kapat
   
02 Aralık 2006 Cumartesi
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
SMS:
MB yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Yaramaz kızlara akıllı babalar gerekir...

Geçen yüzyılın başlarında, 1900'lü yıllardayız. Henüz "Gazi" olmamış Antep'te eşraftan bir ailenin 12 yaşındaki yaramaz kızı, Antep'teki Amerikan Hastanesi'nde görevli bir doktordan İngilizce dersleri alıyor.
Bu yaramaz kızın İngilizce dersleri aldığını, muhafazakar bir kişi olan hacı babası bilmiyor. Kızın annesi ise bu sırrı, bir baskı aracı olarak kızına karşı kullanıyor. Kız yaramazlık edip evdekileri canlarından bezdirince, anne onu "Amerikalı doktordan İngilizce dersi aldığını babana söylerim" diye tehdit ediyor.
Bir gün kız öylesine yaramazlık ediyor ki, anne "Artık yetti canıma" diyor. Hacı baba akşam eve gelip, koltuğuna oturunca kızın annesi onun yanına gidiyor. "Hacı Bey, sana bir şey söyleyeceğim" diye söze giriyor. Bu sırada yaramaz kız, annesi ile babasının konuşmalarını, odanın kapısına kulağını yapıştırmış, heyecan ve korku içinde dinlemekte.
Anne müthiş sırrı açıklamaya başlıyor:
- Hacı Bey, senin haylaz kızın ne yapıyor biliyor musun? Her gün Amerikalı doktordan İngilizce dersleri alıyor!..
Hacı baba bu sözleri duyduktan sonra hiçbir tepki vermiyor. Üstelik "Tamam hanım, İngilizce dersi alıyorsa alsın, bunda ne var" diye onaylayan bir cümle de kuruyor.
Yaramaz kızın annesi şaşkın, ne diyeceğini bilemez halde ama, hacı babadan yaramaz kıza dönük öfkeli bir tepki almaya da kararlı, söze devam ediyor:
- Hacı Bey, kız İngilizce dersi alacağına Fransızca dersi alsa daha doğru olmaz mıydı?

MUHALEFET OLMAK
Bizim ailedeki bu yaşanmış hikayeyi her hatırladığımda, Türkiye'deki iktidar-muhalefet ilişkilerini düşünürüm.
Kim iktidarda ise, dünya gerçeklerinin gereğine uymak zorundadır. Kim muhalefette ise, bu gerçeklerin dışındaki söylemlerle, iktidarın yaptıklarına karşı çıkar.
Diyelim ki Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri başlatıldı. Bu üyelik hedefi, iktidarı ve muhalefeti ile, tüm partilerin geçmişteki ortak malıdır. İlk başvuruyu Demokrat Parti yapmış, Ankara Antlaşması'nı CHP imzalamış, üyelik için başvuru ANAP döneminde yapılmış, Gümrük Birliği DYP-SHP ve CHP koalisyonunda gerçekleşmiş, uyumun koşullarından biri olan idam cezasının kaldırılması DSP-ANAP-MHP koalisyonunda kararlaştırılmıştır.
Ama şu anda muhalefet tarafından AB'ye üyelik, bir "AK Parti Projesi" olarak sunulmaktadır... Muhalefet sözcüleri iktidarı teslimiyetçilikle, Sevr'i canlandırmakla, Kıbrıs'ı vermekle suçlamakta ve halka şikayet etmektedirler.
Oysa halk, Antepli yaramaz kızın hacı babası gibi, bunlara kulak vermemektedir. Çünkü halka geçmişte Avrupa Konseyi'ne, OECD'ye, NATO'ya üye olunurken de, dönemin iktidarlarını dönemin muhalefeti şikayet etmiştir.

GÜMRÜK BİRLİĞİ
Daha da ötesi, 1964-65 döneminde Türkiye'ye "Sizi Sovyet tehdidi ile baş başa bırakırım" içerikli Johnson Mektubu gönderildiğinde, iktidarı ve muhalefeti ile herkes "ABD ile ipleri kopartırız" demiş ama Türk-Amerikan ittifakı daha da güçlendirilmiştir.
Halk bilmektedir ki, mesela CHP yarın iktidar olsa AK Parti'den daha hevesli biçimde AB'ye üyelik için çaba harcayacaktır. Çünkü Deniz Baykal'ın Çiller'in Başbakan yardımcısı olarak 1995'te nasıl nefes nefese Avrupa başkentlerini dolaşıp Gümrük Birliği olsun diye çaba harcadığı hatırlardadır. Örneğin 1995'in 3 Aralık günü Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Deniz Baykal İngiltere'ye hareketinden önce Esenboğa'da düzenlediği basın toplantısında, Londra ve Brüksel'de katılacağı toplantıların temel amacının Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girişine katkı sağlamak olduğunu belirterek, "Dışarıdan yapılan engellemeleri ciddi gayretler göstererek aştık, fakat şimdi içeriden engellemelerle karşılaşıyoruz" demiştir...
Siyaset böyle gelmiş, böyle gidecektir. Yaramaz kız Türkiye de, bunlara kendini kaptırmadan, gelişmesini sürdürecektir.
Önce "Erdoğan neden Papa'dan kaçıyor" denilecektir. Erdoğan Papa'yı karşılayınca da "Başbakan Erdoğan neden Papa'ya birinci sınıf protokol uyguladı" diye sorulacaktır.
NOT- DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın siyaseti bir iktidar-muhalefet tepişmesi şeklinde değil, bir yapıcı hizmet yarışı olarak gördüğünü vurgulayan açıklamaları, alışılmış tabloyu değiştirebilir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Keşke Papadopulos değil Papa ağırlıklı olsaydı...   / 01-12-2006
 Papadopulos Avrupa'nın en güçlü lideridir   / 30-11-2006
 Erdoğan Papa'yı karşılayıp, spekülasyonları bitirdi   / 29-11-2006
 Türkiye'de siyaset AB ekseninden ABD eksenine kayar mı?   / 28-11-2006
 Türkiye'den de bir Papa çıkmıştı yakın geçmişte...   / 27-11-2006
 Her hastalık psikiyatri servisinde tedavi edilmez ki...   / 26-11-2006
 "Erke olayı" Türk mucitlerini yıldırmamalı...   / 25-11-2006
 Abdullah Gül'le yemek dünyevi bir zevk mi?   / 24-11-2006
 Bu ortamda akıl sağlığını korumak zordur...   / 23-11-2006
 Sermaye burjuva olmasa da eskisinden daha bilinçli...   / 22-11-2006
YILMAZ ÖZDİL
Ha gayret...
"Değişimi...
MEHMET BARLAS
Yaramaz kızlara akıllı babalar gerekir...
Geçen yüzyılın...
FATİH ALTAYLI
Açık seçik olacak
Teke Tek'te konuğum Enerji ve Tabii...
ERDAL ŞAFAK
Günah çıkartmak
AB sözcülerinin demeçlerinin...
'Arapların bir Atatürk'ü olsaydı geri kalmazlardı'
Irak'ta savaşla gelen vahşeti gördükten sonra Türkiye'ye yerleşen...
Lübnan'da 200 bin kişilik hükümet karşıtı protesto
Lübnan'da eski Başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesiyle başlayan...
Benim maçım geldi
Benim maçım geldi
Fenerbahçe'nin Sırp yıldızı Kezman, "Geldiğimden beri bana sürekli...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu