|
Olay budur işte!
Ne diyormuş, "askerlerimizin başına çuval geçiren ABD timi lideri": "Gözcüleri satın aldık, Türkleri gafil avladık. Elimizde Türk karargahının planları vardı."
Sivil ya da rütbeli, biri size "masal" anlattığında, bilhassa milliyetçilik, ulusalcılık, bağımsızlık, hür doğdum hür yaşarım, Türk'ün bayrağı, İslam'ın sancağı gibi "değerler" i malıymış gibi pazarlayıp tükettiğinde veya sizi tüketmek için bunları silah yaptığında, bu laf kulağınızda olsun.
Olsun ki;
Önce kendinize sual edin.
Sonra, mümkünse, kendisine sorun:
En azından bir 60 yıllık hikayenin özeti hakikaten bu mudur?
Bakın, oturduk, üç yıl önce Kuzey Irak'ta vuku bulan "çuval vakası" nı tartışıyoruz.
Tartışalım, tarihidir.
Ama kaç üç yıldır başımıza geçirilen çuvallar yüzünden vuku bulan körleşmemizin hiç mi önemi yok?
Bir zamanlar, kendisine "İslamcı" diyenler, ABD filosunu protesto eden gençlere "Kanlı Pazar" da kıymışlardı. Başlarındaki, çuvalın alasıydı!
Bir zamanlar, "Milliyetçiyim" diyenler, ABD beslemesi örgüt silahlarıyla cinayetler işledi de, bir gün cumhurbaşkanı olacak biri, "Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz" diye kükremişti. Başlarındaki, çuvalın dik alasıydı!
Her zaman "Atatürkçüyüz" diyerek askeri darbe yapanlar; onayı, hatta teşviki ABD'den almışlar, oradaki eğitimlerin, NATO'culuğun, özel harp örgütlenmelerinin gereğini yapmışlardı. Başlarındaki, çuvalın en hasıydı!
Bu ülkede kimi "ulusalcılar" sözde çuvallara efelenirken, tarihi çuvallardan hiçbir ders çıkarmadan, en ufak bir hatıra edinmeden militerleşmekten sıkılmadılar. Başlarındaki, en azından kesekağıdıydı!
Bu ülkenin kimi demokratı, demokrasi isteyen kimi Kürt politikacısı, ABD'ye bölgede statükoyu değiştiren kuvvet, kudret, aktör diye yılıştı. Başlarındaki, Amerikan beziydi!
"Türkiye Türklerindir" diye caka satan kimi medyacı, gazeteci, bağımsız gazetecilikte mangalda kül bırakmazken vicdanı rehin düşmüş, ABD beslemesi politikacılara yalakalık yapmış tetikçisi, nişancısı "ABD'nin sesi" olmaktan utanmadı. Başlarındaki, Amerikan külahıydı!
O yüzden, sözde şuymuş buymuş gibi çuval muval tartışmayın; olur mu!
Bir 60 yıldır "karargah planlarınız" zaten ellerinde; başımız zaten çuvalın içinde.
Gafil olduğumuz bir yana, cahiliz cahil.
Çünkü gözcüler, ama öyle ama şöyle, biliyorsunuz işte!
Ve başınızda çuvalla, bu gözcülerle, şu sözcülerle her şeyi doğru bildiğinizi, her şeyi gördüğünüzü sanıyorsunuz ya; sanırsın, çuvala lütfen iki göz deliği açmışlardır!
Aslında elalemin bize kötü muamelesine ne gerek var:
Mehmet Ali Önel' in Star'da "sirk değil, alışveriş merkezi" nden gözümüze soktuğu görüntüleri izlediniz mi?
"Hırsız zanlısı diye" bir çocuk nasıl dövülüyor, küfür kıyamet sorgulanıyordu?
Başında çuval olmasa ne yazar; küçük ellerine, minik bacaklarına, narin bedenine sopa ve tokatlar iniyordu. Ve vuranlar ABD'li değildi!
Eminim hepimiz çok tepki duyduk yani!
Ama olay budur işte:
Aşağılama, hor görme, kafadan suçlu diye damgalama, işkence, linç, evde, okulda, işyerinde, kışlada dayak veya korku, töreler, güvenlik manyaklığı, özel güvenlik şımarıklığı, servet bekçiliği, mala ve paraya tapınma, alttakini ezme, mahkeme kuşatma, merhametsizlik, vicdansızlık hayatınızın asli parçası değil mi!
Bir sürü insanın zanlıyken dövülmesine, işkenceden geçirilmesine, sokaklarda linç sürülerinin dolaşmasına, işyerlerinde insanların otorite şiddetine maruz kalmasına, kışlada dayaklara, oda hapislerine, okulda eti senin kemiği benim yapılmasına hiç karşı koydunuz mu?
Daha beteri, bir gün kendinizi havada yumruk, linççiye alkış, işkenceciye "Türkiye seninle gurur duyuyor" halinde buldunuz mu?
Çuvalları yırtıp attınız mı?
Olay budur işte!
|
