Öz yönetimle kendi tedavinizi yapın
Diyabet hastasıyım. Ayak parmaklarımda kangren oluştu. İki parmağım kesildi. Bu sırada hastanede yatarken 'diyabetik ayak' kavramını öğrendim. Meğer, diyabet hastasının ayak sağlığına özel bir itina göstermesi gerekiyormuş. Klinikteki diyabet eğitim hemşiresi, nasıl bir ayakkabı satın almamız gerektiğini anlattı. Ayrıca, kan şekerinin düştüğünü nasıl anlayacağımızı ve bu durumda ne yapmamız gerektiğini de bize öğretti. Ama, keşke bunları parmaklarımı kaybetmeden öğrenseydim.
Sanıldığının aksine, tedavi, hekimin değil, hastanın işidir. Çünkü tedavi bir eylemdir. Bu eylemin uygulayıcısı, çoğu zaman hastadır. Ancak bilinci kapalı hastalar ile yoğun bakım ünitelerinde yatan veya ameliyat gereken hastaların tedavisini, tümüyle hekim ve hemşire gibi sağlık çalışanları uygular. Bunların dışındaki tüm hastaların tedavileri, hastaların kendileri veya yakınları tarafından uygulanır. Hekime düşen, tedaviyi belirlemektir. Hangi tedavilerin, nasıl uygulanacağına hekim karar verir. Ama, bunları uygulamak ve doktorunun tavsiyelerine uymak hastanın görevidir. Uygulanmayan hiçbir tedavi başarılı olamaz. Hastanın tedaviye ve tıbbi önerilere uyum gösterip göstermemesi; hekimin teşhisi ve reçetesi kadar sonucu belirleyicidir. Hastalıkların tedavi ve kontrolünde, hekimle hastanın birlikte çalışması ve bir ekip anlayışıyla işbirliği yapmaları gereklidir.
KENDİ DOKTORUN OL Çağdaş hekimlik uygulamalarında, hastaya düşen sorumluluk, sadece söylenilenleri yapmakla sınırlı da değildir. Halk dilinde 'hastanın kendi kendinin doktoru olması' şeklinde ifade edilen 'self management' kavramı, birçok kronik hastalığın kontrolünde giderek daha fazla önem kazanıyor. Bu yaklaşımda; hastadan, hastalığının seyrine göre tedavisinde gereken değişiklikleri yapması beklenir. Hasta, kendisine öğretilen parametrelere göre devamlı olarak sağlık durumunu izler. Çevresel faktörlere bağlı olarak değişen sağlık durumunun gerektirdiği düzenlemelere karar vererek uygular. Örneğin diyabetli bir hasta, aşırı efor ya da insülin enjeksiyonu sonrası kan şekeri düştüğünde hemen bir miktar şeker alır. Ya da astımlı bir hasta, solunum sıkıntısı hissettiğinde rahatlatıcı ilacından ekstra bir doz alır. Ayaklarında şişme olan bir kalp hastası, tansiyonunu ölçerek idrar sökücü ilacından bir tane kullanır. Bu şekilde, söz konusu hastaların tanımlanan sorunları, daha ileri boyutlara varmaksızın kolayca çözülür.
YATIŞLARI ÖNLÜYOR Öz yönetimin; hastaların yaşam kalitesini artırdığı, hekim ve acil servis başvurularını azalttığı, hastanelere yatışları önlediği, tedavi maliyetlerini düşürdüğü ve ölümleri engellediğini araştırmalar kanıtlıyor. Bir hekimin, her gün 24 saat tüm hastalarının yanı başında hazır bulunup, onların durumlarını gözleyerek, tedavilerini yönetmesinin mümkün olmadığı açık. Bu nedenle; hekimin hastalarını eğiterek, bu sorumluluğu onlara devretmesi son derece makul bir yaklaşım. Ne var ki, karar vermekte güçlük çektikleri bir durum söz konusu olduğunda veya kendilerine öğretilen müdahaleyi yapmalarına rağmen yeterince düzelme olmaması halinde, hastaların hekime başvurmakta ihmalkâr davranmamaları gerektiğini hatırlatmakta yarar var.
|