Oyna-mayın!
Önceki gündü. Bir patlama oldu. Belki TV'nin sesi açıktı, belki radyo; duymadınız herhalde. Ben de, işte günlük gaile, hara güre, trafik vesaire; duyamadım. Nasıl söyleyeyim, "patlama küçüktü" desem de yalan olmaz; "patlama büyüktü" desem de. Küçüktü; çünkü, küçük Şırnak'ın küçük bir köşesinde iki çocuk, iki kardeş öldü ve zaten gazetelere de küçücük haber olarak sokulabildi. Büyüktü; çünkü, bizim ülkemizin bir köşesinde, hani hep öylesine deriz ya, "bizim çocuklarımız" öldü ve tahmin edin ki, siz, biz, çocuklarımız orada olsaydı, bedenleri paramparça yapan o patlamanın ne kadar büyük olduğunu kabul ederdik. Kısacası; Oradaaan, iki "Saltan" kardeşin bedenlerinin tam içinden ve muhtar babaları ile ailelerinin yüreciklerinin orta yerinden çok, ama çok büyüktü. Bizim buradan, sizin şuradan bakınca, yani bakmayınca ise, küçük, küçücüktü. Mayın patlamıştı!
Bilgisayarınızda muhtemelen bir "mayın tarlası" oyunu vardır. Şöyle düşünün. Basıyorsunuz, basıyorsunuz karelere; derken bir "kara mayını" patlıyor. İşte, her seferinde, mayına her basışta bir çocuk, bir asker, bir köylü, bir insan ölüyor.
Memleketimizde 3 milyon "anti-personel kara mayını" var. (Tam olarak 2 milyon 979 bin 165 mayın stoku!) Kara mayınlarını yasaklayan sözleşmelere epey gecikmeli, o da yönetmelikleri filan tam çıkaramadan, uzaktan uzaktan, biraz mahcup uyuyor gibiyiz. Genelkurmay'ın bir 8 yıldır, "anti-personel kara mayını yasağı"na dair beyanı mevcut. Bulgaristan sınırında özellikle, temizlik yapıldığı biliniyor. Ama Suriye sınırı: "Landmine Monitor" raporuna göre, 2006 itibariyle 984 bin 313 mayın; Güneydoğu mayın kaynıyor. Otlaklar, mezralar, köyler, yollar, tarlalar, dere kenarları. Kaynamada kaçakçılığa ve sonra PKK'ya karşı döşenmiş mayınların da rolü var. En yoğun "resmi" mayınlama yılları 1956-59 ve 1984-99. Bir de, PKK'nın köşe bucak yerleştirdiği, özellikle ilk Körfez Savaşı'ndan bu yana, "dünyanın en korkunç mayın tarlası" Irak'tan taşınan mayınlar. Dünyanın iyiliğine yarayabilecek nice sözleşmeyi elinin tersiyle ittiği gibi, kara mayınlarını yasaklamaya da yanaşmayan ABD gölgesinde dolanan ve yerleşen mayınlar. Lafa bakılırsa, temmuzda PKK, "Cenevre Sözleşmesi ile yasaklanan mayınları kullanmayacağını" ilan ediyor.
Tek (çift) kelimeyle, "mayın, kahpeliktir". Binlerce mayına bir de, patlamamış bombaları, saçılmış mermileri ekleyin. Oynarken parçalanan, oyuncak diye bunlara yapışan ve havaya uçan kaç çocuğunuz oldu, biliyor musunuz? Mütevazı hesaba göre, 90'ların ortasından bu yana en az 300 çocuk. En az, 300 ölü çocuk. Bir de, elsiz, kolsuz, bacaksız, gözsüz, sağır kalmış yüzlerce çocuk ve yetişkin ile gencecik askerler, askerler. Tabii, "Terör ve terörle mücadele"de, 30 bin, giderek 40 bin ölüsü olan bir ülkede, o bombalar, mayınlar, ölü çocuklar küçülüyor, önemsizleşiyor, patlamanın sıradan şiddetiyle bir toz gibi ufalanıyor ve rüzgara karışıp uçuyor. Bir toz tanesi buralara ulaşıp bir habercik olursa, oluyor. Zaten minicik haber olup hemen oracıkta bir daha ölüyor.
Başta yöre halkı, çocuklarını tuzağa düşürüp parça parça eden bu kahpeliğe karşı "temizlik" istenmeli. Hem, uluslararası sözleşmelerin öngördüğü, Genelkurmay'ın, hükümetlerin, Meclis'in vaat ettiği gibi hakiki bir mayın temizliği; hem de, her türlü kahpeliğe karşı vicdani temizlik ve haykırış. Ağıt yerine, evet, çığlık!
|