|
|
 |
 |
 |
 |
| Zico uyuyor
|
|
Fenerbahçe 5 maç kazanınca Zicocular ve uyumcular türemişti. Brezilyalı hoca Denizli'de 60 dakika maçı seyretti. Uyum süreci var ya o da uyuyor!.
Fenerbahçe takımı beş maç üst üste kazanınca, camiamızda birdenbire Zicocular ve 'uyum'cular türedi. Zico'nun Türkiye'de 'uyum' süreci geçirdiği, hatalarından döndüğü, bunu açık yüreklilikle dile getirdiğinden bahsedildi. Hatta kamuoyuna 'Azizsilin' hamlesi olarak geçen sistem değişikliği bile Zico'nun kararı ve müthiş buluşu olarak yansıtıldı. İnsanlar da buna inandı ya da belki de inanmak istedi. Ben Kiev'deki Dinamo maçından itibaren Zico'nun teknik direktörlük kapasitesini tartışmaya açtım. SABAH Gazetesi sütunlarında da, atv'deki Santra programında da kurulmuş gibi "Zico gitmeli" deyip, durdum. Takım maçları kazandı ya, mal bulmuş mağribiler, kaşınarak "Gördün mü Zico'yu" şarkısına başladılar.
DEİVİD SANTRFOR DEĞİL
Denizlispor maçı, Zico'nun kendi belirttiği 'acemilik devresi'ni bile aşan bir karşılaşma olarak önümüze oturdu. Ne demişti: "Beni eleştiriyorlar ama, ben diğerleri gibi belli bir tecrübe kazandıktan sonra Fenerbahçe'nin başına gelmedim. Daha dört yıllık kariyerim var. Elbette hata yapacağım." Yetersizliğini samimiyetle itiraf etmesine rağmen halen Fenerbahçe'nin başında tutulan bu teknik adamın, uzun vadede takıma neler katacağını tartışırız elbette. Ama daha önemlisi böyle bir teknik adamın hangi kriterler ile 100. yılın hocası yapılması. Denizlispor maçında Fenerbahçe'nin takım mücadelesine lafım yok. Lafımız bu kadronun kapasitesinin bu kadar yanlış kullanılmasına... En başından beri söylüyoruz. Deivid santrfor değil, çok iyi bir forvet oyuncusu. Santrfor özelliklerini taşımadığı için tek forvet oynayamaz. O forvetin yanında, arkasında olabilir ama kendisi olamaz. Manisa'da üç gol atınca aynen şunu yazdık (Bunu belirtiyorum, çünkü alıntı yapmaya meraklı arkadaşlar var. Belki bunları da yazarlar), "Zico nasıl ki Rize'yi yenen takımın Dinamo'yu da yeneceğini zannetti, üç gol attıktan sonra Deivid'i de santrfor sanacak."
HER ŞEY BREZİLYA İÇİN
Denizlispor'un kalabalık savunmasında Deivid tam anlamıyla kayboldu. Defans arkasına koşu yapsa, öyle bir defansın arkası da yoktu. Kezman veya Semih bu bölgenin özelliklerini taşıyordu ama kulübedeydi. Zico, Deivid için "Sezon başı gelseydi, Dinamo Kiev'i elerdik" diyor. Yani Kezman olsaydı, eleyemezlerdi. Aurelio'nun yedeklik sürecini, 'Milli Takım'daki aşırı konsantrasyonu'na bağlıyor. Yani her şey Brezilya için. Vatandaş Deivid var, Kezman yok. Brezilyalı'yken Aurelio tamam, Türk olana iş yok. Halbuki Marco, Mehmet olduğu için Deivid'e kontenjan doğdu, haberi yok. Müthiş (!) analiz yeteneği, Ümit Özat ismi ile herkesin dikkatini çekti. Bir hafta önce maçı koparan Ümit, yine yedek kulübesindeydi. Uğur Boral'ın sakatlığını gazetemiz "Uğurlu sakatlık" olarak işlemiş, biz "Tanrı'nın lütfu" demiştik. Zico'nun başka türlü takıma müdahale edeceği yoktu çünkü. Denizli'de sakatlık olmadı. Zico değişiklik yapmak için tam 60 dakika seyretti. Uyum süreci var ya, o da 'uyuyor'.
İLAÇSIZ ÇALIŞACAK HOCA!
Bundan sonraki maçları takımın mı yoksa Zico'nun mu kazanıp kaybettiğini tartışmayacağız. Önce Allah'ın lütufları, sonra Başkan'ın 'Azizsilinleri' ile Zico bir şekilde takıma müdahale ediyor. Ama 100. yılın coşkusunu kaldıracak, oyunculardaki bölünmüşlüğü, kavgaları bitirecek gibi gözükmüyor. Onun karakterine ve adamlığına ben de hayranım. Fakat Fenerbahçe gibi bir takımın başında duracak yetenekleri olduğuna inanmıyorum. Devre arasına az kaldı. Yönetim, "Hoca değiştirmek çözüm değil" diyorsa, şu andakinden daha kötü şartlara da kendini hazırlamalı. Onlar sorunları çözmek için oradalar. Bence ellerini çabuk tutup, 'ilaçla' çalışmayacak bir teknik adam bulsunlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
