|
|
Yüksek tirajlıyı ciddiye almak zorundayım!
Mümin Sekman'ın kitabı 'İnsan İsterse'de başarısının sırrını anlatan Candan Erçetin, ilginç bir itirafta bulundu: Önceleri tahammül edemeyeceğim albümleri, yüksek tiraj yapan birçok kişiyi artık ciddiye alıyorum. Ama bu elbette müzik zevkimi değiştirmiyor.
Daha 11 yaşında İstanbul'da parasız yatılıda başladığı hayat mücadelesinde, sıfırdan sanat dünyasının zirvesine çıkan Candan Erçetin, başarısının sırrını Mümin Sekman'ın 'İnsan İsterse' isimli yeni kitabında açıkladı. "Başarıyı bir sabah uyandığınızda sahip olunabilecek bir şey olarak görmüyorum" diyen sanatçı şöyle devam etti: "Bence başarı bir ömür boyunca, verdiğiniz bir randevuya saatinde yetişmek, yapmanız gereken bir ödevi zamanında yapmak ve birine verdiğiniz sözü yerine getirmek gibi yüzlerce küçük başarının toplamından oluşuyor."
BENİM 'KEŞKE'LERİM YOKTUR Erçetin'in Alfa Yayınları'ndan çıkan kitapta yaptığı açıklamalar şöyle: * Gerçekleştirmek için sırada beklettiğim öyle çok hayalim var ki! Ama hayal işte, dillendirmek gerekir. * Mesleki açıdan her şeye tahammül etmeyi öğrendim; tahammülsüzlük öfkeyi, öfke de yanlışı getiriyor insana. Her şeyi gözlüyorum ve daha önceleri tahammül edemeyecek olduğum albümleri, yüksek tiraj yapan birçok kişiyi de ciddiye alıyorum. Tabii bu durum dinleyici olarak zevkimi değiştirmiyor. * Benim 'keşke'lerim, 'keşke dün akşam çok yemeseydim', gibi basit olaylarla sınırlı. Keşke lafını neredeyse hiç kullanmam. 'Keşke' geri alamayacağınız bir anın tekrar yaşanması üzerine kurulmuş bir hayaldir. * Yanlışlarımdan sadece öğrenmeye çalışırım. Hatalar da bunun için var. Aynı hatayı tekrarlamamak için dikkat ederim ama yeni hatalar yapmaktan korkmam. Aksi halde gelişmemiz mümkün değil. * Bana göre iklimler karakterlerin oluşmasında etkendir. Ben, kara ikliminin hakim olduğu, ormanlarla çevrili Kırklareli'nde doğdum, büyüdüm. İstanbul'da ikamet etmem 19'umdan sonrasına rastlar. İstanbul'u çok iyi bilirim ama bu şehrin değişken ikliminin karakterimi etkileyeceği yaşlarda buralarda değildim. Tarih boyunca İstanbul'un karakteristiği olan entrikacılıktan hiç anlamam! Ben İstanbul'u mesken tutmuş, geri dönüşe gün sayan bir taşralıyım.
ONURUM PARADAN ÖNEMLİ * Kazanmak için çok çalışabilirim. Ama çok para kazanmak için göze alamayacağım birçok şey var. Üç çocuklu bir memur ailesinin en küçük ferdiyim. Dolayısıyla sınırlı para ile geçirdiğim süre, bol parayla geçirdiğim süreden daha uzun. Ve tabii her memur çocuğu gibi hayat bana da onurun paradan daha kıymetli olduğunu öğretti. * 60 yaşında nasıl bir hayatımın olacağının hayalini kurmadım ama bir çiftlikte yaşayan ve aldığı hasatı kendi değerlendiren, etrafında da onlarca hayvan koşturan yaşlı bir kadın olmayı isterdim.
|