kapat
   
13 Kasım 2006 Pazartesi
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ulku Tamer @ SABAH
SMS:
UT yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Müsaade ederseniz sizi özleyebilir miyim, Yeşilçam?

Rivayet edilir ki, bir film çekiminde yönetmen, Filiz Akın'a "Yere bak, bağır!" demiş. Filiz Akın, yere bakıp bağırmış. Çekim bittikten sonra, "Ben neden bağırdım?" diye sormuş. "Neden olacak," demiş yönetmen, "Yerde babanın ölüsünü gördün de ondan."
Yakıştırma mı, değil mi, orasını bilemiyorum. Ama benim de tanık olduğum bir olay vardı.
Halit Refiğ'le Kasımpaşa'da Eşref Vural'ın kahvesine gitmiştik. Yapımcı Ertem Eğilmez'le konuşmak için. Kahvede İki Gemi Yanyana filminin çekimleri yapılıyordu. Yönetmen Atıf Yılmaz'la birlikte oyuncular, Orhan Günşiray, Filiz Akın, Altan Erbulak oturmuş bekleşiyorlardı.
Yönetmen yardımcısı Atilla Tokatlı'ya sordum: "Niye bekliyorsunuz?"
"Kemal ağabeyi bekliyoruz," dedi Atilla. "Kemal Tahir'i."
Filmin senaryosunu yazıyordu Kemal Tahir. Biraz sonra geldi. Bir masaya oturdu. Önüne portatif daktilosunu koyup çekilecek planı yazdı. Çekim yapıldı. Daha sonra da bir sonraki planın yazılması beklenmeye başlandı.
Öykünün nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağını, değil oyuncular, yönetmenle senaryo yazarı bile bilmiyordu.


Yeşilçam'da bir haftada, bilemedin iki haftada film çekiliyordu o sıralarda. Hele işin başında Yılmaz Atadeniz gibi "uzman" bir yönetmen varsa, iç içe iki film birden kotarılıyordu. Bazen oyuncular iki filmde birden oynadıklarının farkında bile olmuyorlardı. Hatırlıyorum, Yılmaz Güney bir filminin afişini görünce, "Ben bu filmde ne zaman oynadım?" diye şaşırmıştı.
Yeşilçam, altın çağını yaşıyordu.


O Yeşilçam bugün özlemle anılıyor. Lütfi Ö. Akad, son filmleriyle Yılmaz Güney gibi sanatçıları bir yana ayırıyorum. "Yeşilçam özlemi" denilince akla gelenler, Küçük Hanımefendi, Hıçkırık gibi filmler, Ayhan Işık, Sadri Alışık, Belgin Doruk, Ahmet Tarık Tekçe gibi "artist"ler oluyor.
Peki, nasıl filmlerdi onlar?
"Size Baba diyebilir miyim, Amca?.."larla, "Senin annen bir melekti, yavrum..."larla süslenmiş yapay öykülerin sergilendiği filmlerdi.
Hollywood'un efsane yapımcısı Samuel Goldwyn, senaryo yazarlarını toplamış bir gün, "Bana yeni klişeler üretin" buyruğunu vermiş.
Yeşilçam'da "yeni" klişeler bile üretilmiyordu. Eski klişeler tekrarlanıyordu boyuna: Yoksul kızla zengin oğlanın ya da fabrikatör kızıyla şoför parçasının aşkları, iftira sonucunda kocası tarafından sokağa atılan namus timsali kadın, araba çarpınca kör olan ve bir gazino patronu tarafından şipşak keşfedilip sahneleri yıkan çiçekçi kız, hakkını ararken ya da öcünü alırken elini kana bulayıp hapse düşen mert delikanlı... ve her zaman "Türk polisi yakalar."


Yeşilçam sayesinde yabancı filmleri de tekrar tekrar seyretme olanağını buluyorduk. Eski Hollywood yapımları, Kadıköy'e, Urfa'ya uyarlanıyordu boyuna. Yeni yabancı filmler de bu yağmadan nasibini alıyordu. Daha DVD'lerin, videoların olmadığı ülkemizde, Aşk Hikayesi (Love Story) filmini seyredip sayfa sayfa not almak için filmciler Beyrut sinemalarına gidiyorlardı. Bir ay sonra da Erich Segal öyküsünü, yerli Ali McGraw'larla, Ryan O'Neal'lerle izliyorduk.


Ya oyunculuk? Adalet Cimcoz'un, Jeyan Mahfi Ayral'ın, Abdurrahman Palay'ın sesleriyle daha da katmerlenen ortaokul müsamereleri... Sözgelimi, Kanun Namına'yla bir anda krallık koltuğuna kurulan Ayhan Işık'ın Lütfi Ö. Akad'sız filmlerine bakın... Küçük Hanımefendi'lerle, Cingöz Recai'yle sergilediği komedyenlik içler acısı değil midir?
Sadece belirli "tip"ler, boyuna aynı kişiyi üreten Erol Taş'lar, Vahi Öz'ler, Mualla Sürer'ler, Kadir Savun'lar "yaşıyordu" beyazperdede.


Biz bu Yeşilçam'ı özlüyoruz.
Hangi gazeteyi açsam, hangi televizyon kanalını seyretsem, kiminle konuşsam bu özlemi görüyorum.
Düğün'lerden, Adı Vasfiye'lerden, Susuz Yaz'lardan, Seyyid Han'lardan, Haremde Dört Kadın'lardan söz eden, onları yeniden değerlendiren yok.
Yeşilçam denilince zaten onlar gelmiyor akla.
Yerli kovboylar, palabıyıklı uzaylılar da gelmiyor.
Özlenen Yeşilçam, Orhan Aksoy'ların, Orhan Elmas'ların, Nejat Saydam'ların Erenköy köşklerinde çektikleri "ağdalı dramlar" ya da "salon komedileri"...


Biz bu Yeşilçam'ın nesini özlüyoruz?
Bugün yapılan filmler eskilerden daha üstün, daha nitelikli. Ama biz o Yeşilçam'ı arıyoruz.
Aslında aradığımız o Yeşilçam değil de, o "naif"lik, o "çocukça"lık mı?
O günün Türkiye'si mi yoksa?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Nasreddin Hoca bir gün...   / 06-11-2006
 Kitap Sergisi'nden Kitap Fuarı'na   / 30-10-2006
 Bir sonraki bayram için düşler kurardık   / 23-10-2006
 Türk edebiyatına gecikmiş bir ödül   / 16-10-2006
 "son yolcunun adı attila ilhan'dı"   / 09-10-2006
 Hayatlarımızı gerçekten değiştirdiler   / 02-10-2006
 Ezgileri Pan'ın flütüyle örülü   / 25-09-2006
 Sonradan "düşünce özgürlüğünün sesi" oldular   / 18-09-2006
 Edgar'ın laneti dünyayı kasıp kavurmuştu   / 11-09-2006
 "Öykünün Mareşali" de emekli oldu   / 04-09-2006
OKUR TEMSİLCİSİ
'Şok'un ardından
17 aylık bebeğin cinsel taciz ve...
ÜLKÜ TAMER
Müsaade ederseniz sizi özleyebilir miyim,...
Sarayda kral çok: 4-0
Sarayda kral çok: 4-0
Galatasaray, diğer 3 büyükten toplam 7 puan toplayan Sakarya'yı gole...
Karlı hafta
Karlı hafta
Rakipleri F.Bahçe, Beşiktaş, Trabzon ve Vestel'in puan kayıpları...
AKP'nin yeni yüzü Başı açık: 8 Türbanlı: 4
Kongreye 'turuncu devrim'i hatırlatan turuncu kaşkolla gelen Erdoğan,...
Zapatero: AB, Türkiye korkusunu yenmeli
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Medeniyetler İttifakı İstanbul...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu