|
İşte devletin 2'nci gizli planı: Teröristi izole et, halkı kazan
 Terör örgütü PKK'ya karşı mücadelede bir süreden beri sessiz bir seferberlik sürüyor. Ancak, nasıl bir planın izlendiği ile ilgili kodlar pek açıklanmıyor. TSK'nın silahlı mücadelesinin yanı sıra bir yandan da, dağdaki teröristlerin aileleri ile görüşmelerin sürdüğü, suçsuz olanların topluma yeniden kazandırılması ile ilgili gerek askeri gerekse sivil makamlardan peş peşe açıklamalar geliyor. Planın sessiz sedasız tüm aşamaları teker teker yürürlüğe giriyor. Siviller ve askerler arasında tarihi bir plan adım adım devreye konuyor. İşte hafta sonu özel daveti üzerine birlikte Kayseri'ye gittiğimiz Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ilk kez devletin bu konudaki ciddiyetini ve samimiyetini anlattıkları ile gözler önüne serdi.
Başından beri hükümette sağduyunun sesi olan ve eğer Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturursa, geleceğin başbakanı olmasına kesin gözü ile bakılan Gül'ün her yerde büyük törenlerle karşılandığı memleketi Kayseri'de bu konudaki çıkışı ve anlattıkları dikkatle izlenmeye değer. Gül'e göre, devletin terörle mücadelede bir numaralı politikası hatta sloganı "teröristi izole et, halkı kazan." Yani, silahlı mücadele destekleyici alt unsur. Amaç, teröristle mücadele ederken, terörü minimize edecek halkı ön plana çıkaran politikalar üretmekle halka, "Bu ülkede geleceğin var, Bu ülkenin geleceği var duygusunu yerleştirmek". Onlara, Edirneli, İzmirli ne ise ekonomik, demokratik ve sosyal adımlarla "sen de öylesin" duygusunu yerleştirme en birinci öncelik. Sanayileşmede rekora koşan Kayseri'de büyük rol oynayan Gül'ün bu bölge için de söylediklerinin altının çizilmesi şart. O yüzden, Kayseri'deki özel sohbetimizde aynı zamanda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı da olan Abdullah Gül'ün gelin SABAH'a neler söylediğine hep birlikte bakalım:
*İKİ ANA POLİTİKA : Milli Güvenlik Kurulu'nda olsun, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda olsun artık net bir politika belirlendi. Bu da iki başlıktan oluşuyor:
1-Demokratikleşme ile halkı kazanma
2-Eli silahlı olanla sonuna kadar mücadele.
Yani, halkı ayır ve kazan ama teröristleri izole et. Sosyal kalkınma ile halka ihmal edilmediğini hissettireceğiz. Dikkatlerden kaçtı ama tarihte ilk kez Doğu ve Güneydoğu'ya Hakkari, Diyarbakır, Van, Siirt, Tunceli ve Batman'a İçişleri Bakanlığı'nın en iyi isimlerini gönderdik. Onları ödüllendirmek için oraya atadık. Bilinmiyor ama bu hükümet kararımız. Öyle eskisi gibi "oraları sürgün yeri olsun" mantığı tarihte kaldı. Şırnak Valisi'ni bugün al İstanbul'a koy. Diğerlerini en büyük merkezlere ata. Hepsi yüksek kabiliyetli. Bugün gidin bu isimler Güneydoğu'da halkla içiçe. Kahvedeler, akşam halkın düğünündeler, sabah cenazesindeler. Bu da bağları güçlendiriyor. Halk, vali, belediye başkanı ayrımı artık yapmıyor. Bizim için İstanbullu, Aydınlı, Trabzonlu ne ise Hakkarili de odur. Bizim birinci gündem maddemiz halkı kazanmak.
*İŞTE SOMUT ADIMLAR : Teşvik yasası ile bölgede 257 yeni fabrika açıldı. İstikrar arttıkça bu daha artacak. Bölgede içme suyu yoksa, kim mutlu olur. Bu kızgınlıkla neler yapmaz. Zaten alınganlıklar da var. Diyarbakır 2004'e kadar biten şebeke içme suyu 155 imiş, 2006'da bugüne kadar 1015. Eylül sonu itibarı ile tüm bölgede 3380 şebekeli içme suyu 4400'e ulaşacak. Bunu kim biliyor? Köy-Des projesi çerçevesinde 2 milyar YTL ayrılmıştı. Bölge nüfusunun tüm Türkiye'ye oranı yüzde 18. Ama tüm KöyDes bütçesinin yüzde 34'ü buraya harcandı. Köylere 9500 km stabilize yol, 6400 km asfalt yol. Tüm bunlar 2 yılda yapıldı. Kızların okula gönderilmesi 2 ana başlık üzerinden gerçekleşiyor: Birincisi şartlı; ailelere "Kızını okula gönder para vereceğiz" deniliyor. Bir de, sağlıklı nesiller için sağlık kontrolüne giden ailelere para veriyoruz. 2006 Eylül itibarı ile bundan 870 bin hane faydalanmış. 577 milyon YTL harcanmış. Bunun yüzde 61'i, 350 milyon YTL'si Güneydoğu'ya gitmiş. Daha da önemlisi, okula gönderilen kızlardan yüzde 77'si ortaöğretime devam etmiş. Bu oran Türkiye'de 40'lar civarında... Bütün bunları yaparken amacımız halkı kazanmak. Şimdi kim, devletin bu 2 yılda yaptıklarını görüp de bölgede 'Allah devletten razı olsun' demeyecektir?
*HÂLÂ TÜRKÇE BİLMEYENLER VAR: Bizim de hatalarımız olmadı mı? Bir de kendimize soralım, hatayı kendimizde de arayalım. 83 yıl geçti Cumhuriyet'i kuralı. Hala bu bölgede Türkçe bilmeyen vatandaşlarımız var. Onlara Türkçe öğretemedik. Okul açamadık. Size bir şey anlatayım. DTP'nin yönetiminde olan Güneydoğu'daki bazı belediyelerin Meclis'lerinden halk en çok ne istiyor biliyor musunuz? "Okul açılsın" diyorlar. Adamın derdi okul. Okumak ve ülkesinde dikkate alınan işe yarayan bir birey olmak. Biz de bu beklenen adımları atmalıyız.
*HALK BIKTI; TERÖRİST BİLE EMEKLİ OLACAK: Jandarma Genel Komutanı'nın dediği doğru. Ailelerle gidip görüşülüyor. Silahlarını bırakıp, teslim olanların sayısı giderek artıyor. Ortam daha da düzelir, insanlara daha çok refah sağlarsak bu sayı dalga dalga artar. Herkes yıllardır bunaldı. Dağdaki terörist bile bıktı. Yıllardır dağlardalar. Neredeyse teröristlikten emekli olacaklar. Ana politikamız teröristle tavizsiz mücadele ederken, terörü minimize edecek halkı ön plana çıkaran politikalar üretmek. Bu ülkede geleceğin var, bu ülkenin geleceği var. duygusunu halka yerleştirmek lazım. Biz de bunu yapıyoruz.
*GÖSTERİLER KAYDA ALINIYOR: Demokratikleşme paralelinde atılan adımlar da önemli. Eskiden göstericilerin üzerine yürüyen polis içlerine girip hepsini gözaltına almaya çalışıyor, onlar da karşılık verince ortaya çok kötü savaş gibi görüntüler çıkıyordu. Şimdi tüm olayları kayda alıyorlar. Ertesi gün asıl suçluları ve kışkırtanları teker teker evlerinden topluyorlar. Sonra da delilleri ile hakimin önüne çıkarıyorlar. Düşünsenize, delilsiz bir şekilde karşısına çıkarılan adamın hakim nereden bilecek gerçekten suçlu olup olmadığını? Ama artık böyle değil.
*GÖSTERİCİLERİ SERİNLETİYORDUK: Toplumsal olaylarda artık yepyeni bir konsept uyguluyoruz. Eskiden göstericileri dağıtmak için kullanılan panzerlerden sıkılan su tazyikli değildi. Komik olaylar da yaşandı. Bu yüzden panzer su sıkmaya başladığında bırakın dağılmayı göstericiler altına geçip serinliyordu. Bütün bunları değiştirdik, yenilerini aldık.
*PKK KOORDİNATÖRÜNÜ PEK İSTEMEDİK: Terörle Mücadele Özel Temsilcisi meselesini Türkiye'de çok abartmamak ve onlara çok büyük misyonlar yüklememek lazım. Açıkça söyleyeyim, biz baştan Amerika'nın gündeme getirdiği bu özel temsilci meselesine pek niyetli değildik. Ama şu da var. Amerikalılar bunu kendi içinde koordine etmek istedi. PKK ABD'nin binlerce sorunundan biri. Ama bizim 1 numaralı sorunumuz. Bu yüzden de konuyu daha yakından izlemek, bize karşı daha iyi koordine ettiğini göstermek için emekli bir orgenerallerini, bir NATO Komutanlarını atayınca, biz de Edip Başer Paşamızı atadık. Ama kimse, "Edip Başer bu işi tek başına çözecek" diye beklemesin. Bu TSK'nın, hükümetin, istihbaratın herkesin bir numaralı meselesi. Hepimizce yakından takip ediliyor.
*IRAK NASIL MÜTTEFİK? Irak'a en sert uyarıları yapıyoruz. ABD ve Irak'a istihbarat raporlarını, tüm terörist liderlerinin isimlerini verdik. Burada, Irak'a özellikle açıkça söylüyoruz. Düşmanı anlarım: Suriye düşman iken teröristbaşı Öcalan'ı barındırdı. Ama Irak gibi müttefik olduğunu söyleyen bir ülkede terörist barınır mı? Irak dostum diyor ama PKK'lı teröristler cirit atıyor. Bunu izah edemezsiniz. Kürt liderlere söylüyorum, Türk'ü Kürd'e, Kürd'ü Türk'e tehdit ettir. Bundan rant sağla. Bunlara izin vermeyeceğiz. Bizim Türkmenlerle olduğu gibi Kürtlerle de tarihsel ve akrabalıktan gelen bağlarımız vardır. Mesele Türkiye'nin dostluğunu kazanmaktır. Bu dostluğu ve bu bağları zedelemesinler. ABD son zamanlarda somut adımlar atmaya başladı.
|
