kapat
   
22 Kasım 2006 Çarşamba
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
SMS:
MB yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Sermaye burjuva olmasa da eskisinden daha bilinçli...

Böyle klişe sözler var belleğimizde... Mesela "Burjuva sınıfı olmadan bir ülkede demokrasi de olmaz" veya "Sanayi toplumuna geçmiş olmayan ülkelerde demokrasi de sağlıklı olamaz" gibi...
Bizim ideal model olarak gördüğümüz "Liberal demokrasi" veya geniş anlamı ile "Klasik demokrasi" dışında, sayısız demokrasi türü olduğunu biliyoruz. Ama bazı totaliter rejimlerin bile kendilerine özgü demokrasi modellerine sahip oldukları dünyada, burjuvası olmayan ve tarımdan endüstriye geçme aşamasındaki ülkelerde bile "Klasik demokrasi" olabiliyor. Örnek olarak Hindistan'ı ve Senegal'i verebiliriz. Buna karşı sanayileşmesini tamamlamış, sınıfları oluşmuş Almanya ve İtalya gibi ülkelerde, 20'nci yüzyılda faşizmin demokrasiyi yenmesini de hatırlayabiliriz. Japonya'ya ise demokrasinin iki atom bombası atılarak getirilmesini, tarihe bir not olarak düşmemiz mümkündür.
Türk demokrasisi de bu açıdan kendine özgü bir yapıda.

KÖYLÜ-KENTLİ

CHP ilk kez "Ortanın Solu" sloganı ile 1965'te seçime girip yenildiğinde, Türkiye'de demokrasiyi başlatan devlet adamı İsmet İnönü ile bir söyleşi yapmıştım. İnönü'ye Ortanın Solu sloganına dayalı olarak, sınıflar arasındaki ilişkiler hakkında görüşlerini sorduğumda şiddetle itiraz etmiş ve "Türkiye'de sınıflar yok, köylüler ve kentliler var" demişti.
Aslında askeri müdahaleler ve çeşitli olaylar nedeniyle, Türk demokrasisinde "Seçilmişler" ve "Atanmışlar" dengesinin de bulunduğunu defalarca öğrendik. Bazıları bunu demokrasideki "Derin Devlet" öğesini vurgulayarak da seslendirdiler.
Türkiye'de sanayileşmenin gelişmesi, köyden kente kayan nüfustaki artış, "Bu arada bir de burjuva sınıfı oluştu" sorularını da sürekli gündeme getiriyor. Örneğin TÜSİAD'ın varlığı, burjuva sınıfının da var olduğuna kanıt teşkil edebilir mi?
Aslında Türk sermaye sınıfının güçlenmeye başladığı kesin. Ancak bu sınıf üyelerinin gerek devlet, gerekse siyasi ve ekonomik krizler karşısında ne kadar güçsüz oldukları da ortada.

GLOBALLEŞME
Gelişmiş ülke sermayelerinin arkalarındaki dünya savaşlarını, global krizleri aşarak bugüne geldiklerini ve çok uluslu şirketlerin devletler kadar güçlü olduklarını düşünürsek, var olduğu varsayılan Türk burjuvazisinin ölçüleri daha iyi görülebilir. Türkiye'de sermaye sınıfının daha da güçlenmesi ve her krizde verem olmaması, ancak bunların global sermaye ve ekonomi ile kaynaşmalarına bağlıdır.
Bu açıdan en akılcı yolu bir süredir TÜSİAD izliyor.
Her değişen iktidarda hükümetlere yakın olmaya çalışan, her askeri darbede 10'uncu yıl marşları söyleyen TÜSİAD'çılar da, artık "Laik ve çoğulcu demokrasi"yi koruyarak, gelişmiş dünya ile entegrasyona girmenin, varlıklarının güvencesi olduğunu anlamaya başlamışlardır. Özellikle AB'ye uyum konusundaki çalışmalarda, TÜSİAD bu açıdan büyük katkılar sağlamıştır. Neticede hukukun üstün olduğu rejimlerde, mülkiyet hakkının ve serbest rekabetin de kutsandığını artık Türk sermayesi de öğrenmiştir.

AKILLANIYORLAR
Eğer olaylara ideolojik açıdan bakmazsanız, TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'nın "Hiçbir milli eğitim sorunu laiklikten önemli olamaz. Bunu gördüğümüz zaman bayrağı çekeriz" içerikli sözlerini de böyle değerlendirirsiniz. Bu sözler TÜSİAD'ın AK Parti iktidarına karşı, bazılarının yaptığı gibi rejim kavgası başlatması anlamına gelmiyor. Türkiye'nin gelişmiş dünya ile kaynaşmasının ana öğelerinden biri olan laikliğin, her kesimce önemsenmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Çünkü Sabancı aynı konuşmada, AB'ye uyum için TCK 301'in de değişmesi konusunda görüş belirtmiştir. Yani bazıları gibi, "AB bizi bölmek istiyor, rest çekelim" dememiştir.
Türkiye'de burjuvazi ne zaman oluşur bilemeyiz. Ama Türk sermaye kesiminin akıllanmaya, bilinçlenmeye başladığını kesin olarak söylemeliyiz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Acaba hep birlikte mi Çankaya'ya çıkacağız?   / 21-11-2006
 İş yapmak kadar zamanında yapmak da önemli...   / 20-11-2006
 Öngörülebilir ülkede yaşamak can sıkar mı?   / 19-11-2006
 Başlar taç giymeden de akıllı olabilir...   / 18-11-2006
 Tutarsız olmak o kadar kolay ki bu coğrafyada...   / 17-11-2006
 Tercihimiz kamplaşmak mı yoksa uzlaşmak mı?   / 16-11-2006
 Yenilginin tahlili zafer kazanmak kadar önemli   / 15-11-2006
 Bilginin, kararlılığı sarsması tehlikesi var...   / 14-11-2006
 Dün dünle birlikte bitti cancağızım...   / 13-11-2006
 Buluşları, yaşamı kolaylaştıran Türkler...   / 12-11-2006
YILMAZ ÖZDİL
Cinsel...
Seçme yaşına gelmeden, babası yaşında...
ERGUN BABAHAN
Milliyetçi cephe
Türkiye'de siyaset anlayışı "en...
MEHMET BARLAS
Sermaye burjuva olmasa da eskisinden daha...
UMUR TALU
Kurşun eritmek!
Dün bahsetmiştim ya, akademisyen...
FATİH ALTAYLI
Herkes fikrini söyleyebilmeli
Cumartesi günü...
ERDAL ŞAFAK
Müslüm Baba'dan Tarkan'a
Lefkoşa'da son mayın...
Suriye karşıtı Bakan'a infaz
Ortadoğu'yu krize sürükleyecek bir suikast daha... Lübnan'ın Şam...
Nükleer zehirle vuruldu
Rus ajanın doktoru, zehirin radyoaktif talyum olduğunu açıkladı.
Gözler Bordeaux'da kulaklar Arjantin'de
Gözler Bordeaux'da kulaklar Arjantin'de
G.Saray, bugün Şampiyonlar Ligi'nde Bordeaux deplasmanına çıkıyor.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu