|
|
|
|
Doğan Hızlan'a naçizane bir sorum var
Cumartesi günü Cemal Reşit Rey'de 'Arzın Merkezinde Buluşmalar' isimli organizasyonun ikincisi yapıldı. Konu edebiyattaki sınırlamalar, konuşmacılar ise İtalyan yazar ve eleştirmen Claudio Magris ile duayen Doğan Hızlan'dı. Edebiyatın sınırları olamayacağını belirten Magris gibi aynı kanıda olan Hızlan ise "Kim olduğunuzu bilmezseniz, kendinizi edebiyatın topraklarına atarsınız... Bir ülkenin insanını tanımak için edebiyat tek varlıktır" dedi. Yaklaşık 45 dakikanın sonunda konu çeviriler olmasa bir yazarın kitabının başka ülke insanlarına ulaşamayacağına gelmişken ve Hızlan "Çevirmenler hem çok çalışırlar hem çok eleştirilirler" diyerek bu 'incelikli' soruna parmak basmışken, organizasyon bitti. Çünkü Hızlan'ın TÜYAP'taki yöneteceği bir açık oturuma yetişmesi gerekiyordu. Dolayısıyla salondaki 'bir avuç insan' bir tek soru bile soramadı. Hızlan'ın "Magris ile yapacağım değerlendirmeleri size yazılarımda aktaracağım" demesi nedeniyle cesaretleniyor ve orada soramadığımı burada dile getirmek istiyorum. "Edebiyat, bir ülke insanını başka topraklara tanıtıyorsa, bu noktada çeviri çok önemli! Çeviride yapılan en küçük hata -bilinçli ya da bilinçsiz- yanlış tanıtıma neden olacaktır. Nobel alsın almasın; bir yazarı, başka bir ülkede kendilerinden birinin yaptığı çeviriyle okuduğunu düşünecek olursak, aynı edebi değerin yüzde yüz geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz? Ya da yazarın kendi dilinde çatallı bir dili olmasına karşın çevirilerde çok daha akıcı bir dil varsa o edebi değer, yazara mı çevirmene mi aittir?"
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|