kapat
   
05 Aralık 2006 Salı
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
SMS:
MB yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Yine iç dinamiklerle dış konjonktür arasında sıkıştık...

Türkiye'nin yine iç dinamiklerle dış konjonktür arasında sıkışmaya başladığını görmezden gelmek mümkün değil. Bu iki arada bir derede kalmışlığın en sorunlu oyuncusu ise, Başbakan Erdoğan ve AK Parti olarak ortaya çıkıyor.
Aslında "İç dinamikler" olgusu da kendi içindeki ikilemlerin arasında sıkışmış durumda.
Örneğin genel kanı Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin "Eğitim" olduğu noktasında somutlaşmakta. Buna karşı eğitime yön verebilecek ve eğitimin dar boğazlarını aşabilecek yetkiye sahip kurumlar, birbirleriyle kavgalı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın ak dediğine, YÖK kara diyor. Bunları uzlaştırıp akılcı ve çağdaş çözümler konusunda uzlaştırabilecek kurumlardan bir Cumhurbaşkanlığı olabilir. Ayrıca Anayasa'nın 104'üncü maddesi, Cumhurbaşkanının görevleri arasında devlet kurumlarının uyumlu çalıştırılmasını da gösteriyor.
Ama şu andaki Cumhurbaşkanı Sezer, bu konuda da bir taraf gibi. O da uzlaştırıp, akılcı çözüm için uyum sağlanması yerine polemiğin bir tarafı olmayı seçiyor. Sonuçta, eğitimdeki açmazlarla yarınları kararan genç kuşaklara ve Türkiye'nin geleceğine fatura çıkıyor.

KİLİTLENMİŞLİK
İç dinamiklerle dış konjonktür arasındaki sıkışmışlığın en somut örneği ise, Türkiye-AB ilişkilerinin "Kıbrıs Sorunu"na kilitlenmiş olmasıdır.
Bu konuda bazı Avrupalıların Türkiye'yi engellemek için Kıbrıs dahil her maddeyi istismar edeceklerini söylemek yanlış olmaz. Bu soruna taraf olan Kıbrıs Rumlarının, şimdi AB üyesi konumunda bir de hakim rolü oynamaları ise, tabii ki kabul edilemez.
Ancak bu arada Türkiye'nin Kıbrıs'ta çözüm için 1974'ten beri yapması gerekenleri yaptığı da, açıkçası pek söylenemez. Neticede Annan Planı'nın çok gecikmiş kabulünün bu konuyu sorun olmaktan çıkartamadığı da ortada.
Eğer Türkiye'nin dış politikasını ve hem dünyadaki hem de AB'deki konumunu engelleyen, tek çözümü süresiz ertelenmiş sorun Kıbrıs olsa denilecek pek fazla şey yoktur. Ancak hepimiz biliyoruz ki hiç konuşamadan ve derine inmeden bugünlere ertelediğimiz konular arasında "Güneydoğu Sorunu", "Ermeni Sorunu", "Türban Sorunu", "İmam Hatip Sorunu", "Heybeliada Ruhban Okulu Sorunu", "Ekümeniklik Sorunu" da var.
Hatta "Biz bi ze benzeriz" diyerek "Sivil-asker ilişkileri" nin de, Avrupa ölçütünde ele alınmasını sürekli ertelemiyor muyuz?
İç dinamiklerin baskısıyla, mesela AK Parti iktidarı "Madem imam hatip sorununu çözemedik, o zaman neden Heybeliada Ruhban Okulu sorununu çözelim" mantığıyla kendi tabanına negatif mesaj vermekten çekiniyor.

TUZAĞA MI DÜŞTÜ?
Kıbrıs'ta çözümsüzlük AK Parti iktidarının AB yolunda başarısızlığına neden olacağı için, iç dinamiklerin bir başka ağırlığı da bu yönde yansımalar gösteriyor. Bu durumu Star'da yorumlayan Prof. Eser Karakaş, dün şöyle yazmıştı:
- Seçim yılı olduğu belli 2007'de AKP'yi yıpratmanın en kolay yolunun dış kaynak aktarımını sekteye uğratarak büyümenin zorunlu olarak aşağıya çekilmesinden ve tarım dışı işsizliğin fırlamasından geçtiği belli. Ve işte tam da böyle bir konjonktürde AKP, nereden geldiği belli olmayan bir tavsiye ve dürtü ile limanlar konusunu geri dönüşü çok zor bir restleşme konusu haline getirerek hem Türkiye'nin AB sürecine hem de kendi ayağına kurşun sıkıyor. Diplomatik olarak tanımadığımız çok küçük bir devletin limanlarla ilgili bir olumsuz davranışına dayanarak koskoca Türkiye'nin pozisyonunu Rumlar'a göre ayarlaması zaten başlı başına bir skandal kanımca.
- Hükümet 17 Aralık 2004'ü izleyen o çok olumlu konjonktür günlerinde ek protokolü hemen imzalayıp TBMM'ye taşısa ve Gümrük Birliği sürecinin zorunlu bir teknik düzenlemesi olarak limanları açsa idi bugün gelinen noktada 2007 ekonomik beklentileri çok daha olumlu olur ve AKP cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere çok daha güvenli giderdi. Birileri AKP'yi kanımca bilerek yanlış yönlendirdi ve bugün çok anlamsız bir risk ortamının içine hep beraber düştük. Benim görüşüm Erdoğan'ın taammüden tuzağa düşürüldüğü yönündedir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tony Blair'in ve Turgut Özal'ın doğru tercihleri...   / 04-12-2006
 Papa kalbinin yanında aklını da İstanbul'da bıraktı mı?   / 03-12-2006
 Yaramaz kızlara akıllı babalar gerekir...   / 02-12-2006
 Keşke Papadopulos değil Papa ağırlıklı olsaydı...   / 01-12-2006
 Papadopulos Avrupa'nın en güçlü lideridir   / 30-11-2006
 Erdoğan Papa'yı karşılayıp, spekülasyonları bitirdi   / 29-11-2006
 Türkiye'de siyaset AB ekseninden ABD eksenine kayar mı?   / 28-11-2006
 Türkiye'den de bir Papa çıkmıştı yakın geçmişte...   / 27-11-2006
 Her hastalık psikiyatri servisinde tedavi edilmez ki...   / 26-11-2006
 "Erke olayı" Türk mucitlerini yıldırmamalı...   / 25-11-2006
YILMAZ ÖZDİL
Dördüncü kuvvet müteahhitlerdir...
Yasama,...
ERGUN BABAHAN
Laiklik ve ahlak
Türkiye'de bir işbölümü yapılmış.
MEHMET BARLAS
Yine iç dinamiklerle dış konjonktür arasında...
UMUR TALU
Gole giderken...
90+3'te Bobo'nun şutu, kaleci...
FATİH ALTAYLI
Futbol serserilere bırakılmayacak kadar güzel bir...
ERDAL ŞAFAK
Chavez solu
Küreselleşme karşıtlarından ABD...
Blair'e rüşvet kıskacı
10 yıl önce Suudiler'le yapılan dev silah ihalesinde İngiltere'nin...
'Şeytanla savaşta' 6 yıl daha iktidar
Venezüella lideri Chavez, seçimden zaferle çıktı. 2012'ye kadar...
Siyah-beyaz kanca
Siyah-beyaz kanca
Renkleri siyah-beyaz olan iki kulüp; Valencia ve Beşiktaş,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu