|
Millet sinesine bekliyor mu?
CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi erken genel seçimi zorlamak için son çare olarak sinei millete dönmeye karar verebilir mi?
CHP'deki genel havaya bakılırsa, böyle bir düşünce ana muhalefet partisinde yok.
Veya, bugünden kesin bir karara varma niyetinde değil.
CHP'nin bu tavrının nedeni 18 Nisan 1999 sendromuna dayanıyor.
Bu tarihte, "yolsuzluklar dolayısıyla" hükümeti deviren olmakla birlikte, yıkıntının, yani yüzde 10 barajının altında kalmış olmanın yarattığı acıyı unutamıyor.
Bu kez yoğurdu üfleyerek yiyor.
Ancak, bu aşırı temkinli tutumu kamuoyunda CHP'nin, "AKP'yi daha rahat alt edebilmek için, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını CHP de istiyor" yönünde algılanmasına neden oluyor.
Zaten, CHP için en sıkıntılı nokta da bu aşamada başlıyor.
Bir yanda, seçime giderken, "Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasına engel olamadın" suçlamasıyla karşı karşıya kalmaktan çekiniyor.
Diğer yanda ise sinei millete dönme kararı alması halinde, 18 Nisan 1999'daki gibi yıkıntının altında kalmaktan çekiniyor.
Bunun için de bugünden kamuoyunun çifte garantisini almak istiyor.
"Millet sinesini açmış beni bekliyor mu" sorusuna tam yanıt almak için nabız yokluyor.
Milletin sinesine kendisini atarken, boşluğa düşebilme ihtimalini de görmezden gelmiyor.
Örneğin, sinei millete dönüş kararı sonucu ekonomide meydana gelebilecek krizlerin sorumlusu durumuna düşmek istemiyor.
Zaten olacak...
Bununla birlikte gelecek aydan itibaren üzerine daha çok baskı geleceğini de görüyor.
Nitekim, sinei millet olayını CHP'de ilk gündeme getiren İstanbul Milletvekili Bülent Tanla da dün bu duruma dikkat çekip ekledi:
"Bugün, cumhurbaşkanı seçimini ekonomi dolayısıyla tartışmamız ne kadar yanlış ise, nisana bırakmamız da daha büyük yanlış olur..."
Tanla, gerekçesini "Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla nisanda çok daha büyük bir şokla yüz yüze kalınması durumunda ekonominin ne olacağı" sorusu üzerine oturttu.
CHP'nin de halktan baskı gelmesi halinde harekete geçme beklentisi içine girmesini ise "güzergahtan çıkarılmış durakta otobüs beklemeye" benzetti.
CHP'nin de halkın harekete geçirilmesi konusunda daha aktif olması gerektiğini söyledi.
Bu görüşü CHP'de sadece Tanla dile getirmiyor.
Partide etkin konumda bulunanlar da buna inanıyor.
Ancak "sine-i milletin" çok zor bir karar olduğunu da her aşamada kayda geçiriyor.
Söylemesi kolay
Sine-i millet konusunda tecrübeli olan eski milletvekili Murat Sökmenoğlu da CHP yönetiminin temkinli tutumuna hak verdi.
Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyduğu 1989'da, DYP ve SHP liderlerinin, "Sinei millete döneriz" dediğini anımsattı. Sökmenoğlu, "Sonunda herkes vazgeçti, dönme başarısını bir ben gösterebildim" dedi.
DYP ve SHP yönetiminin o zamanki tutumunu anlayışla karşıladığını da belirtip devam etti:
"Söylemesi kolaydı. Ancak halk sinesini açıp, DYP ve SHP'ye 'Haydi gelin' çağrısında bulunmadı ki... Hoş iki parti de halkı bu çağrıya teşvik etmedi. Bir tek ben gereğini yaptım; milletin sinesinden de ancak 10 yılda çıkıp, tekrar milletvekili olabildim; ama 17 yıldır da unutulmadım."
Meclis'te dünkü havaya bakılırsa, CHP de bugün halkı teşvik eden bir tutum içine girmek istemiyor.
Sivil toplum örgütlerinin ilk hareketi başlatan taraf olmasını istiyor.
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ise CHP'nin içine girdiği tıkanıklıktan çıkışın formülü olarak referandumu gösteriyor.
Bu tartışma, kısa vadede biteceğe benzemiyor.
|
