Yerli ve beynelmilel!
Yeni bir yılın artık "eskime" sayılacağı yaşlardayız. Dilerim, bundan sonraki ömrün yeni değilse dahi, yine bir manası, bir kıymeti olur.
"Eski"nin içinden yepyeni bir film nasıl sıcacık geldi. Çok farklı dertlerde çok kişinin aynı duyguları duyabilmesi de mutlu etti; lakin, sonuçta, bu "komedi" bir trajedidir. Güldüğümüz her şey, somut acılarla kazınmıştı nice bedene, hayata, ölüme, savrulmaya, sürgüne, kaçışa. Filmin sonunun da, sizi tam gülerken yakalayıp, belki iki yakanıza yapışmadan ama azıcık dürterek anlatmaya çalıştığı gibi. Belki bir tür "Babam ve Kızım" olabilirdi. Güle ağlaya bir duygu seli olarak akabilir, öyle kalabilirdi. Ama şimdi daha bir "Enternasyonal", ne bileyim tam "Beynelmilel" olmuş.
Bu film, "Enternasyonal Marşı" üstüne, çok yerli gibi duran, çok "enternasyonal" bir film. Filmin çok yerli dokusu mis gibi "enternasyonal" kokuyor. Film, bir tarafıyla, hep "Bu kış komünizm gelebilir" diye teyakkuzda tutulmuş memleket ahalisinin nasıl "Beynelmilel komünizmin görüldüğü yerde ezilmesini alkışladığı"nı, bir tarafıyla da horlanarak, hırpalanarak, aşağılanarak, ezilerek, dövülerek, iteklenerek, ötelenerek, ötekilenerek, boyun eğdirilerek, yalakalaştırılarak, kullanılarak ve kul kılınarak her anlamda serseme çevrilmiş halkın içindeki (her şeye rağmen) "iyi ve insan" kültürü de anlatıyor. Ama filmi, 1870'te sözleri, 1871'de Komün'ü, 1888'de bestesi çıkan "Enternasyonal"in sesini duymuş her memlekette severler. Ama filmi, sinemanın, iyi bir sinema dilinin sevilip okşandığı her dilde severler. Ama filmi, içten yönetmen kurgusuna kendi içten ve iyi oyunculuklarını, doğallıklarını sımsıcak katabilmiş herkesin sevildiği her gönülde severler. Ama filmi, "şefkat ve vicdan"ın önemsendiği her kalpte severler.
Filmin her tarafında çok emeği geçmiş Meral Okay'ın deyişiyle; "Bize ailemizde, vicdanlı, şefkatli olmanın, adalet duygusunu yüksek tutmanın çok önemli olduğu öğretildi. Şefkat olmazsa derin yaralanmalar olur. Şefkati ise vicdan besler. Bir olaya müdahil olmamak sende vicdani rahatsızlık yaratmıyorsa, insanların acılarını anlamak için çaba harcamıyorsan şefkatin yok demektir. Hepimizin yaralarını şefkat saracak. Seyirci filmde hem naifliği, hem de zeka ve vicdanı görür inşallah." (Radikal Cumartesi, Şule Çizmeci'nin söyleşisi)
Bazı "sinema yazarları" nın, "Yılın en tuhaf isimli filmi" sandıkları "Beynelmilel" adının manasından filmi ortalarına kadar izlemeden bir şey anlamamaları aşırı ironik olabilirdi; genç olmasalardı! "Yaşlı yayın yönetmenleri"nin, kendilerini 68'li, eski solcu diye takdim ederken, "Beynelmilel"in "Enternasyonal" olduğunu geç idrakleri ise bunama belirtisi olabilirdi; hala şakayla karışık "Asker bu filme kızar mı?" diye kıvranmasalardı!
Sahi, memlekette manası bilinmeden, adı telaffuz dahi edilemeden neler neler ezildi. "Beynelmilel"i çoğu "milliyetçi devlet adamı ve adamın adamı" hep "Beynelminel" diye kullandı: "Beynelminel Komonizm!" misal.. "Bayna l-milal"den gelen, "Arada" ve "milletler", "milletlerarası, uluslararası" yerine, "minel" ile, yani "beri" diyerek kullandılar. Manasızdı yani! Manasızdılar zaten. Şu ara "Enternasyonel" diye yazan sinema yazarı bile daha manalı sayılabilirdi; bir zararı yoktu en azından.
Not: "Enternasyonal Marşı"nın daha doğrudan hikayesi için, bir gün karşılaşırsanız, 2000 yapımı "The Internationale" belgeseli, (çok sevdiğim muhalif şairşarkıcı ve 90'da kendi sözleriyle "Internationale" albümü yapan) Billy Bragg ile Pete Seeger'in sesleriyle "Beynelmilel" bir koku daha taşır size.
|