  |
|
Borç... Borç... Borç...
Müdürüm Serdar Ali Çelikler sordu: "Neden Beşiktaş'a başkan olmak isteyen yok?" Yanıt verdim:
"Napolyon'un 'Para... Para... Para' sözü Beşiktaş'ta başka söyleniyor: Borç... Borç... Borç..."
Beşiktaş kongresi şunu diyor:
"Sayın Yıldırım Demirören, 17 milyon dolar borçla aldığı Beşiktaş'ı şu an 100 milyon dolar borçlu hale getirdi. Gelecekteki tüm gelirlere ambargo koydu. Bu borcu bu yönetim öder ve gider!"
Şunu anlatmaya çalışıyorum:
Beşiktaş'ta, "Borç yiğidin kamçısıdır" sözü geçersizdir. Çünkü Beşiktaş'ın şu anki yönetimi içinde yiğit yoktur. Yiğitler bu karamsar tabloya bakıp sadece uyarı görevini yapıyorlar?
Elbette Turgay Ciner, Rahmi Koç, Hüsnü Özyeğin, Tuncay Özilhan, Hikmet Çetin, Ali Doğan, Ünal Erkan ve Zafer Yıldırım'dan biri kongreye posterini gönderse kazanır. Ama bu seçkin Beşiktaşlılar'ın konumları çok özel.
Rakipsiz başkan adayı olan Sayın Yıldırım Demirören'i bekleyen tehlike şudur: Rakip yok, hesap soran yok. Yönetim kuruluna "Şunu al bunu alma" diyen de yok.
Bütün bunlara rağmen Sayın Demirören kötü yönetim kurarsa...
Eş, dost, akrabayı, hamili kart yakınımdır diyeni, Sayın Süleyman Seba'ya, "Senin son kullanma tarihin geçti" diyenleri, Sayın Serdar Bilgili'nin kızına küfredenleri ve tribün lideri diye amigoyu yönetime alırsa o kongrede savaş çıkar.
Beşiktaş tarihi de Yıldırım Demirören için şunu yazar:
Tek aday olarak ve tek listeyle girdiği kongreyi kazanamadan evine dönen başkan!
|
