karşıtı yapıtlarından birinin bulunduğuna kuşku yok.

ATALARIMIZIN BAYRAKLARI * * * *
( Flags of Our Fathers)
Yönetmen: Clint Eastwood Senaryo: William Broyles Jr, Paul Haggis Görüntü: Tom Stern
Müzik: Clint Eastwood
Oyuncular: Ryan Phillippe, Jesse Bradford, Adam Beach, John Benjamin Hickey, John Slattery, Barry Pepper, Jamie Bell, Paul Walker/ Warner Bros filmi.
DİĞER SİNEMA HABERLERİ
 Amerikan taşrasında aşk ve cinsellik
 Bir zamanlar bir büyük savaş vardı
 Luc Besson bir masal dünyasına dalıyor
 Vaatlerini tutup prestijini kurtaran film
 İstemeden kült olan filmin devamı
 Osmanlı'da iktidar ve sanatçı çatışması
 Bir zekâ ve yaratıcılık başyapıtı
 Bursa'da festival heyecanı
 Sermaye geldi, halkın ahlakı bozuldu
 Hintli gözüyle bir İngiliz klasiği
 Rüyalar ve gerçekler âlemi arasında...
 Altın kalpli 'kötü adam'
 Zıpır Kazak'ın Amerika macerası
 Grangé büyüsü sinemada bir türlü tutmuyor
 Çocuk seslerinin çınlamadığı bir dünya
 Bir aşka adanmış ömrün hikâyesi
 Muğla köylüleri Oscar kapısında
 Vizyondaki şarkılar
 Sinemanın imparatoru
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
    Yaşama Dair
  » Sinema
    Gurme
ATİLLA DORSAY
Amerikan taşrasında aşk ve cinsellik
Özgün adı 'Küçük...
'Babam Milliyet'i, bizi öldürmesinler diye sattı'
Dünyanın en ünlü isimleriyle arkadaş olması, sürekli seyahat etmesi...
Bu da başka bir tür taşıyıcı annelik
Her gün bir elinde bilgisayar çantası, diğer elinde beş aylık oğlu...
Gölgeleri suya düşse de anıları silinmedi
Boğaziçi'nin yalıları kadar bu yalılarda yaşayanların hikâyeleri de etkileyici.
Teyzem, şarkıları ve ben
Ayla Dikmen,1990'da hayata veda etti ama yeğeni Meltem Çelebioğlu'nun onun...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.